Ülkemizde yargının halini uzun uzadıya anlatmaya gerek yok; çünkü, kelimenin tam anlamıyla, “İzahı olmayanın mizahı olur.” noktasına gelindi.
Evet, buyurun, ancak mizah konusu olabilecek bir olay.
Küçük illerimizden birisinde görülen dava, “FETÖ üyeliği” davasıdır. Görülen beş celsede, beş sayfalık iddianamedeki suçlamaların her birisine karşı tanıklı, belgeli savunma yapılır.
Tek bir örnek verelim; sanığın yoğun şekilde “FETÖ mahremleri” ile görüştüğü iddia edilmektedir. Yargılanan bir kadındır. HTS kayıtlarına bakılır, görüştüğü öne sürülen 22 “mahrem”den 20’si erkek çıkar. Hani; kadınların ablası, erkeklerin abisi var diye bilmiyor muyduk?!
Konumuz davanın içeriği değil, geçtiğimiz 18 Mayıs’taki duruşmada yaşananlar. O duruşmada genç kadın Savcı, esas hakkında mütalaasını verir. Yapılan tüm savunmalara karşın mütalaada iddianamenin tekrarlandığını gören sanık avukatı tepki gösterince de salon adeta karışır.
SEGBİS Çözümüne Sansür
Duruşmanın SEGBİS çözümü 13 gün sonra yapılır, yaklaşık 1 ay sonra da UYAP sistemine yüklenir.
Avukat ne görsün dersiniz; 5 sayfalık çözümde sadece kendi savunmasının son bölümü vardır.
Aynı gün Mahkeme’ye şöyle bir dilekçe gönderir:
“UYAP’a yüklenen SEGBİS kaydı çözümü incelediğimizde görülmüştür ki, bilerek ya da bilmeyerek tarafımın savunmasının tamamı çözümlenmemiş, aynı zamanda Cumhuriyeti Savcısı ve Mahkeme Başkanı ile aramızda geçen konuşmaların hiçbirisi SEGBİS tutanağına yansıtılmamıştır. Sehven olduğuna inanmak istediğimiz için tamamen iyi niyetlerle SEGBİS çözümlemesinin hiçbir kesme-çıkarma yapılmadan, yeniden bilirkişi marifetiyle yapılmasını ve SEGBİS görüntülerinin de UYAP’a yüklenerek tarafımızın da çözüm yaptırmasının sağlanmasına karar verilmesini talep ediyoruz. Aksi halde resmi evrakta sahtecilik suçundan mahkemeniz aleyhine dava ve şikayet haklarımızı kullanacağız. Gereğini talep ederim.”
Bunun üzerine ertesi gün duruşmanın SEGBİS çözümü yeniden yapılır, Avukat’ın dilekçesinin altına da şu not düşülür:
“1- SEGBİS kaydının tamamının çözümünün yapılarak UYAP sistemine kaydedildiği anlaşılmakla bu hususta herhangi bir işlem yapılmasına yer olmadığına. 2- SEGBİS görüntülerinin UYAP’a yüklenmesi yönünde bir usul ve uygulama olmadığından talebin reddine.”
Diploma Krizi
Bu defaki çözüm 9 sayfadır. Peki, “sehven” de olsa adeta sansürlenen bölümde neler yaşanmıştır?
Avukat’ın, Savcı’nın esas hakkındaki mütalaasını eleştirdiğini belirtmiştik. Bu eleştiriler sırasında Mahkeme ve Yargıtay kararları ile bir mütalaanın nasıl olması gerektiğini anlatırken, “İddia makamı da herhalde savcı olduğu için diploması vardır diye düşünüyorum.” şeklinde bir ifade kullanır.
İşte bu söz üzerine evvela diploma krizi çıkar ve özetle şu tartışmalar olur:
Savcı: Abartmayın isterseniz.
Başkan: Savcı lütfen şey yapmayın.
Avukat: Ben savunma yapıyorum. Sen mütalaan ile konuştun ben şu an savunmam ile konuşuyorum. Eğer bir suç unsuru varsa şikâyet edin Savcı Hanım.
Savcı: Araya giriyorum ama.
Avukat: Giremezsiniz normalde.
Savcı: Ama burada hakaret söz konusu.
Avukat: Tamam hakaret ediyorsam, alın kayıt geçiyor zaten SEGBİS’e.
Savcı: Zabıta geçer misiniz bunu?
Başkan: Şu an zaten kayıt altında Savcı Hanım.
