
İktidarın en ateşli sözcülerinden Abdülkadir Selvi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in başlattığı boykot kampanyası ile İsrail Başbakanı Netanyahu’nun oğlunun İsraillilere “Türkiye’ye gitmeyin” çağrısı yapmasının aynı zaman denk gelmesinden hareketle şunları yazdı:
“Katil Netanyahu’nun oğlu ile Özgür Özel aynı safta yer aldı. Özgür Özel siyasi siciline bir de Netanyahu ile dayanışmayı eklemiş oldu. Bu şeref Özgür Özel’e yeter.”
Selvi’nin bu müthiş (!) keşfi üzerine Türkiye’ye düşman, ama Erdoğan’a dost ülkeler ve liderlerin şeceresini çıkarmayı planlıyordum. Şimdilik sadece ABD ve İsrail’i ele alalım.
Malûm, geçtiğimiz günlerde Trump ile Netanyahu buluştu. İktidarımızın medyası; Netanyahu’nun Türkiye’den tedirgin olduğu için Trump’a sığındığını iddia ederken, Trump’ın Erdoğan hakkındaki açıklamalarıyla adeta coştu.
Ne olduğunu biliyorsunuz.
Netanyahu, “Suriye’nin Türkiye de dahil olmak üzere hiç kimse tarafından İsrail’e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz… Başkan Trump’ın Türkiye lideri (Erdoğan) ile bir ilişkisi var. Bu çatışmayı çeşitli şekillerde nasıl önleyebileceğimizi görüştük.” dedi.
Trump da Suriye’yi Erdoğan’ın aldığını söyleyip önce güya övdü. Ardından Rahip Brunson örneğiyle Obama’nın beyzbol sopası yerine İsrail sopasını koyup, “Suriye’de karşı karşıya gelirseniz, ekonominizi mahvederim.” tehdidini bir kez daha savurmuş oldu.
Bir anlığına Trump’ın, CHP Genel Başkanı Özel için, “Dostum. Ben onu severim, o da beni sever. Sert bir adam ve çok akıllı.” veya “Bölgede size güveniyoruz. Bölgesel politikalarımızda sizinle çalışacağız.” dediğini düşünün; iktidar ve medyası, CHP ve Özel’e dünyayı dar etmez miydi?!
“Dostumuz” Trump’ın Dostu Netanyahu Neyimiz Olur?
Trump, İsrail ve Netanyahu’yu çok seviyor. Nereden biliyoruz?
Birinci başkanlık döneminde Kudüs’ü başkent ilân etmekle kalmadı, Golan tepelerini İsrail’e verdi. Erdoğan’ın tepkisini hatırlayalım. Dedi ki;
“Golan Tepeleri’nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz, veremeyiz… BM’nin kararında buranın tamamıyla Suriye’ye ait olduğu söylenirken, sen nasıl oluyor da orayı İsrail’e peşkeş çekiyorsun?.. Siz de Türkiye’den bir cevap alacaksınız tabii… Alacaksınız.”
Tam 31 Mart 2019’daki Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı mahalli seçim üzeriydi. Şunları da ekledi:
“Onun için 31 Mart bir beka meselesidir. Bunu böyle biliniz. Onun için çok çalışacağız. Hele hele Ankara, İstanbul, İzmir; buralar bizim için büyük önem arz ediyor.”
Trump’ın tabiriyle, “Erdoğan 2 bin yıldır kimsenin yapamadığını yapıp Suriye’nin kontrolünü ele aldıktan” sonra ne oldu?
İsrail, Suriye’yi işgâl etmekle kalmadı, Golan başta olmak üzere işgâl ettiği bölgelere “turistik tur” planları yapmaya koyuldu!..
Bugünün Trump’ına gelelim. Bizzat Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ifadesiyle, “İsrail yanlısı bir kabine” kurdu ve Netanyahu’nun bütün yayılmacı emellerini desteklemeye devam etti. Öyle ki, işi Gazze’yi boşaltmaya, orayı tatil köyü yapmaya vardırdı!..
Yine Hakan Fidan’ın ifadesiyle, “ABD’nin Orta Doğu’daki en önemli varlık sebeplerinden biri İsrail’in güvenliği” olduğundan, İsrail’e 8.8 milyar dolarlık yeni silah satışına karar verdi.
Karara ABD’li Senatör Bernie Sanders bile, “Bu katliama ortak olmaya son vermeliyiz” diye tepki gösterirken Ankara’nın gıkı çıkmadı. İsrail yönetimi de, Suriye’deki hava saldırılarını ve işgâli sürdüreceklerini açıkladı.
Durum bu iken, Dışişleri Bakanımız Fidan, ABD’nin “Netanyahu’ya tabiri caizse bir ayar vermesi, bir çerçeve çizmesi gerektiğini”, çünkü Trump’ın herhalde, “Ya bu da İsrail’in adamı çıktı. Yani o ne derse onu yapıyor” denmesini duymak istemeyeceğini söyledi, iyi mi?!
Gazze’ye Gidecekken Suriye’yi Kaybetmek
Geçen haftaydı; Dışişleri Bakanı Fidan NATO toplantısı için gittiği Brüksel’de Reuters’a, “Suriye’de İsrail’le karşı karşıya gelmek istemiyoruz… Şam, İsrail ile belli mutabakatlara varmak isterse, kendi bilecekleri iş.” açıklamasını yaptı.
Fidan’ın ikinci cümlesinden başlayalım.
Esad’ı HTŞ’yle birlikte biz devirmemiş miydik?.. Ahmet El Şara, “aziz kardeşimiz” değil miydi? Nasıl oldu da, “İsrail’le belli mutabakatlara varmak, Şam’ın bileceği iş” noktasına gelindi?
