İçeriğe geç

Hani Teröristbaşı “Özerklik” İstemiyordu!..

DEM’in İmralı heyeti Cuma günü yeni açılımın mimarı MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Ziyaret bitiminde DEM’li Pervin Buldan, bu “kıymetli ve değerli” görüşmede “sürecin geldiği aşamalar” ile “yapılması gerekenleri” konuştuklarını, “ikinci aşamaya geçtiklerini, yasal bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu” söyledikten sonra, “Elbette bir barış yasası olmalıdır.” dedi.

Bahçeli de, “Pervin Hanım, her konuyu açıklıkla ifade ettiler. Her cümlesine imzamı atıyorum.” karşılığını verdi.

Gördünüz mü; DEM’in, Meclis’teki PKK komisyonunun çalışmaları kapsamında hazırladığı raporda bir kez daha 1921 anayasası övülüp ulus devlet ve Lozan hedef alındı. Acaba bu rapordaki her cümleye de imza atarlar mı?

Pervin Hanım’a ve Bahçeli’ye göre, “elbette bir barış yasası olmalı” imiş… Kiminle ve neyin barışı?!..

Cevaplarını eski Bahçeli’den alalım:

Sevr’e, barış antlaşması diyerek imza atanların varisleri, bugün yeniden barış sözleriyle Türk milletinin defin törenini hazırlamaktadır… Şayet barıştan bahsediliyorsa, bir savaşa girilmiştir de bu mu sonlandırılmak istenmektedir? Savaş var idiyse, bunun karşı cephesi kim ya da kimlerden oluşmaktadır? PKK, Türk devletinin eşiti, muhatabı haline mi gelmiştir?.. ‘Barışın kazananı, savaşın kaybedeni olmaz’ şeklindeki ucube sözü adeta Türkiye Cumhuriyeti’ni PKK’yla eşitlemek ve bir göstermek için servis edilmiştir.”

Görüyoruz ki, İmralı canisinin 2009 yılında belirlediği kanlı yol haritası, ölüm rotası AKP tarafından birer birer uygulamaya koyulmuş ve koyulmaktadır… İmralı canisi 1921 Anayasası’na vurgu yapmış, bu anayasayı övmüş, aynısını Başbakan da ifade etmiştir. İmralı canisi, 1924 yılından sonra sorunların yaşanmaya başlandığından bahsetmiş, Başbakan da aynı dili kullanmıştır… Bu ikilinin müşterek çabaları altında çözüm ve barış çığlıklarıyla Türkiye adeta cehenneme götürülmektedir.”

Meclis’teki “Bizim Topraklarımız” Tartışması

Yaklaşık bir yıl önce TBMM Genel Kurulu’nda yaşanan bir tartışmayı hatırlıyor musunuz?

DEM Diyarbakır milletvekili Ceylan Akça, Cupolo elektrik sorununu anlatırken şöyle konuştu:

Diyarbakır yerelden kendi sorununa yetebilir bir yer ama merkezi yönetimi savunacaksanız, vergilerimizin bize dönmesini sağlama mecburiyetindesiniz. Yazın uçuşlarımızı kesmek sizin haddiniz değildir. Bizim topraklarımızın üstüne baraj kurup sonra o barajlardan edindiğiniz elektriği bize fahiş fiyatlarla satmak sizin hakkınız değildir. Bizim suyumuzda kuraklaştırdığınız topraklarımızda çiftçilerimize yoğun elektrik faturaları vererek onların tarımsal faaliyetlerini yürütmek sizin haddiniz değildir.”

Bunun üzerine AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin Cupolo’ya, “bizim toprağımız” ifadesinin ne olduğunu, Diyarbakır’ın yerinin mi değiştiğini sorup, “neyi söylediğini vatandaşlarımızın gayet iyi anladığını” vurguladı ve “Türkiye’ye dair bölücü ifadeler kullanmaya haddi olmadığını” bildirdi.

Geçtiğimiz 19 Kasım’da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken de benzer bir tartışma çıktı. Bu defa DEM Siirt milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş, ulaşım projelerinin batı illerine yoğunlaştığını belirtirken, “Kürt illerinde ise projelerin ya geç başladığını ya dayıllarca tamamlanmadığını” öne sürdü. Komisyon Başkanı AKP’li Mehmet Muş da Sarıtaş’ı, “Kürt illeri” ifadesinden dolayı uyarıp, “Öyle ‘Kürt illeri’ diye bir il yok. Bizde 81 il var.” dedi.

Milletten Gizli Saklı İşler

Bu notlardan sonra teröristbaşının, sözde “başmüzakereci” olarak TBMM tarafından muhatap alınması anlamına gelen üç milletvekiliyle yaptığı görüşmeye gelelim.

16 sayfalık tutanağın tamamı değil, başı sonu belli olmayan sadece 4 sayfası açıklandı.

Örneğin; “kendisine” yani teröristbaşına, “Lozan ve 1924 öncesi döneme ait dilin kullanılması süreci zehirliyor” denilmiş… Kim dedi, asıl önemlisi teröristbaşı ne cevap verdi; yok.

Örneğin; teröristbaşına, “27 Şubat çağrısında ayrı devlet ve federasyon, idari özerklik, kültüralist çözümler olmadığı” hatırlatılmış… Hatırlatan kim, yine belli değil, ama teröristbaşı da sadece, “Evet, öyle” diye onaylamış.