Tartışmalar bu minvalde sürer. Savcı, Avukat’tan “saygılı bir şekilde savunma yapmasını” isterken kürsüye vurup, “Sizin diplomanız varsa benden daha iyi biliyor olmanız lâzım.” der. Diyalog şöyle devam eder:
Avukat: Valla bilmiyorum, yani İnternette bir sürü çok güzel diplomalar basılıyor.
Başkan: Bu şekilde savcılığı özel olarak şey yapamazsınız, bu yanlış bir tutum.
Avukat: Bu kadar sinirlendiğinize göre, yarası olan gocunur diyeyim.
Başkan: Savcım sakin olun, siz de lütfen savunmalarınızı şahsileştirmeden…
Avukat: Şahsileştirmiyorum. Tanımam, husumetim yok.
Başkan: Yani diploma ile alâkâlı bir şey demeniz hoş değil… Diploma ile alâkâlı bir yorum yapmak doğru mu?
Savcı, bir kez daha Avukat’ı “saygılı konuşmaya” çağırır. Yine tartışma çıkar.
Araya giren Mahkeme Başkanı, “O diploma meselesi hoş değildi. O doğru, o konuda haklı.” der.
Avukat, “Tüm halkımız bu diploma konusunda çok hassas biliyorsunuz.” karşılığını verir.
“Üzerime Gelmeyin Sinir Uçlarımla Oynamayın”
Başkan’ın, “Diploma konusunu geçtik, hadi.” uyarısından sonra Avukat, “Ben hukukçuyum, belgelerle konuşacağım. İddia makamının neden belgesiz mütalaa verdiği yolundaki cümlelerim, savunmam neden zoruna gidiyor?” diyerek savunmasına geçecekken yine müdahale eden Savcı’nın ağzından şu cümleler dökülür:
“Benim sizden daha büyük babam hakim, saygılı olun.”
Haliyle ortam bir kez daha gerilir ve bu defa da şu diyaloglar yaşanır:
Avukat: Bana ne senin babandan.
Başkan: Savcı Hanım…
Savcı: Bak saygılı olun diyorum. Sizden daha büyük benim babam hakim, amcam da savcı.
Başkan: Savcı Hanım tamam, siz bu kayıtları…
Savcı: Ben sunacağım zaten ilgili yerlere Başkanım.
Avukat: Ben de avukatım. Yani siz babanız ile mi var oluyorsunuz? Kendi kişiliğiniz ile, mesleğiniz ile var olmuyor musunuz? Bana ne babasından, amcasından? Benim savunmam niye kesiliyor?
Savcı: İstinafa taşırsınız gerekirse.
Başkan: Tamam Savcı Hanım, lütfen müdahale etmeyin.
Mahkeme Başkanı’nın tüm uyarılarına rağmen; Avukat’ın bir kez daha mütalaayı eleştirip, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun hükmü var. Özellikle talep ediyorum, sayın iddia makamı açıp okusun, bulsun bu kararı. Çok güzel anlatıyor bir mütalaanın nasıl olması gerektiğini.” demesi üzerine tartışmalar şöyle devam eder:
Savcı: Yine kişiselleştiriyorsunuz.
Başkan: Savcı Hanım, tamam.
Savcı: Bakın, yeter. Benim de sabrımın bir sınırı var.
Başkan: Savcı Hanım, beni dinliyorsanız tamam artık duruşmayı bitirelim, olur mu?
Savcı: Özür dilerim Başkanım, ama gerçekten artık üzerime üzerime geliyor yani başkanın verdiği karar ayrı, mahkeme heyetinin verdiği karar ayrıdır. Mütalaaya da bağlı değildirler, siz de bunu çok iyi biliyorsunuz. Sonrasında istinafa götürebilirsiniz. Daha sonrasında da Yargıtay’a götürebilirsiniz.
Avukat: Cevap verebilir miyim sayın başkanım?
Savcı: Lütfen benim üzerime daha fazla gelmeyin, sinir uçlarımla oynamayın.
Başkan: Böyle duruşmayı bitiremeyiz Savcı Hanım. Siz devam edin yalnız dosya kapsamında.
Savcı: Siz müvekkiliniz masumsa savunsanıza.
Başkan: Savcı Hanım, lütfen yapmayın.
Avukat: Ha suçluysa savunmayım, masumsa savunayım öyle mi? Öyle mi bakıyorsunuz hukuka?
Hasıl-ı kelam; bunlar görülmesin, duyulmasın diye mi ilk SEGBİS çözümü “eksik” yapıldı, bilinmez, ama işte iktidarın öve öve bitiremediği yargımız böylesi tartışmaları da gördü.
Elden ne gelir, ağlanacak halimize gülmekten başka?!
Müyesser YILDIZ
17 Temmuz 2023