İçeriğe geç

Görkemli Saraylarımız Var… İHA-SİHA’ya Ne Hacet?!

Barış Harekâtı’nın 50. yıldönümü sayesinde hem AKP’nin Kıbrıs politikamızdaki zikzaklarına hem de Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Yunanistan Savunma Bakanı Dendias’tan duyduğu rahatsızlığa dikkat çektik.

Ankara’yı oyalamak için diğerleri gibi rol yapmayıp Türkiye düşmanlığını ayan beyan ortaya koyan Dendias’a “şahin” diyen Özgür Özel’in bulduğu formül, Erdoğan’ın Yunanistan’daki muhataplarından “bu adamı” kontrol etmesini istemesi oldu.

Yunanistan’a uzanmaya gerek yok, ülkemizden örnekle tek bir soru soralım:

Bildiğimiz kadarıyla CHP, iktidarın birçok bakanından rahatsız. Özel, Erdoğan’dan onları “kontrol” etmesini istese, ne olur?!

Erdoğan’ın, “Sayın Miçotakis’in bu bakanına haddini bildirmesi lâzım.” çözümüne gelince;

Birincisi; Allah’tan bizde Yunanistan’ın canını sıkacak bir bakan çıkmıyor, ama varsayalım ki, çıktı. Miçotakis de Erdoğan’dan o bakanına “haddini bildirmesini” istedi. Bildirir mi?

İkincisi; bizimkiler, “Miçotakis’in yerine oynuyor” iddiasında ya; ülkemizde iktidarı muhalefetiyle Dendias’ın hedef alınması, onu Yunan kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırır mı, kahramanlaştırır mı? Dendias’ın değirmenine nasıl da su taşıyorlar, görüyor musunuz?

Üçüncüsü; Barış Harekâtı için Miçotakis’in söylediklerini aktardık. O hezeyanları Erdoğan dönüş yolundayken saçtığını, Erdoğan’ın da bunlardan habersiz Miçotakis’in, Dendias’a haddini bildirmesini istediğini varsayalım. İyi, ama bir gün öncesinden Yunanistan Başbakanlığı’nın, Miçotakis’in “Türk işgâlinin 50. yıldönümü” etkinliğine katılacağını duyurduğundan, Miçtokais’in ise 20 Temmuz sabahı kanla bölünmüş Kıbrıs haritası eşliğinde, “yabancı işgâl ordusu istemiyoruz” şeklinde paylaşım yaptığından da mı haberi olmadı?

Ez cümle; bu nasıl dış politikadır?!

İktidar medyasına bakalım. Miçotakis’in 20 Temmuz akşamı Rum kesiminde yaptığı açıklamaları nihayet dün gördüler. Yeni Şafak, “Kıbrıs’ta Türkiye ile ilgili küstah açıklama” başlığıyla Miçotakis’in Erdoğan’a verdiği sözü tutmadığını ima etti.

Bakalım Miçotakis’i kime şikâyet edecekler ve de kimden ona haddini bildirmesini isteyecekler!..

Hürriyet ise Miçotakis’in hezeyanlarını, “Rumlara moral verdi” diye yorumladı. Buyurun buradan yakın; Erdoğan’ı, Özgür Özel’i ve medyamızı böylesine kızdıran Dendias da belki sırf “Rumlara moral vermek” için öyle konuşmuştur!..

Hasılı, neresinden tutsak elimizde kalıyor.

Bu Cevap İçin mi O Soru Sorduruldu?

Dün itibarıyla Cumhuriyet’ten Mehmet Ali Güller dışında kimsenin üzerinde durmadığı asıl meseleye gelelim. Meselenin özü şu:

Rum kesimi, arkasına ABD-AB-İsrail, hatta Erdoğan’ın yakın dostu Katar’ı alıp Doğu Akdeniz’deki kaynaklara el koymaya başladı.

Filistin-İsrail savaşının ardından ise Kıbrıs’ı elbirliğiyle İsrail’in lojistik üssü haline getirdiler.

Malûm; Kıbrıs’ta üç garantör devletten biriyiz. Ama Ankara’nın, İncirlik’e inen ABD uçaklarının Rum kesimi üzerinden İsrail’e silah taşıdığı iddiasını yalanlamak dışında şu olup bitenlere gıkı çıkmadı.

Gazze ateşi Kıbrıs’a sıçradı, sıçrayacak… KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar feryat ediyor, duyan yok…

Tam bu kritik noktada; ABD ve AB’nin desteğini alan Yunanistan, Rum kesimi ile buradaki bir limanı askeri üs haline getirmek üzere anlaştı. Rum Savunma Bakanı Vasilis Palmas da üssün Gazze’yle ilgili olduğunu açıkça söyledi.

Bunun üzerine KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, “Bu noktadan sonra artık KKTC’de Türkiye ile anlaşarak bir deniz üssü kurma vakti gelmiştir.” deyip Barış Harekâtı’nın 50. yıldönümünde bu konunun ele alınması ve sonuçlanmasının en büyük temennileri olduğunu vurguladı.

İşte nasıl olduysa, Erdoğan’a KKTC’den dönerken Bakan Arıklı’nın bu talebi, beraberinde de Kıbrıs’ın İsrail’in lojistik üssü olarak kullanılması ve Ersin Tatar’ın feveranları soruldu.

