Geçen hafta 22 yıl önce gerçekleşen Akademisyen-Yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı davasında yaşanan yeni bir garabeti ele aldık; duruşmada tanık olarak dinlenen gazeteci Abdurrahman Şimşek’in mahkemede anlattıkları ile davanın sanıklarından Nuri Gökhan Bozkır’la 2020 yılında Ukrayna’da yaptığı röportajdaki sözlerinin birbirini tutmadığına dikkat çektik.
Buna ilişkin sıcak gelişmeyle başlayalım.
Sanıklardan emekli Albay Levent Göktaş’ın avukatı Ali Soykan, geçtiğimiz Perşembe günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Savcılığa, Şimşek’in mahkemedeki ifadesinin SEGBİS çözümünü ve Nuri Gökhan Bozkır’la yaptığı röportajın görüntülerini sunan Av. Soykan, “yalan tanıklık yaptığı, soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği ve mahkemeyi etkileme suçunu işlediği” iddiasıyla Abdurrahman Şimşek hakkında soruşturma yapılıp dava açılmasını istedi.
Ellerindeki Görüntüleri 7 Yıl Aradılar (!)
Hablemitoğlu davası suikastında daha önce defalarca gündeme getirdiğimiz bir görüntü meselesi vardı. Kısaca hatırlatalım.
Davanın seyrini, hatta akıbetini belirleyecek bu konu, Hablemitoğlu’nun öldürülmeden dört gün önce, 14 Aralık 2002’de Eskişehir’de verdiği, “irtica tehdidi ve Türkiye” konulu konferans ile 18 Aralık’ta öldürülmeden hemen önce alışveriş yaptığı Migros mağazasındaki görüntülerdi. Mahkemenin aldığı karar uyarınca, bu iki görüntü karşılaştırılıp Migros’ta Hablemitoğlu’nu takip ettiği düşünülen iki kişinin Eskişehir konferansında da olup olmadığı ve sözkonusu kişilerin davada yargılanan sanıklarla benzerliği araştırılacaktı.
Migros görüntüleri vardı, ama Eskişehir görüntüleri yoktu. İşte bunun için Ankara Emniyeti’yle yazışmalar yapıldı. Emniyet önce, “Savcılığa sorun” dedi… Ardından, “Emniyet arşivinin 15 Temmuz’da sele kapıldığını” bildirdi… Nihayetinde o görüntülerin Adliye emanetinde olduğu, dahası iddianame ve duruşma savcısı Zafer Ergün’ün bunları mahkemeden önce Adli emanetten alıp inceledikten sonra yeniden mühürleyip emanete teslim ettiği ortaya çıktı.
Bir sanık avukatının ifadesiyle, savcının bu yaptığı “delil kaçırma ve delil karartma” idi. Nitekim hakkında HSK’ya da suç duyurusunda bulunulup davadan çekilmesi istendi.
Görüntülere dönersek; aranan bulunup Mahkeme’ye teslim edildikten sonra her iki görüntü gerekli inceleme ve karşılaştırmanın yapılması için geçtiğimiz 4 Nisan’da bilirkişiye verildi. Bilirkişi de 3 ay sonra 8 Temmuz’da raporunu hazırlayıp Mahkeme’ye sundu. O güne kadar Hablemitoğlu’nu Migros’ta iki kişinin takip ettiği biliniyordu; ancak raporda, “3 kişinin takip ettiğinin düşünüldüğü” bildirildi. Ayrıca bu üç kişi ile Eskişehir’deki konferansa katılanlardan “eşgalce benzerlik gösterdiği düşünülen şüpheli kişilerin fotoğrafları” işaretlendi. Bilirkişi, tespit edilen bu kişilerin sanıklar arasında olup olmadığı sorusuna karşılık olarak da, “Hablemitoğlu’nu Migros’ta takip ettiği düşünülen kişilerin kameraya olan uzaklıklarından dolayı kıyaslama yapmaya yarayacak ayrıntılı yüz fotoğraflarının elde edilemediğini” belirtip, “sanıkların suikast tarihi ile güncel fotoğraflarının temin edilmesi durumunda tüm görüntüler üzerinde yeniden inceleme ve değerlendirme yapılacağını” kaydetti.
