AKP ve ortaklarının söylemine göre, kendileri “yerli-milli”, tüm muhalifler ise “terörist” ve 14 Mayıs’ta bu iki grup mücadele edecek.
Ülkemizi on yıllardır kan gölüne çevirip üniter ve milli yapımızı hedef alan 1 numaralı terörist, biliyoruz ki, ABD.
Sadece 25 gün önce yaşanan olayı hatırlatalım. Irak’ın kuzeyinde bir helikopter düştü. Gördük ki, helikopter PKK-YPG’li teröristleri taşıyormuş ve meğer teröristler helikopter sahibi de yapılmış.
Artık o helikopteri kim/kimler verdiyse?! ABD, helikopter kazasında hayatını kaybeden teröristler için “kahraman” sıfatını kullanıp örgütün Suriye’deki başı Mazlum Kobani’ye “kalpten” başsağlığı dilediğinde Ankara bu rezalete ciddi bir tepki göstermediğine göre, anlaşılan, helikopterleri ABD vermemişti!..
Zaten aksi olsa iktidar, ABD’yle al takke ver külah görüşmelerini, pazarlıkları sürdürür ve -Finlandiya’nın NATO üyeliği örneğinde olduğu gibi- isteklerini harfiyen yerine getirir miydi?!
Yine de haksızlık yapmayalım; olaydan 17 gün sonra Dışişleri Bakanlığı’mız, Türk hava sahasının 3 Temmuz’a kadar o helikopterlerin inip-kalktığı Süleymaniye Havaalanı’na uçuşlara kapatıldığını açıkladı. Sözkonusu kararın, “Süleymaniye’de PKK terör örgütünün faaliyetlerinin yoğunlaşması, terör örgütünün havalimanına nüfuz etmesi ve böylece uçuş güvenliğinin tehdit edilmesi çerçevesinde alındığı” bildirildi.
Neredeyse ABD’yle tüm temasları sürdüren isim Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da helikopter olayının “takipçisi olacaklarını” belirtirken, “ABD’nin terör örgütünü desteklemesinin sürdürülebilir bir tarafı yok. Bu sadece Türkiye-ABD ilişkilerini zehirlemekle kalmıyor, aynı zamanla Suriye’deki dengeleri de altüst ediyor… Buna artık son verilmesi gerekiyor. PKK’nın Suriye koluna destek vererek terörle mücadele edilmez.” dedi. Süleymaniye’deki gelişmeleri ise hem Bağdat hem Erbil’le görüştüklerini kaydeden Kalın, “Süleymaniye ayağında PKK’nın çok ciddi bir yapılanması olduğunu bildiklerini”, “buna asla göz açtırmayacaklarını” vurguladı.
Oysa Kalın’ın bu açıklamaları yapmasından 15 gün önce Irak Başbakanı Sudani, Erdoğan’ın resmi davetlisi olarak Ankara’daydı; Erdoğan, “Kardeşim” diye hitap ettiği Sudani’den, “PKK’yı terör örgütü olarak tanımasını” ve “topraklarını bu eli kanlı terör örgütünden temizlemelerini” istemişti.
“Kardeşimiz” Sudini oralı olmamış ve dahi hava sahamızı kapatmamız işe yaramamış olacak ki, helikopter vak’asından 23 gün sonra, 7 Nisan’da Süleymaniye’de yeni bir olay daha yaşandı.
ABD Askerlerinin Koruduğu Teröristbaşı
Bundan evvel bir iktidar medyası yazarının, olayın yaşandığı günkü yazısına dikkat çekmemiz gerekiyor. Yazar Suriye’nin kuzeyine ABD’nin obüs sistemleri getirdiği bilgisinin Ankara’ya geldiğini duyuruyordu; ama şu satırları da çok önemliydi:
“Türkiye’nin hava sahasını kapatma kararı Talabani’ye verilmiş önemli bir mesaj niteliği taşıyor. Bu yaptırımı başka adımların izlemesi bekleniyor. Talabani’ye yakın bazı isimlerin terör örgütü ile yakın temasta olduğu, bu isimlerin Ankara’nın radarına girdiği belirtiliyor. Ben Ankara’nın tutumuna bakınca yaşananları ‘fırtına öncesi sessizlik’ olarak niteliyorum. Durumun vehametini anlaması Talabani’nin kendi yararınadır diye değerlendiriyorum.”