Erdoğan da kelimesi kelimesine şu karşılığı verdi:

Şu anda Ada’da Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı binasıyla, Kuzey Kıbrıs Parlamento binası inşaatı yapıyoruz. Onları bir göreyim, durum nedir dedim. Her ikisi de muhteşem birer bina oluyor. Allah nasip ederse en geç Kasım ayı ortalarında bitecek. Bu iki bina, başkanlık binasıyla parlamento binası bittiği zaman, yanında da oraya hizmet verecek gayet güzel bir mescit yapılıyor. Herhalde bu üslerden daha önemli bir şey yok. Onlar askeri üs yapıyor, biz siyasi üs yapıyoruz. Çalışmayı en güzel şekilde devam ettireceğiz. Bu arada, tekrar bir kontrole gidip inşaat ne durumda onu görmem lazım. Gördüğüm kadarıyla Kıbrıs taşından hakikaten muhteşem bir eser meydana geliyor. Yani Türkiye gerektiği zamanda gereken adımları atar, yapılması gerekenleri yapar. Adanın huzuruna asla katkı sağlamayacak, gerginlikleri artıracak ve uluslararası hukuk ihlallerine yol açacak adımlardan özenle kaçınmak gerekir. İsrail’deki katliama ortak olmak ne Rumlara ne Yunanistan’a fayda sağlar. Ayrıca gerekirse deniz üssü ve deniz yapılarını kuzeyde yaparız. Bizim de denizimiz var.”

Her ne kadar Erdoğan böyle bir risk görmese de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bile üçüncü dünya savaşı tehlikesinden söz ettiği bir dönemde; askeri üs ile Cumhurbaşkanlığı sarayı, parlamento binası inşaatı ve mescit ne alâka?

Erdoğan’ın, “Bu üslerden daha önemli bir şey yok.” dediği saray-parlamento binası- mescit üçlemesini iktidarın bir yazarı, “Onlar askeri üs peşinde, biz Ada’ya demokrasi üsleri kuruyoruz… Biz demokrasi ve medeniyet üssü peşindeyiz.” şeklinde müthiş bir açıklama getirdi. Ayrıca Erdoğan’ın, Dendias gibi densizlere, “tahrik edici konuşmalar yerine, büyük bir olgunlukla barışı ve demokrasiyi hatırlattığını” savundu.

Çok afedersiniz; ama madem öyle, kallavi külliyemiz, görkemli saraylarımız, sanki Yunan ordusu Dikmen sırtlarına gelmişçesine hayvanseverlere karşı polis barikatlarıyla üsse çevrilmiş parlamento binamız, binlerce devasa camimiz varken İHA-SİHA-uçak gemisi projelerine falan ne hacet?!

Vallahi karşımızdaki densizlerin bu cevaptan yegâne anlayacağı, “Endişelenmeyin, KKTC’de üs müs kurmuyoruz.” olacaktır!..

Gel de, “Yoksa bu mesajı vermek için mi o soru sorduruldu?” diye işkillenme?!

6 Yıl Önce de Gönlü Yoktu

Erdoğan’ın KKTC’de üs kurulmasına yaklaşımını anlamak için 2017-2018 yıllarına dönelim. İsviçre’nin Crans-Montana kentinde Kıbrıs müzakeresi için masaya oturulduğunda, Rum tarafı ve patronları Türk askerinin Ada’dan çıkması isteğini tekrarlamıştı.

Buna karşılık konunun uzmanları, medyanın bir bölümü, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, hatta Deniz Kuvveleri Komutanlığı, Türkiye’nin KKTC’deki askeri varlığını güçlendirmesi için adada hava ve deniz üssü kurmasını gündeme getirdi. Batı medyası bunu, “TSK KKTC’de kalıcı deniz üssü kurmak istiyor” diye sununca da konu Erdoğan’a soruldu.

O zamanki cevabı şu oldu:

Bizim KKTC’de üs diye bir sorunumuz yok. Bizim topraklarımızdan oraya ulaşmak, Doğu Akdeniz’e varmak dakikalarla konuşulacak bir şey. Ama Yunanistan’ın oraya öyle bir yakınlığı yok. O işin sadece psikolojik boyutu var. Bu açıdan ihtiyaç duyacak olursak, üs de kurabiliriz.”

Geçen 6 yılda bu kadar gelişme olduğu, bilimum güçler Kıbrıs’a yerleştiği halde üs kurulmazken Cumhurbaşkanlığı sarayı, parlamento binası ve mescit inşaatına başlandı… “Üsse ihtiyaç duyacak” zaman gelene kadar bunlarla idare ederiz artık!..

Besbelli gönülsüzlük, ayak sürüme var… Bir de para için her kapıyı çalar hale düşmüşsünüz…

Değilse, bir yandan “iki devletli çözüm” resti çekilip öte yandan “Çözüm için uzatılan eli havada bırakmayız.” denir mi?!

Müyesser YILDIZ
23 Temmuz 2024

12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/gorkemli-saraylarimiz-var-iha-sihaya-ne-hacet-44814

Kategori:Uncategorized