Deprem felaketindeki can kaybımız bu sabah itibarıyla ne yazık ki, 20 bin 665’e ulaştı.
Altıncı gündeyiz; eksiklikler, aksaklıklar had safhada.
Ama iktidar, eksikliklerin ve aksaklıkların dile getirilmesinden, vatandaşların feryatlarının yansıtılmasından rahatsız; üzerine toz konsun istemiyor.
Erdoğan’a göre, “OHAL’le bu fitne-fesatların” üstesinden gelinecek!..
İktidarın fiili ortağı MHP de rahatsız.
Kimi AHBAP’ı hedef alıyor, kimi deprem bölgesinden yayın yapan televizyonları.
MHP Lideri Bahçeli de daha ilk günden tavrını koydu. Depremin ertesi günü, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda, siyaset yapılacak gün olmadığını belirtip birlik-beraberlik çağrısında bulunurken şöyle konuştu:
“Depremi fırsat bilen sosyal medya farelerine, provokasyon peşinde koşan vandallara, ajitasyon yapan çıkarcılara, felaketi istismar etmeye gayret eden utanmazlara kesinlikle göz yummayacağız, müsaade etmeyeceğiz, müsamaha göstermeyeceğiz.”
Bahçeli, göz göre göre gelen deprem konusunda ise, “Türkiye’mizin tamamı depremlerin ağırlık merkezinde yer almaktadır. Fay hatları Anadolu coğrafyasını bütünüyle kuşatmıştır. Bu gerçeği değiştirmemiz imkânsızdır. Coğrafyamızı yok saymamız, başka bir coğrafyada gelecek arayışına girmemiz mümkün ve muhtemel değildir.” demekle yetindi.
Tepkilere Cevabı
Bilindiği gibi, 24 yıl önceki Marmara depremi yaşandığında MHP iktidar ortağı, Bahçeli de Başbakan Yardımcısı’ydı.
Şimdilerde iktidarın üzerine toz konmaması için elinden gelen gayreti gösteren medyanın Marmara depremi sırasında attığı manşetler, sadece dönemin iktidarını değil doğrudan Devleti hedef alan ağır eleştiriler konuşuluyor ya, biz de Bahçeli’nin bu tepkiler karşısındaki tavrını hatırlatalım. Depremden 1 hafta sonra yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:
“Daha depremin gerçekleştiğinin duyulduğu ilk andan itibaren, bazı medya organlarında ve bazı siyasi çevrelerde derhal devlete ve Hükümet’e karşı kampanya izlenimi veren eleştiriler yöneltilmeye başlanmıştır. Eleştirilerden bir kısmını, yaşanan acının büyüklüğü karşısında doğan infialin bir yansıması olarak değerlendirmek ve yine önemli bir kısmından farkına varılmaksızın, iyi niyetli de olsa eksik yapılanı tamamlamak veya yanlış olan uygulamalardan dönmek üzere kabul etmek amacıyla istifade yoluna gitmekti, en doğru tavır da bu idi ve bu da yapıldı. Ne var ki, hala bir kısım odaklar tarafından maksadı ve sonucunun ne getireceği kestirilemeyen, doğru ile alakası bulunmayan iddia ve eleştiriler ortaya konmaktadır… İyi niyetle eleştiriler yönelten, yapıcı olan herkese huzurlarınızda teşekkürlerimi iletiyorum. Özellikle sorumluluğunun şuurunda olan bir çok medya mensubu, büyük bir fedakârlık örneği sergileyerek afet bölgesinde görevlerini yerine getirmiş, milletimizi yaşanan felaketle ilgili olarak doğru bir şekilde bilgilendirmişlerdir. Ancak, bazı televizyonların haber akışları içerisinde öyle ifadeler, yorumlar, görüntüler yer almıştır ki, insanın kanını dondurmakta, infiale neden olmaktadır. Bu kimseleri, bu kara günlerde daha duyarlı olmaya davet ediyorum… Keza, bir kısım siyasetçilerimizi de aynı şekilde daha anlayışlı olmaya davet etmek istiyorum. Bu günler, tartışmak, kavga etmek için hiç birimize yeterli zamanı ve zemini vermemektedir… Bu gün öyle, normal zamanlardaki gibi, gözünün üzerinde kaşın var bahaneleriyle getirilecek eleştirilerin kaldırılacağı, yaşanan feci günlerin, üzücü tabloların fon olarak kullanılarak bir takım siyasi veya maddi çıkarların umulacağı gün değildir.”
“Hesabı Sorulacak”
Üzerinde asıl durmak istediğimiz ise Bahçeli’nin, depremin sebeplerine ilişkin 24 yıl önce yaptığı tespitler ve verdiği sözler. Şunları anlattı:
“Dünyanın dört bir yanında zaman zaman değişik tabii afetler yaşanmaktadır. Ancak, bir çok ülke, bu afete karşı hazırlıklı olmayı öğrenmiştir. Bu hazırlık, depremi önceden haber alma şeklinde değil, depreme dayanıklı binalar yapmak veya deprem bölgesi dışında iskan gerçekleştirmek şeklinde olmaktadır.”
