
İçişleri Bakanlığı döneminde bölücü terörlü mücadelenin öncü isimlerinden olan Süleyman Soylu 18 Eylül 2021’de, “Bu akşam itibarıyla Türkiye’deki terörist sayısı ilk kez 200’ün altına düştü, sayı 197’ye geriledi.” dedi.
18 Kasım 2022’de; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dağlardaki teröristin ayakkabı numarası dahil her şeyi bildiğini söyledi.
11 Aralık 2022’de, “29 Ekim 2023 Cumhuriyetin yüzüncü yılında bu ülkenin sınırlarında, dağlarında tek bir terörist kalmayacağını” müjdeledi.
27 Mayıs 2023’te ise dağlardaki terörist sayısının 77’ye kadar düştüğünü bildirdi.
Soylu’dan sonraki İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın verdiği rakamlara da bakalım.
12 Ekim 2023’te; son 120 günde kırsalda ve şehirde PKK’ya yönelik operasyonlarda 309 teröristin etkisiz hale getirildiğini ve gözaltına alınan bin 810 şüpheliden 433’nün tutuklandığını belirtti.
7 Mart 2024’te ise 1 Haziran 2023-29 Şubat 2024 tarihleri arasındaki operasyonların bilançosunu açıklayıp 782 teröristin etkisiz hale getirildiğini söyledi.
Ankara ile İmralı-Kandil-DEM arasında cereyan eden “bir sizden bir bizden” şeklindeki “merdiven stratejisi” kapsamında dün Kandil’den, Süleymaniye’deki silah yakma şovu benzeri göstermelik bir törenin duyurusu yapıldı.
KCK’nın elebaşlarından Sabri Ok, “Abdullah Öcalan’ın onayıyla Türkiye’deki tüm güçlerinin medya savunma alanlarına geri çekilmeye başladığını”, ayrıca “Sınır alanlarında çatışma riski oluşturan olası provokasyonlara açık mevzilerde benzer düzeltici tedbirler alındığını” açıkladı. Söz konusu törene, Türkiye’den giden bir grubun da katıldığı bildirildi.
PKK’nın kendini feshi ve silah bırakması kayıtsız şartsızdı, değil mi?
Peki Sabri Ok’un şu buyurdukları şart şurt değilse, nedir?
– Af değil, PKK’ya ya da sürece özgü özel yasalar istiyoruz…
– Demokratik siyasete katılabilmek için gerekli özgürlük ve demokratik entegrasyon yasaları gecikmeden çıkarılmalıdır…
– Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlansın, Komisyon Öcalan’la görüşüp onun görüşlerini dinlesin…
AKP’liler işte bu tabloyu da, “önemli bir eşiği daha geride bırakmak” saydı… “Yıllardır ülkemizin ayağında pranga olan terörün tamamen ortadan kalkmasıyla yeni bir dönemin kapılarının açılacağı” anlatıldı… “Yol haritasının ana hedefe uygun ilerlediği” ve “sürecin devlet politikası” olduğu vurgulandı…
Bu arada Bahçeli’nin iki çağrısına rağmen İmralı’daki teröristbaşının parmağını oynatmadığı Suriye PKK’sı için de, “Süreç farklı olabiliyor” noktasına gelindi…
Türkiye’den gittiği söylenen teröristlere dönersek; Erdoğan 2013’teki açılımda, “Amaç, bölücü terör örgütünün silah bırakmak suretiyle Türkiye’ye terk etmesidir.” demişti.
“Nereden ve nasıl”ına hiç girmeden sadece şunları soralım:
Şimdi gidenler silahlı mi gitti, silahsız mı?.. Türkiye’de kaç terörist vardı, kaçı gitti?..
PKK’nın Silah Bırakması Akdeniz’in Kuruması
Niye soruyoruz?
Çünkü teröristbaşının, PKK’nın ve DEM’in talepleri de bunlar yerine getirilmedikçe silah bırakmayacakları da ayan beyan ortada.
Geçtiğimiz haftalarda MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Maksimalist taleplerin gündeme gelmesinden kaçınmalıyız” uyarısında bulununca DEM eş genel başkanı Tuncer Bakırhan, “somut taleplerimiz” diyerek, “anayasal yurttaşlık, ana dilde eğitim, Kürtlerin hukukunun tanınması, yerel yönetimler için demokrasi” istemiş, ardından da bunların hangisinin “abartılı, uçuk, maksimalist” olduğunu sormuştu.
Ha, iktidar ve ortakları bunları yerine getirir, yani PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti Devletine ortaklığını kabul ederse elbette silah bırakırlar. Nasılsa maksat hasıl olmuş, menzile varılmıştır!..
Hemen burada, 2013’teki açılıma karşı çıkan MHP Lideri Bahçeli’nin, açılım sona erdikten sonraki sözlerinden bir demet sunalım. Demişti ki;
– “Silahlar susacak, teröristler sınır dışına çıkacak, fikirler konuşacaktı… Erdoğan çözüm için her yola başvurmaktan bahsediyordu. Gerekirse ‘baldıran zehrini içeriz’ diyordu. Çözüm sürecinden taviz yok, geri adım yok kararlığındaydı. Bu yola canını koyduğuna vurgu yapıyordu. Açılımdan vazgeçmenin, açılımın karşısında durmanın bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarına ihanet olacağını bizzat Erdoğan söylüyordu.”
– “Lütfen hatırlayınız; çözüm süreci planladığı gibi gelişiyordu, Erdoğan 2013 yılın Mart ayında böyle demişti. Süreçle ilgili kurullar kuruluyor, kanunlar çıkarılıyor, demokratikleşme paketleri hazırlanıyordu. Teröristler silah bırakacak, Türkiye bahara kavuşacaktı. İddialar buydu… Türkiye’ye yeni ufuklar açılacak, şaha kaldırılacak, zaptedilemez bir ülke haline getirilmesi sağlanacaktı.”
– “Recep Tayyip Erdoğan öteden beri bunları söyleyerek, milletimize hayal ve umut satmıştı… Sürecin silahlanma, taviz, onursuzluk, milli haklardan vazgeçme süreci olduğu hep gizlense de, gerçekler belliydi.”
– “Biz, PKK’nın silah bırakması Akdeniz’in kuruması kadar imkânsızdır derken, havuz medyası PKK dışarı, umut içeri başlıkları atıyordu.”
Sonu 2013 açılımına benzemesin ama; iktidar ve ortakları şimdi de “Akdeniz’in kuruması kadar imkânsız” bir iş uğruna millete hayal ve umut satmıyor mu?!
Müyesser YILDIZ
27 Ekim 2025