MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin teröristbaşıyla ilgili “tarihi” açılımından beri aklımda dönen sorulardan birisi şu oldu:
Ankara’nın ortasında katledilen Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş acaba yaşasa, teröristbaşının İmralı’dan Meclis’e getirtilip burada yapacağı konuşmayla PKK’ya yönelik açıklamalarda bulunması, ardından da “umut hakkı”ndan yararlandırılıp serbest bırakılması fikrine ne derdi?
Bu sorunun cevabını vermeden önce, AKP’nin İmralı’yla müzakere masasına oturduğu dönemde Bahçeli’nin teröristbaşıyla ilgili duygu ve düşüncelerinden bir demet sunalım.
“Görülmemiş Kepazelik”
Örneğin; Başbakan’ın, teröristbaşına “kan ve kalp transferi” gerçekleştirdiğini vurguladı…
Hükümetin, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm bir teröristi hayalinde bile göremeyeceği tavizlerle dirilttiğine dikkat çekti…
AKP’nin “çözüm” formülüne; “İmralı canisi serbest kalırsa demokrasi güçlenecek, teröristler siyasete taşınırsa özgürlük yaygınlaşacak, silahlar değil fikirler konuşursa Türkiye’yi kimse tutamayacak; öyle mi? Batsın senin çözümün, batsın senin barışın, yerin dibine geçsin senin özgürlük ve barış anlayışın, kahrolsun sizin süreç fitneniz.” sözleriyle tepki gösterdi…
Teröristbaşının talebi üzerine TBMM’den “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi Kanunu” çıkarılmasına ilişkin olarak, “Bu Türkiye’yi imha planı İmralı canisi ve çetesinin kazancıdır… PKK taleplerinin TBMM’ne havale edilmesi 23 Nisan 1920’den beri görülmemiş bir kepazelik, şahit olunmamış bir çürümedir.” dedi…
Bahçeli’nin bir de 13 Ekim 2009 tarihinde teröristbaşının talimatıyla yurda gelen PKK’lılar için Habur’da kurulan çadır mahkemesi hakkında söyledikleri vardı.
Habur’u, “vahim gelişme”, “kara tablo” ve “hain senaryo” olarak nitelendirip, “başta Başbakan, ilgili bakanlar ve buna alet olan her kademedeki bütün görevlilerin, Türkiye bir hukuk devletiyse, zamanı geldiğinde mutlaka hesap vereceğini” açıkladı.
Sinan Ateş PKK’nın Ölüm Listesindeydi
“Merhum Sinan Ateş son yaşananlara ne derdi?” sorusunun cevabına gelince;
Bu soruyu eşi Ayşe Ateş’e yönelttim.
Önce Sinan Ateş’in PKK’nın ölüm listesinde olduğunu, bu nedenle kendisinin herhangi bir talebi olmaksızın devlet tarafından hakkında “çağrı üzerine koruma” kararı alındığını bizimle paylaştı. Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Sinan Ateş’e “Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Eski Başkanı” unvanıyla gönderdiği söz konusu kararın tarihi ne, biliyor musunuz? 8 Mart 2021; yani Sinan Ateş’in öldürülmesinden sadece 10 ay öncesine ait.
Ayşe Ateş, devletin PKK’ya karşı bu koruma kararını alırken MHP camiasından gelen tehditlere karşı açtığı davalarda hep takipsizlik kararı verildiğinin de altını çizdi.
“Türk Milliyetçiliği Devlet Aklı Oldu” mu?
Ayşe Ateş’in dikkat çektiği ikinci husus, Bahçeli’nin teröristbaşıyla ilgili açıklamasından sonra Sinan Ateş’in kardeşi Selma Ateş’in paylaştığı bir video oldu. Birkaç yıl öncesine ait olduğu anlaşılan bu videoda Sinan Ateş’in Habur rezaleti ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptığını görüyoruz:
“19 Ekim 2009 arkadaşlar, bu tarihi hiç unutmam. Yani hüngür hüngür oturup ağladığımı bilirim. Habur’dan PKK’lılar kahramanlar gibi girdiler, karşılandılar. Bir çadır mahkemesi kuruldu. Savcı soruyor; ‘Pişmansınız, değil mi?’ diyor. PKK’lı terörist, ‘Hayır, pişman değilim. Önder Apo’nun mektubunu getirdim.’ diyor. ‘Yaz\ pişman.’ diyor, salıveriyor. Bunlar kahramanlar gibi karşılandılar. O gün PKK’lılar kahramanlar gibi karşılanırken aradan geçen 10 yılda bugün sarı torbalara konuluyorsa Türk milliyetçiliği devlet aklı olmuş demektir.”
Ayşe Ateş işte bunlardan sonra da sorumuza şu cevabı verdi:
“Sinan Ateş’in o söylenenleri kabullenmesi mümkün değil, hazmedebileceği bir şey değil. Zaten onu bu sona yaklaştırmalarının sebebi, onların yaptıklarını kabullenememesi ve ileride de problem çıkaracak olmasıydı. Potansiyel bir lider olarak görülüyordu. Yaşasa çok şey farklı olurdu. Onun için yaşatmadılar.”
Müyesser YILDIZ
26 Ekim 2024