“Oysaki, bizde bir çok şehrimiz, yerleşim yerimiz yüzyılların ihmali, bilgisizliği ile hareketli, faal deprem kuşakları üzerine kurulmuş, bu yetmezmiş gibi, sorumsuzca konutlaşmaya gidilmiş, konut üretiminde denetim mekanizması, uygunluk tesbit sistemi neredeyse hiç işletilmemiştir.”
“Bilinmelidir ki, bu yaşanan acıların, ıstırapların hesabı sorulacaktır. Ölenler öldüğüyle, evini barkını kaybedenler kaybettiği ile kalmayacaktır. Bu hesap sorulmakla kalmayıp, gelecekte bir daha böyle acılar yaşanmaması için gerekli her türlü tedbir alınacaktır. Bu zaman alıcı bir süreç olsa da mutlaka ama mutlaka bu başımıza gelen elim olaydan millet olarak bir ders çıkarmak için, neden üst üste böyle acılar yaşadığımızı sorgulamak için geriye dönük bir hesaplaşmaya gidilecek, ileriye yönelik plan ve projeler geliştirilip uygulanacaktır.”
“Birçok afetzede vatandaşımız sanki ağız birliği etmişçesine, hemen her elim vak’a veya afet sonrasında siyasilerin, devlet yönetiminde bulunanların gelip birtakım sözler verdiklerini, aradan zaman geçmesiyle, acıların sıcaklığını yitirmesiyle birlikte verdikleri sözleri unuttuklarını ihtar etmektedirler ki, bu doğrudur; işte bu durumdan şiddetle sakınmak lâzımdır. Hiçbir şekilde bu afetzede vatandaşlarımızın acısı dinmeden, yaraları sarılmadan bize rahat yoktur. Artık, kamu makamlarını da düştükleri bu açmazdan kurtarmanın, millet nezdindeki itibarını görevlerini tam ve zamanında ifa etmesine imkân vererek artırmanın zamanıdır.”
“Türkiye artık devleti ve milleti ile yaşadığı acı tecrübelerden gerekli dersleri çıkartmayı öğrenmelidir. Hem kaybettiğimiz canlara karşı olan vicdani borcumuzu ödeyebilmek hem de gelecek kuşaklara karşı yüklendiğimiz sorumlulukları yerine getirebilmek için elimizden gelen her türlü gayreti sarfetmemiz gerekmektedir. Harap olan kentlerimizi yeniden imar ve inşa etmek, yeni depremlere karşı dayanıklı çağdaş yaşama mekanları oluşturmak 21. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve 57. Hükümeti bekleyen en büyük görevdir.”
Ve Kızılay’ın Durumu
Bazı MHP’lilerin, milletimizin güvenini kazanmış AHBAP’ı hedef almalarından hareketle, Bahçeli’nin 24 yıl önceki sosyal-yardımlaşma dayanışma sistemi, özellikle Kızılay hakkındaki şu ifadelerini de kaydedelim:
“İdari ve sosyal yardımlaşma-dayanışma sistemimizi gözden geçirmemizin zaruri olduğunu görmekteyiz. Kara gün dostu olarak bildiğimiz ve milletimizin öz kaynaklarıyla, dinamizmiyle 122 yıldır var olan Kızılay’ın hizmetlerinde ortaya çıkan kalitesizlik ve yetersizlikler vatandaşlarımızda haklı bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Ne var ki, burada iki şeyi birbirinden ayırmak lazımdır. Tarihi ve önemli bir geçmişe sahip olan Kızılay gibi bir müesseseye her zaman ihtiyacımız vardır ve yıpratılmamalıdır. Burada, tartışılması gereken; bu önemli müessesenin kötü yönetildiğidir, hizmetindeki aksaklıklardır, insanımıza ve çağımıza yakışmayan malzeme kullanılmasıdır. Aksi takdirde, toplumumuzda sosyal yardımlaşmanın ve dayanışmanın köklü bir eserini farkında olmaksızın ortadan kaldırırız.”
Bugün gerek Kızılay’ın hali gerekse yardımların ulaştırılmasındaki büyük koordinasyonsuzluk ortada!..
Ama ne sisteme laf söyletiliyor ne de Kızılay’ın neden bu hale geldiğinin sorgulanmasına izin veriliyor!..
Ez cümle; bu kadar bedel ödeyip acılar yaşadıktan sonra vardığımız yer, toprağa gömülen Hatay’ın Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın özetlediği gibi:
“Çağ atladığımızı düşünürken çağ dışı kaldığımızı bu sıkıntıyla öğrendik.”
Müyesser YILDIZ
11 Şubat 2023