İşte bu satırların mürekkebi kurumadan, akşam saatlerinde Süleymaniye Havaalanı yakınlarında teröristbaşı Mazlum Kobani’nin (Mazlum Abdi) konvoyunun kimliği belirsiz bir SİHA tarafından hedef alındığı iddia edildi.
Olayı ilk doğrulayan, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (‘CENTCOM) oldu. CENTCOM Sözcüsü Joe Buccino, saldırı sırasında konvoyda Mazlum Abdi’nin yanı sıra üç ABD askerinin bulunduğunu, herhangi bir can kaybı yaşanmadığını ve saldırıyı soruşturduklarını açıklayıp şunları ekledi:
“ABD personelinin emniyet ve güvenliğini tehdit eden her türlü eyleme şiddetle karşı çıkıyoruz. ABD güçleri, IŞİD’in kalıcı olarak yenilgiye uğratılması için yerel ortak güçleri desteklemek üzere Irak ve Suriye’de kalmaya devam edecektir.”
Ankara’nın yakın dostu Barzani yönetiminin Dış İlişkiler Sorumlusu Lawk Ghafuri de olay hakkında soruşturma başlatıldığını bildirirdi.
Türkiye’nin Operasyonu mu?
Teröristbaşının yönettiği sözde Demokratik Suriye Güçleri (DGS) ise önce sözkonusu haberlerin gerçek dışı olduğunu ve “Kürdistan bölgesindeki bazı güçlere karşı siyasi şantaj amacı taşıdığını” öne sürüp, “Genel komutanımız görevinin başındadır.” açıklamasını yaptı. Ancak sonrasında “DSG medya sorumlusu”, şu ifadelerle olayı doğruladı:
“Başkomutanımız Mazlum Abdi’nin bulunduğu Süleymaniye Havalimanına yönelik Türk saldırısına ilişkin bilgilerin yayınlanmasını, kendisi güvenlikli bir şekilde kuzey ve doğu Suriye’ye bölgelerine zarar görmeden ulaşana kadar kasıtlı olarak kısıtladık.”
Peşi sıra, saldırıdan kurtulan teröristbaşı Mazlum Kobani konuştu; “Süleymaniye Havalimanı’nın Türkiye tarafından hedef alınmasını şiddetle kınadı” ve “KYB’nin [Kürdistan Yurtseverler Birliği] Suriye’deki kardeşlerine destek veren milli duruşu Türkiye’yi endişelendirdi… Süleymaniye’deki kardeşlerimiz ve müttefiklerimizle ilişkilerimizi sürdüreceğiz.” dedi.
Türk dronlarının içinde ABD’li ve CTG’lilerin yer aldığı konvoylarını hedef almasının temel amaçlarından birisinin, Erdoğan ve ekibinin Türkiye’deki seçimlerde zafer elde etmek olduğunu da öne süren teröristbaşı bu amaca ulaşılamadığını, çünkü saldırıya karşı büyük bir sahiplenme yaşandığını ve büyük tepki gösterildiğini söyledi.
Barzani (KDP) cenahı ABD-Fransa öncülüğünde Suriye’deki terör yapılanması ile “Suriye Kürt Ulusal Konseyi-ENKS” üzerinden birleşmeye çalışırken, şimdilerde Süleymaniye’de terörist hamiliğinde ön plana çıkan, çıkartılan KYB’nin başındaki isim Bafıl Talabani’ye geçelim.
AKP iktidarının ayağına kırmızı halılar serdiği Celal Talabani’nin oğlu, Fransız yabancı lejyonu ve İngiliz Özel Kuvvetleri’nde resmi askeri eğitim görmüş birisi olan Bafıl Talabani, çok değil 40 gün önce, Barzanilerin yayın organı Rudaw’ın düzenlediği “Ortadoğu’nun Dönüm Noktaları ve Geleceği” konulu 2. Erbil Forumu’nda, Kerkük’ün önemine değinirken, “Mam Celal, Kerkük meselesinin bir beyin ameliyatı olduğunu söylerdi.” dedi. Ve şunu vurguladı:
“Gelin, PKK ile Türkiye’yi barıştıralım. Mam Celal yaptı biz neden yapamayalım?”