Geçenlerde yazdık; Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızın korunması ve Mavi Vatan için güya Suriye’deki yeni yönetimle deniz yetki anlaşması imzalayacaktık. Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi, İsrail ve AB devreye girdi. AB, Suriye’ye yönelik bazı yaptırımları kaldırma kararı alırken, metne şu şartlar eklendi:
“İstikrarı bozan yabancı aktörlerin ülkeye müdahalelerine son verilmesi… Suriye’nin üçüncü ülkelerle imzalayacağı deniz yetki alanı sözleşmelerinde BM Deniz Hukuku Sözleşmesi ve uluslararası hukuk çerçevesinde AB üyelerinin egemenlik haklarına saygı gösterilmesi…”
Dahası, AB’nin Dışişleri ve Güvenlik Politikasından sorumlu Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın Ocak sonunda Ankara’ya yaptığı ziyarette Dışişleri Bakanı Fidan’dan, “Türkiye’nin Şam ile Münhasır Ekonomik Bölge’nin belirlenmesine ilişkin bir memorandum imzalama niyetinde olmadığına dair güvence aldığı” öne sürüldü!..
Erdoğan sadece 6 ay önce; “vaat edilmiş topraklar” hezeyanıyla hareket eden İsrail’in, Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü Türkiye’ye dikeceğini, bu yüzden iç cephemizi sağlam tutmamız gerektiğini vurgulamıştı, değil mi?
Ya HAMAS-İsrail savaşının başlamasından sonra söylenenler? MHP Lideri Bahçeli, “Devletim istesin, milletim destek versin, şartlar da öyle gerektirsin, şayet Gazze’deki çocuklara kol kanat germek, füzeye karşı sapan taşıyla insanlık mevziisine girmek için yola revan olmazsam namerdim.” derken iktidar yazarları neredeyse her gün Gazze ve Kudüs’ün fethine çıktı. En hızlı fatihlerden İbrahim Karagül, daha dört gün önce, “Bu saatten sonra İsrail’in yapacağı tek şey, Türkiye’nin önünde diz çökmektir. Onlar için savaşı önlemenin tek yolu budur.” diye kükredi.
İşte bu Gazze-Suriye fatihleri, Fidan’ın Reuters’a yaptığı o açıklamayı görmez ve duymazken, Trump-Netanyahu buluşmasının hemen ardından Türkiye ve İsrail’in Azerbaycan’da masaya oturduğu haberi geldi.
Türkiye ve İsrail’in “Dostu” Aliyev’den Al Haberi
Erdoğan’ın bir diğer yakın “dostu” Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, önceki gün Türkiye’yi “kardeş ve müttefik”, İsrail’i de “dost” ülke olarak nitelendirdi ya; geçtiğimiz Kasım’da yaşanan bir olayı hatırlatalım.
Azerbaycan’a gidecek olan İsrail Cumhurbaşkanına Azerbaycan’ın özel ricasına rağmen hava sahamızı açmadığımız şeklinde haberler yayımlandı. Dışişleri Bakanı Fidan da buna ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:
“Doğru. Çoluk çocuk, kadın demeden 50 bin Filistinli kardeşimizin katledilmesine tepki olarak, hava sahamızı açmadık. Gazze’deki insanlık dramını önlemeye yönelik bir adım atılmaması, milletçe hepimizi çok derinden yaralıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin hava sahasının kullanılmasına izin vermedik. Cumhurbaşkanımızın kararı bu yönde oldu. İzin verilmedi. Azerbaycan tarafı konuyla ilgili diplomatik talebini iletti. Ama bu konuda bizim duruşumuz belli.”
5 ay sonra nereye vasıl olundu?
Önceki gün evvela Aliyev, Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmazlıklardan rahatsız olduklarını, geçmişte iki ülke arasında duyurmadan arabuluculuk yaptıklarını, şimdi de benzer süreçlerin devam ettiğini anlatıp, “Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesinin durmaması gerektiğini” söyledi.
Aliyev’in hemen ardından Dışişleri Bakanı Fidan, “Suriye’de sadece İsrail ile değil herhangi bir ülkeyle çatışma niyetimiz olmadığını” belirterek, “muharip unsurların birbirini yanlış anlamasını önlemek” amacıyla İsrail’le “teknik temasların” kurulduğunu doğruladı.
Dün de Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, “Suriye’de istenmeyen olayların yaşanmaması için bir çatışmasızlık mekanizması kurulması konusunda” önceki gün Azerbaycan’da İsrail’le ilk teknik görüşmenin yapıldığını ve çalışmaların süreceğini açıkladı.
Tüm bunlardan sonra ise Netanyahu’nun ofisi, Azerbaycan’da yapılan görüşmede “bölgesel istikrarın korunması amacıyla diyalog yolunun sürdürülmesi konusunda mutabakata varıldığını” duyurup ev sahibi Azerbaycan ve Aliyev’e teşekkürlerini bildirdi.
Bu sürpriz gelişmeden sonra Erdoğan’a Beyaz Saray daveti gelmesine garanti gözüyle bakılırken şimdi de Trump’ın Türkiye’ye geleceği konuşulmaya başladı. Olası ziyaret trafiği önümüzdeki günlerde netleşir; ama Trump’ın Türkiye’den istekleri biter mi, işte o meçhul!..
Şimdilik Trump’ın, İran’la ilgili şu son açıklamasını kaydetmekle yetinelim:
“Eğer askeri müdahale gerekiyorsa, askeri müdahalede bulunacağız. İsrail’in de buna dahil olacağı aşikâr.”
Müyesser YILDIZ
11 Nisan 2025
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/trumpin-heybesinden-israil-turpu-cikti-81416