Önceki gün Kara Harp Okulu Diploma Töreni’ne katılan Erdoğan şununla övündü:
“15 Temmuz ihaneti gibi bir devletin başına gelebilecek en büyük felaketi olabilecek en az hasarla atlattık. FETÖ’cü hainlerin ordumuz bünyesinde açtığı tahribatı kısa sürede telafi ettik.”
Sanırsınız ki; ABD-NATO-AB ile kol kola girip, “askeri vesayeti” bitirme iddiasıyla “FETÖ”yü, TSK ve Türkiye’nin başına bela edenler başkalarıydı.
Erdoğan’ın övüncü bununla kalmadı.
Hayata geçirdikleri reformlarla TSK’ya yük, ayak bağı, gereksiz tartışmalara konu olan sıkıntılı durumlara son verdiklerini söyledi…
“Yeni eğitim ve öğretim sistemimizle, milli iradenin üstünlüğü ilkesine bağlı, sadece millete hizmet eden, sadece devletinden ve onun meşru yöneticilerinden emir alan bir Türk Silahlı Kuvvetlerine sahip olduğumuzu.” vurguladı…
TSK’nın başarı grafiği yükseldikçe eski Türkiye artıklarının hazımsızlığının da arttığını öne sürüp, “FETÖ’cü hainleri ve vesayet heveslilerini başarılarımızla rahatsız etmeyi sürdüreceğiz.” dedi…
Kısa kısa cevaplandıralım.
Bunlar mı TSK’ya “yük” ve “ayak bağı”ydı ki, emir-komutanın bozulması, terfi, atama, emekliliklerde komutanların devre dışı bırakılması, askeri liseler ve askeri hastanelerin kapatılması gibi “reformlar” hayata geçirildi?
TSK’nın “sadece millete hizmet eden” bir kurum haline getirilmesi; Türkiye’nin güvenliği açısından çok temel dış politika konularında görüşünün sorulmaması ya da görüşüne itibar edilmemesi ve dahi komutanların, federasyonu/özerkliği savunanlarla, Anayasa’nın ilk dört maddesinin kaldırılmasını isteyenlerle poz vermesi midir?
Anayasa’ya, Atatürk İlke ve İnkılaplarına sahip çıkan, her anlamda tam bağımsızlık için mücadele eden hiçbir Türk, TSK’nın başarı grafiğinin yükselmesinden rahatsız olmaz. Eğer “Eski Türkiye artıkları” ve “vesayet heveslileri” göndermelerinin adresi, önce “FETÖ”nün ardından diğer tarikatların önünün açılarak TSK’nın temel sistematiğinin bozulmasına yönelik eleştiriler yapanlar ise; kimse kusura bakmasın, aynı kuyuya düşmemek için o uyarıların yapılması zorunludur.
“Sen Fıkıh Bilmiyorsun Bu Yüzden Cahilsin”
Bunları sadece Erdoğan’ın o konuşması sebebiyle yazmadık. İlginç bir iddiayla denk geldiği için bu girişi yaptık.
Resmi dilekçeye de dökülmüş olan iddia şu:
Yakın zamanda Milli Savunma Bakanlığı’na atanan bir subay, aynı odayı paylaştığı, muhtemelen sivil olan bir uzmanın “dini vaaz” tarzı söylemlerde bulunmasından rahatsız olup onu uyarır.
Söz konusu uzman, “Sen fıkıh bilmiyorsun, bu yüzden cahilsin.” cevabını vermekle kalmaz, subayın üzerine yürür. Araya diğer personel girer, uzman odadan çıkar.
Bir süre sonra subaya, MSB’nin sivil yöneticilerinden birisinin kendisini çağırdığı söylenir. O da gider. Devamını dilekçesinden okuyalım:
“Odaya girdiğim andan itibaren mafyatik bir oturma ve hitabet tarzı ile azarlama girişimlerine maruz kaldım. Bu konuda Menzil tarikatı ya da başka bir paralel yapı kapsamında davranılarak tarafıma karşı mobbing olarak hareket edildiğini düşünmekteyim. Konu ile gerekli disiplin incelemesinin yapılarak ismi geçen personeller hakkında gerekli idari işlemlerin yapılmasını arz ederim.”
Erdoğan, Kara Harp Okulu’ndaki konuşmasında bir şey daha söyledi. Dedi ki;
“Anadolu’yu vatan yapmak kadar ebedi vatanımız olarak muhafaza etmek de zordur. Burası rehaveti kaldırmaz, burası zayıflığı kaldırmaz; burası tembelliği, ataleti, boş vermişliği kaldırmaz. Burası neme lazımcılığı asla ve asla kaldırmaz.”
El hâk doğru… Ama bu gidişatı da kaldırmaz, değil mi?!
Müyesser YILDIZ
1 Eylül 2024
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/msbde-de-mi-tarikat-kavgasi-49266