Süleymaniye merkezli son gelişmelerin bu anlayışla ilgisi var mıdır, bilinmez; ama Bafıl Talabani de teröristbaşı Mazlum Kobani’nin hedef alınmasına, “Yabancı uşakların Süleymaniye sınır güvenliğini bozmaya yönelik kısır girişimini şiddetle kınıyoruz… Ya Kürdistan ya ölüm.” sözleriyle tepki gösterdi.
Bu “Müttefikler” Düşman Başına
Ankara’nın yakın “müttefiklerinin” tavrına bakalım.
Barzani yönetimi, teröristbaşının hedef alınmasını kınayarak, “Endişeliyiz.” dedi. İlgili tarafların, “olayın kaynağını ve nedenini araştırmak için üzerlerine düşen görevi yerine getirmesini”, “suçlamalar yerine sebepleri ortadan kaldıracak adımların atmasını” istedi.
Irak Cumhurbaşkanlığı da Türkiye’yi “sorumluluk almaya, bu eylemler için resmi bir özür dilemeye, bu saldırıları durdurmaya ve ilgili taraflarla diyalog kanalları açarak iç sorunları çözmeye” çağırdı.
Teröristlerle bilmem kaçıncı kez suç üstü yakalanan ABD’nin Pentagon Sözcüsü Phil Ventura ise saldırıya ilişkin soruşturma başlattıklarını duyururken, “yerel ortaklarını desteklemeye devam edeceklerini” vurguladı.
Sadece Soylu Konuştu
Tüm bu gelişmeler ve “suçlamalar” karşısında Ankara sessiz kaldı. Sadece dün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şu değerlendirmeyi yaptı:
“Her yerde teröristlerin ensesindeyiz; Cumhurbaşkanı’mızın ifadeleriyle bir gece ansızın gelebiliriz... Tehdit sadece sınırlarımızın içerisinde değil, aynı zamanda sınırlarımızın dışındadır. Çünkü sınırlarımızın dışında bir terör devleti kurulmak, kurdurulmak isteniyor. Bunun inşasını gerçekleştirmek isteyen ABD ve onun suç ortaklarıdır. Bir terör örgütüne bu kadar müsamaha gösterilir, taziyeye gidilir, devlet kurdurmak istenirse, bu dünyanın çivisinin çıktığının göstergesidir. Ya dünyanın ya da Amerika’nın çivisi çıktı. Amerika orada terör devleti kurdurmak istiyor diye ağzımızı açıp bekleyecek halimiz yok. Terörü nerede bulursak boğmak, yalnızca hükumetin değil bu milletin her bir ferdinin görevidir... Kimse Türk devletinin gücünü sınamasın.”
Bunları Kim Öldürdü?
Velev ki, bu operasyonu Türkiye’ye yapmadı; ama Mazlum Kobani adlı teröristbaşının, ABD askerlerinin koruması altında Süleymani’ye gittiği ortaya çıktığına göre, bu “vazgeçilmez” müttefikimize hiç olmazsa, “Askerleriniz teröristbaşının yanında ne arıyordu?” diye de mi tepki gösterilmez?
Velev ki, başarısız da olsa bu operasyonu Türkiye gerçekleştirdi; sözde müttefeklerimiz Barzani ve Irak yönetiminin Türkiye’yi kınayıp özür dilemeye çağırmasına, bir kez daha suç üstü yakalanan ABD’nin ise olayla ilgili soruşturma başlatmasına verilecek bir cevap yok mu?
En azından, “El Kaide’nin kurucularından Usame bin Ladin‘i, oğlu Hamza bin Ladin‘i ve El Kaide lideri Eymen el Zevahiri‘yi kim, hangi operasyonlarla öldürdü?..Libya Devlet Başkanı Kaddafi’ye kim linç ettirdi?.. Ve dahi İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani nasıl bir operasyonla ortadan kaldırıldı?” hatırlatması da mı yapılamaz?
Ama görüyoruz ki, hem suçlu hem güçlü olunca ABD’ye hesap sorulamazken, millete, “Amerika’ya bu seçimlerde bir ders vermemiz lâzım.” deniyormuş!..
Müyesser YILDIZ
10 Nisan 2023