İçeriğe geç

Düşmandan Ödül Alma Suçu!..

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, dün düzenlenen 14. Büyükelçiler Konferansı’nda şu “vizyonu” açıkladı:

Türkiye yüzyılına adım atıyoruz. Vizyonumuz Türkiye yüzyılında Türkiye’yi sistem kurucu aktörler halinde getirmektir. Küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, barış, güvenlik ve istikrar üreten, insanlığı kucaklayıcı bir sistemin kurulması için diğer ülkelerle birlikte çalışacağız.”

Bakan Fidan, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda da şunları söyledi:

Türkiye’nin AB üyelik sürecinin akamete uğratılmış olması stratejik körlüktür. Yeni dönemde Türkiye-AB ilişkilerine vizyoner bir bakışla yaklaşılması ve sürecin tam üyelik perspektifiyle canlandırılması önem arz etmektedir. Türkiye’siz AB’nin küresel bir aktör olamayacağını bir kez daha vurgulamak istiyoruz.”

Yok, kabul olmayacak duaya amin deyip Türkiye’nin AB üyeliğini ele almayacağız. “Türkiye yüzyılı vizyonuna” dair söyleyebileceğimiz de ancak şu olabilir:

Ülkemizdeki adaletsizlikleri değil kaldırmak, derinleştirip tabana yaymışlar, herkesi birbirine düşürüp kendilerinden olmayanı düşmanlaştırmışlar; küresel adaletsizlikleri ortadan kaldırmaktan, barıştan ve insanlığı kucaklamaktan” söz ediyorlar!..

Hapistekiler

Evet konumuz AB ve Türkiye vizyonu değil, ama bunlarla yakından ilgili bazı olaylar.

Malûm, Avukat Can Atalay Hatay’dan milletvekili seçildi, ama Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına rağmen tahliye edilmiyor.

Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, AKP’li bir milletvekilinin İmralı’daki teröristbaşına ilişkin sözlerini yorumladığı için “terör örgütü propagandası yapmaktan” tutuklandı.

Gazeteci-Yazar kardeşim Barış Pehlivan ise hakkında açılmış olan ve muhtemelen beraatle sonuçlanacak olan bir hakaret davası yüzünden denetimli serbestlik hakkı yandığı gerekçesiyle katillerin, tecavüzcülerin serbest kalmasını sağlayan son İnfaz Yasası’ndan yararlanamadığından muhtemelen yeniden hapse girecek.

Bu arada meşhur eski milletvekili Leyla Zana hakkında da geçen ay sonunda Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir dava açıldı. [] Milletvekili olduğu dönemde yaptığı konuşmalarla “terör örgütü propagandası” yapmakla suçlanan Zana’nın iddianamesinde ilginç bir ayrıntı var.

Zana’nın uluslararası kuruluşlardan aldığı ödüller de TCK’nın 325/1 maddesi gereği “suç” olarak gösterilmiş. “Düşmandan unvan ve benzeri payeler kabulü” başlıklı bu madde ne diyor? Şunu:

“Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devletten akademik derece veya şeref, unvan, nişan ve diğer fahri rütbe veya bunlara ait maaş veya başka yararlar kabul eden vatandaşa bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”

Zana’ya verilen ödüller mi? Birkaçını sayalım: 1995’te Avrupa Parlamentosu Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü, 1998’de Amerika İnsan Hakları Derneği Serbestlik Madalyası, 2010’da Mele Mustafa Barzani ödülü.

Haliyle Zana’nın avukatı, “Türkiye hangi ülkelerle savaş halinde? Biz bunu bilmiyoruz. Zana’nın aldığı hangi ödül suç kaynağı olabilir?” diye sorup bahse konu ödüllerin Avrupa ülkelerinden ve Amerika’dan insan hakları üzerine verilen ödüller olduğunu anlattı.

Zana’yı Öven AKP’li

Gazeteci-Yazar Merdan Yanardağ’ın niye tutuklandığını düşünün; işte hakkında açılan bu son davadan sadece birkaç gün sonra AKP’nin eski milletvekili ve MKYK üyesi Abdurrahman Kurt, geçmişte PKK propagandası yapmaktan hüküm giyen, sonrasında da aynı gerekçeyle hakkında çok sayıda dava açılmış olan Zana’yı, Barzanili bir fotoğrafı eşliğinde şöyle övdü:

“Öyle bir geçer zaman ki… Leyla Zana değerlidir… İtidal ve muhakeme önemlidir. Kaybetmemek lazım. Bir kaç ay önce köyünde ziyaret etmiştim ve o mücadele tecrübesi ve itidali ile hala muhkem bir duruşa sahipti.”

Kısaca Leyla Zana’nın 15 yıl hüküm giydiği davaya, bu vesileyle de hakkındaki son iddianameye konu edilen aldığı ödüller meselesine değinelim.