Geçtiğimiz Temmuz’daki son duruşmada, görüntülerin uzun süre bulunamamasına ve bilirkişi raporuna Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın’ın tepkisi de şu oldu:
“Eskişehir konferans görüntülerine gelirsek; bunlar olağan bir görüntü değil. Resmi veya gayrı resmi polis çekmiş. Çünkü Necip Hablemitoğlu’nu değil dinleyicileri çekmiş. Böyle bir görüntü var idi ise 22 yıl boyunca dosyaya neden konulmadı? Emniyet neden 15 Temmuz’da sele kapıldığını yazdı?.. Şimdi sanıkların fotoğrafları ile eşleştirme yapıldığında ‘Benzemiyor.’ denilirse, devlet bu dosyayı kapatacak mı? Bugüne değin Migros’ta iki şüphelinin olduğu söyleniyordu, şimdi üçüncü bir şüpheli çıktı. Bilirkişiye bu kişilerin şüpheli olduğu bilgisini kim verdi? Bilirkişinin Eskişehir konferansında işaretlediği 6 kişinin şüpheli olduğunu söyleyen kimdir, dayanağı nedir?”
Yine Sabah’tan Al Haberi
Av. Ersan Barkın, bu sözlerinin devamında Sabah Gazetesi’nden Ferhat Ünlü’nün bir yazısına dikkat çekip şöyle konuştu:
“Ferhat Ünlü, yazısında Migros görüntülerinin flu olduğunu, ama devletin bu görüntüleri ABD’ye göndererek netleştirdiğini, net görüntülerin dosyada olduğunu yazdı. Bu görüntüler nerede? Ferhat Ünlü dosyayı biliyor, ama ben bilmiyorum. Eğer net görüntüler varsa bilirkişiye neden flu görüntüler verildi?”
Bundan sonra anlatacaklarımızın daha iyi anlaşılabilmesi için Ferhat Ünlü’nün o yazısını aktaralım. Soruşturmada henüz gizlilik kararı olduğu 22 Aralık 2019’da kaleme alınan “Milenyumun ilk faili meçhulü” başlıklı yazıda Ferhan Ünlü, “Hablemitoğlu suikastını geçmişte araştırmış, soruşturmuş üç ayrı kaynakla yaptığım görüşmelerde edindiğim özel bilgiler ve açık kaynaklardan yararlanarak derlediğim malumatlar doğrultusunda” diyerek şunları anlattı:
“Cinayetten önce Hablemitoğlu’na fiziki takip-tarassut uygulayan iki kişinin kamera görüntüleri flu olduğu için görüntüler ABD’ye gönderildi. Orada temizlendi ve dosyaya konuldu. Savcının bu görüntülere de erişmesinde sonsuz fayda var. Çünkü Bozkır ve diğer kişinin görüntüleriyle eşleşme sağlayabilir bu görüntüler.”
Gazeteci Biliyor Savcı Bilmiyor mu?
Oldukça ilginç ve önemli bir iddia, değil mi?
Öyleyse soruşturma dosyasında ne var ne yokmuş; buna bakalım. Evvela ancak geçtiğimiz Mart’ta bulunabilen (!) ve Migros görüntüleriyle bir araya getirilip bilirkişiye gönderilen Eskişehir görüntüsü ile ilgili bir kaydı paylaşalım.
19 Ekim 2018 tarihli “Soruşturma dosyası kapsamındaki materyallere ilişkin dizi pusulası”nın 59’uncu sırasında, 17 ile numaralandırılmış zarf içerisinde, “Migros mağazasına ait gizli kamera görüntülerini içeren bilgisayar CD’lerinin” yanı sıra Hablemitoğlu’nun “14 Aralık 2002 günü Eskişehir’de katıldığı konferansın CD çekim görüntülerinin” olduğu belirtilmiş.