2009’daki ilk açılım sürecinde konunun TBMM’de gizli oturumda ele alınması gündeme gelince MHP Lideri Devlet Bahçeli şöyle tepki göstermişti:

Gerçekleri Türk milletinden gizlemek için TBMM’nin bu konuya gizli oturumda ele almasını isteyenlerin neden utandıklarını Türk milleti çok iyi değerlendirecektir. AKP’nin Meclis’in kapalı oturum yapmasındaki ısrarını sürdürmesi halinde, oturum sonrası ne cereyan ettiğini Türk milletine bizzat açıklayacağımızı şimdiden ilân ediyorum.”

Bu defa ne oldu?

Görüşmenin içeriğini DEM’liler anlattı. Tartışmalar yaşandı. Bahçeli, “PKK’nın kurucu önderliğinin mesajları makul, müspet, muteber ve muayyendir.” diye kestirip atarken, yapılan açıklamaları, “maksatlı”, “süreci çarpıtma” ve “berrak suyu bulandırma” olarak nitelendirdi.

Bu Tutanak Ne?

Ama önceki gün de Sözcü’den Gazeteci-Yazar Saygı Öztürk İmralı’da neler konuşulduğunu yazdı. Bugün itibarıyla üçüncü gün ve ne “halkı yanıltıcı bilgi” ne de teröristbaşı-İmralı-DEM jargonuyla, halkları kin ve düşmanlığa tahrik” denildi.

Saygı Öztürk’ün aktardığına göre teröristbaşı; PKK’lılara af çıkarılması, iş verilmesi, rehabilitasyona tabi tutulmaları, siyaset yapmalarının önündeki engellerin kaldırılması; önce ana dilde eğitim, sonra Kürtçe’nin resmi dil sayılması ve Anayasa’nın vatandaşlıkla ilgili 66. maddesinin değiştirilmesi gibi bilindik taleplerini sıralamış.

Ayrıca Irak’taki Barzanistan modelinin daha üstünü istemiş, Suriye PKK’sı SDG/YPG/PYD konusunda ise hiç oralı olmamış.

Teröristbaşı bir şey daha buyurmuş; Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın yerine getirilmesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesini talebinde bulunurken, “Örneğin Kürdistan’da çıkan petrolden elde edilen gelirden bir bölüm buradaki yerel yönetimlere bırakılmalı.” demiş.

Saygı Öztürk haklı olarak, “Bununla kalmayacak, Güneydoğu’daki barajlardan elde edilen elektrikten de pay istenecek.” yorumunu yaparken şu bilgileri de aktardı:

Öcalan’ın bazı istekleri MHP ve AKP’li üyeye çok ağır geldi… Öcalan’ın isteklerinin halk üzerinde olumsuz etki yaratacağı için, aşırı isteklerde bulunduğu için açıklamalar yapılmadığı görüşü hâkim.”

Demek ki neymiş; yetkililerin iddialı açıklamalarına, son olarak da tutanağa yazılmasına karşın teröristbaşı “özerklikten” falan vazgeçmemiş!..

Yeter ki Bu Sorun Çözülsün” Derseniz

Bölücü teröristlerin değişmez talepleri ayan beyan ortada olduğu halde Erdoğan geçtiğimiz Perşembe TİSK Genel Kurulu’nda şöyle konuştu:

Gayemiz belli. Artık kan akmasın, ocaklara ateş düşmesin, yürekler dağlanmasın. Türkiye bu sorunu gündeminden tamamen çıkarsın. Terörden beslenen odakların tahrip edici, tahrik edici söylemlerine rağmen iktidar ve ittifak olarak ilk günden itibaren samimiyet ve kararlılığımızın en yüksek düzeyde olduğunu gösterdik. Yeter ki bu sorun çözülsün diye. Yine ittifak olarak elimizle birlikte tüm gövdemizi taşın altına koyduk. Sürece muhalefet partilerinin de dâhil olması için daima yapıcı davrandık, uzlaşmacı bir tavırla ve hüsnüniyetle hareket ettik… Milletimizin sürece dair umutlarını güçlendiren Komisyon’un, aynı özgüvenli yaklaşımı son ana kadar devam ettireceğine inanıyorum. Komisyon raporunun, sürecin önünü açacak öneri ve değerlendirmeleriyle müteakip adımlar için ortak bir perspektif çizmesini temenni ediyorum.”

Öyleyse “demokratik açılım, kardeşlik, milli birlik ve bütünlük projesi” adları verilen ilk açılım sürecinde de “Kan akması son bulsun, şehit anneleri ağlamasın” diyen Erdoğan’a, MHP Lideri Bahçeli’nin yönelttiği şu sorularla bitirelim:

Kan akmasını Türkiye’de etnik ayrışma, çatışma ve bölünme süreci başlatarak mı durduracaksınız? Şehit annelerinin gözyaşlarını terör örgütüne teslim olarak, onlarla müzakere ederek mi dindireceksiniz? Türkiye’nin milli birliğini, bölücü terörün ayrılıkçı emellerinin taşeronluğunu yaparak, bu talepleri siyaset sahnesine taşıyarak mı sağlayacaksınız?”

Müyesser YILDIZ
15 Aralık 2025

Kategori:Uncategorized