1994’te üç DEP’li milletvekiliyle birlikte TBMM’de gözaltına alınarak tutuklandı. Terör örgütü üyeliğinden 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı, ama gerek içeride gerekse dışarıda “Kürtçe konuştuğu için” cezalandırıldığı öne sürüldü.

Tutuklanmasından 1 yıl sonra da AB’nin yasama organı olan Avrupa Parlamentosu tarafından Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü’ne lâyık görüldü.

Nasıl Tahliye Edildi?

Sadece AB değil, kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi ile ABD başta olmak üzere bilimum güçler Zana ve arkadaşlarının serbest bırakılması için seferber oldu.

Bu seferberlik üzerine verilen cezayı AİHM de onayladığı halde AKP İktidarında önce Terörle Mücadele Yasası değiştirilip, “bölücülük ve terör örgütünün propagandasını yapma” suçu yeniden düzenlendi. Ardından Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılıp, yeniden yargılanması sağlandı. Nihayetinde 10 yıllık hapis sürecinin ardından o sırada TBMM’de görüşülen Türk Ceza Kanunu’nda cezaların azaltılacağı da dikkate alınarak Haziran 2004’te tahliye edildi.

Görüldüğü üzere bunu sağlayan “hukukun üstünlüğü” değil, ayan beyan sözkonusu güçlerin baskıları ve AKP’nin şimdilerde yeniden depreşen AB üyeliği vizyonuydu!..

Şunlar da bu gerçeğin birkaç delili:

Dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül açıkça, tahliyelerin AB’den müzakere tarihi almayı amaçlayan Türkiye’nin siyasi reformlara ulaşmasının bir sonucu olduğunu söyledi. Bunun Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi izleme sürecine alma kararının kaldırılmasını sağlayacağını da kaydetti.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yazışmalarını sızdıran Wikileaks belgelerinde ise ABD’nin Zana davasını yakından izlediği ve Abdullah Gül’ün şunları anlattığı ortaya çıktı:

Biz bunu çözmek istiyoruz. Bu bizim için büyük bir baş ağrısı. DGM’nin kararını tersine çevirmesi için ne kadar çok çalıştığımıza inanamazsınız, ama mümkün olmadı… Leyla Zana Nobel Barış Ödülü’nü kazanan ilk Türk olursa ne yaparız? Bu nasıl görünecektir?.. Onlara ve avukatlarına gittik ve dedik ki, ‘Allah rızası için, lütfen hâkimlere hakaret etmeyi bırakın da sizi dışarı çıkarabilelim.’ Ama reddettiler.”

Zana ve arkadaşları tahliyeden birkaç gün sonra Gül tarafından o sırada ABD’de olan Başbakan Erdoğan’ın vekili sıfatıyla Dışişleri Konutu’nda ağırlandı. Dönemin DEHAP Genel Başkanı’nın ateşkesin sürmesi için PKK’ya yapacağı çağrının hemen öncesinde gerçekleşen bu görüşme Dışişleri Bakanlığı tarafından gizli tutulmaya çalışıldı.

Ödülü Alırken de PKK Propagandası Yaptı Ama

Avrupa Parlamentosu’nun 1995’te verdiği Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü’ne gelirsek; Zana bu ödülü tahliye olduktan 4 ay sonra Ekim 2004’te aldı. Bu amaçla Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen törende Kürtçe ve Türkçe konuşurken, neredeyse kelimesi kelimesine İmralı’daki teröristbaşının isteklerini dillendirdi. Ayakta alkışlandı.

Bu törenden 11 gün sonra da Zana ve arkadaşları Başkanlık Konutu’nda dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç’a misafir oldu.

Diyeceğimiz; sadece Abdullah Gül ve Bülent Arınç ile görüştüğünde değil, 2012’de Erdoğan’la görüştüğünde veya 2016’da bir kez daha görüşmesi planlandığında da Zana’nın o ödülleri aldığı biliniyordu.

Ama şimdi bu ödüller terör örgütü propagandası” suçlamasının delili, dahası, düşmandan unvan ve benzeri paye kabulü” sayılıyor!..

Sadede gelirsek; önce Erdoğan’ın şimdi de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın üyelik sürecimizin yeniden canlandırılması için harekete geçtiği AB’nin, iktidarın bir dediğini iki etmediği ABD’nin veya İsrail’in ülkemize düşmanlık yaptığı gün gibi ortada olduğuna göre soralım:

Hâlâ çoğumuzun içini sızlatan kimi ödüller var. bebek katili İsrail’in etkin lobisi Amerikan Yahudi Komitesi’nin Erdoğan’a verdiği “Cesaret” Ödülü… 15 Temmuz’un finansörü Birleşik Arap Emirlikleri’nin yine Erdoğan’a takdim ettiği Devlet Nişanı… Irak’ta askerimizin başına çuval geçiren ABD’li Komutan Ray Odierno’nun, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar’a taktığı liyakat nişanı gibi.

Bunları ne yapalım?!

Müyesser YILDIZ
8 Ağustos 2023

Kategori:Uncategorized