Peki Savcı bunları görmemiş olabilir mi?
Hani son bilirkişi Migros görüntülerinin net olmadığını belirtmişti ya; kayıtlardan, 2017’den itibaren nedense sadece Migros görüntülerinin defalarca Polis Kriminal Laboratuvarına gönderilip incelettirilerek, “hedef gösterilen şahısların yüz hatlarının ve eşkâl bilgilerinin netleştirildiğini” ve yeniden adli emanete alındığını görüyoruz. Bunu da yine “dizi pusulasının” 60’ıncı sırasında, 20 ile numaralandırılmış zarfa ilişkin şu ifadeden anlıyoruz:
“Migros görüntüleri 34 kriminalden gelen 35 iyileştirilmiş görüntü ibareli 2 adet video kaset.”
Son incelemeyi yapan bilirkişiye 2018’de kayıtlara giren bu “iyileştirilmiş görüntülerin” verilmediğini, dahası Adli emanetin geçtiğimiz 25 Temmuz’da Mahkemeye gönderdiği materyaller arasında da bunun yer almadığını belirtip Ferhat Ünlü’nün, söz konusu görüntülerin ABD’ye gönderilip orada temizlendiği ve dosyaya konulduğu iddiasına gelelim.
Yine soruşturma dosyasında 26 Temmuz 2017 tarihli bir Emniyet tutanağı var. Tutanağın 9’uncu maddesinde aynen şöyle deniliyor:
“Necip Hablemitoğlu’nun ölmeden önce alışveriş yaptığı Migros isimli işyerine ait görüntülerin incelenmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına teslimi talimatına istinaden yapılan araştırmada; Migros isimli işyerine ait görüntülerin olay tarihinde incelenmek üzere ABD’ye gönderilmiş olduğu, ancak müdürlüğümüzdeki mevcut soruşturma dosyası içerisinde üzerinde Hablemitoğlu (copy) Philips Viedo Timelapse DCFL03-I00291B yazılı CD’nin bulunduğu CD içeriğinde ise Migros isimli işyerine ait görüntülerin bulunduğu, üzerinde Migros görüntüleri 120 adet fotoğraf dosyası (ABD’den gelen iyileştirilmiş görüntüler) yazılı CD zarfı içerisinde görüntülere ait fotoğrafların bulunduğu anlaşılmış, sözkonusu CD’ler (2 adet) incelenmek üzere ekte sunulmuştur.”
Demek, Ferhat Ünlü’nün iddiası doğruymuş; Hablemitoğlu’nun o son görüntüsü ABD’ye gönderilmiş, iyileştirilmiş ve tam 120 adet fotoğraf halinde geri gelmiş.
Ama sıkı durun; Emniyetin 2 CD halinde sunduğu bu görüntüler adli emanet kayıtlarına girmemiş, haliyle Mahkeme’de de yok!..
Şimdilik, “ABD’den gelen bu iyileştirilmiş görüntüler neden kayıtlara girmedi ve şimdi nerede?” diye sormakla yetinip Ferhat Ünlü’nün o yazısından başka bir bölümle bitirelim.
“Umarım soruşturma, 17 yılda âdeta bir labirente dönen, daha doğrusu döndürülen eski soruşturmaların hiçbiriyle aynı kaderi paylaşmaz. Yakalanmayacaklarının verdiği özgüvenle… yıllarca eli kolunu sallayarak dolaşan katiller ile cinayetin karar vericileri de yakalanıp hesap verir.” temennisinde bulunmuştu.
Maalesef, gördüğümüz üzere önce soruşturma, ardından dava tam bir labirente döndürülmüş durumda!..
Müyesser YILDIZ
23 Eylül 2024
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/abdden-gelen-hablemitoglu-goruntuleri-nerede-51976