Şu Alman “soykırım” iftirasının tek bir faydası(!) oldu; Nerede olumsuzluk varsa, orada “Türklük” var misali, bir türlü “Türk, Türk Milleti” diyemeyen ve “Osmanlılıkla” övünen yöneticilerimiz, bu ifadeleri hatırlayıp, cömertçe kullanmaya başladı.
Mesela Erdoğan, “Orada 11 tane Türk varmış. Ne Türk’ü, geç o işi. Onların Türklükle alakası yok, onların kanı bozuk bir defa” dedi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da şöyle tepki gösterdi:
“Ermeni soykırım iddiaları Türk Milleti’ne, Türkiye devletine Türk tarihine ve aziz ecdadımıza açık ve tartışmasız bir iftiradır… Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin tarihinde, bizim mirasçısı olmakla iftihar ettiğimiz Türk devletlerinin tarihinde ve ecdadımızın geçmişinde yüzümüzü kızartacak, başımızı önümüze eğdirecek bir icraat yoktur… Almanya’da parlamentoda pek çok sayıda Türk kökenli milletvekili de var. Tabii çok ilginçtir. Nasıl bir karakter, nasıl bir fıtrat onu da anlamış değilim. Kendi anasına, babasına, içinden çıktığı milletine, ecdadına, tarihine insan bu kadar nasıl düşman olabilir?.. Bu tür sütü bozuklar, kanı bozuklar Türkiye’yi de Türk Milleti’ni de temsil edemezler.”
-Burası Türkiye, Orası Almanya-
Bu “detay”dan sonra Erdoğan’ın önce Kenya, sonra ayağının tozuyla İstanbul’da katıldığı törenlerle yaptığı ilginç açıklamalara geçelim.
Kenya’da beraberindeki gazetecilere, oylamadan önce Almanya Başbakanı Merkel’le görüşmesi hakkında bilgi verip, “Elinden geleni yapacağını söylemişti. Ben 40 yıldır siyasetin içindeyim. Grubun ikna edilememesini anlayamıyorum. Keşke katılıp, oyunu verseydi” dedi.
Dün İstanbul’da da şunları söyledi:
“Ey Almanya sen ne yapmak istiyorsun, senin derdin ne? Kendisiyle konuştuğumuzda da bana ne diyor biliyor musunuz, şu olaydan 3-4 gün önce, diyor ki; ‘Elimden geleni yapacağım’. Senin elinden gelen parlamentoda oylamaya katılmamak mı? Burada eğer dürüst bir davranışın olsa katılırdın, o hani bir hanımefendi ‘ret’ dedi ya, ikinci ‘ret’ de senin oyun olurdu, ben de seni alkışlardım. Türk parlamentosunda bir oylama olduğunda ‘Siz grubunuza sahip çıkarsınız’ diyen siz değil misiniz dedim? Peki siz grubunuza niye sahip çıkmadınız?”
İki ülkenin demokrasi anlayışı ile bir Başbakan ve bir Cumhurbaşkanının parlamentoya hükmedebilmesi arasındaki farkı ve dahi Merkel’in, Erdoğan’ın AKP Grubu’na nasıl “sahip çıktığını” bilmesini yorumlamaya herhalde gerek yok.
Erdoğan’ın 24 Mayıs’ta İstanbul’daki Dünya İnsani Zirvesi’nde BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’la ortak basın toplantısında Merkel ve AB’yle vize pazarlığından söz ederken, “Bu görüşmelerde netice alındı, alındı. Alınmadığı takdirde kusura bakmasınlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin Parlamentosu’ndan geri kabul anlaşmasına yönelik uygulama sürecine yönelik adım atılmasına ait karar, yasa çıkmaz. Bize iki de bir kriter dayatmasınlar. Çünkü burası Türkiye” dediğini,
Kenya’da ise, “Geri Kabul Anlaşması, vize serbestisi gibi meseleler, AB’yle ilgili konular. Bizim tavrımızın ne olduğu belli. Bunu Dünya İnsani Zirvesi sırasında Şansölye Merkel’e de anlattım. Söz konusu iki konu eş zamanlı olarak yapılmak durumundadır. Eş zamanlı olarak yapılmazsa, biz de gerekli adımı atmayabiliriz. Yani Geri Kabul Anlaşması’nın TBMM’den, Bakanlar Kurulu’ndan geçmiş olması bu işin artık bitmiş olduğu anlamına gelmez. O işin bizim Göç İdaresi’nden de ayrıca geçmiş olması…” diye konuştuğunu da hatırlatmayalım.
-Mahreminize Girdi, Yüzünüze Bir Güzel Baktı-
Altını çizmek istediğim Erdoğan’ın Kenya’dan Merkel’e gönderdiği şu sitem:
“Şimdi, kısa bir süre önce bana başka konuşacaksın, yarın bu karar çıkacak. Merak ediyorum benim yüzüme nasıl bakacaklar?”
Yani dert, Merkel ve Almanya’nın Türkiye ve Türk Milleti’nin değil, Erdoğan’ın yüzüne nasıl bakacağı!..
Merkel Erdoğan’ın yüzüne nasıl mı bakacak?
Mesela;
2009’da Erdoğan Almanya’da, Türklerin asimilasyonuna karşı çıkıp, “Asimilasyon bir insanlık suçudur” dediğinde, “Alman vatandaşlığı taşıyanlar, istisnasız bu ülkenin vatandaşlarıdır. Sadakat, Alman devletine aittir. Bu nedenle, entegrasyon konusunu Türkiye Başbakanı ile daha tartışacağımızı düşünüyorum” cevabını verip, “asimilasyon” politikalarını aynen sürdürdükten,
2011’de, Kıbrıs sorununun çözümünde tek suçlunun Türkiye ve Kıbrıslı Türkler olduğunu öne sürdüğünde, Erdoğan’dan, “Bayan Merkel konuştuğunu da herhalde unutuyor. ‘Güney Kıbrıs’ı AB’ye almak yanlış olmuştur’ ifadesini kullanan da kendisi. Sayın Merkel, herhalde Kıbrıs sorununu kendi başbakanlığı döneminden itibaren devam eden bir süreç zannediyor. Kıbrıs sorununun geçmişini bilmiyor” karşılığını aldıktan,
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıktığını defalarca açıklayıp, daha geçenlerde, “Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu biliyor. Hâlâ karşıyım. Selefim Schröder üyelik müzakerelerini başlattı. Biz bunu devam ettiriyoruz, ucu açık” dedikten,
Türkiye-AB arasında “Euro pazarlığında”, “Şu kadar para göndereceğiz” sözü verip, bir kuruş bile göndermedikten sonra Erdoğan’ın yüzüne nasıl baktıysa, bundan sonra da öyle bakmaya devam edecektir.
Daha vahimi; ABD ve İngiltere’nin yanısıra Almanya İstihbarat Teşkilâtı BND’nin 2009’dan beri Türkiye’yi dinlediği ortaya çıkınca, Alman hükümeti bu iddiayı kabul etmedi mi? Buna karşılık Erdoğan, “Dünyada istihbaratı güçlü olan ülkelerin farklı ülkeleri dinlememe gibi bir durumu olamaz” şeklinde tepki gösterip, “Bu konuyu NATO toplantısında liderlerle biraraya geldiğinde görüşeceğini” söylemedi mi?
Sadece ülkenizin değil, sizin de mahreminize girilmiş… Böylesi feci bir olaydan sonra bile “dostluğunuza” hâlel gelmemiş… Şimdi mi “Yüzünüze nasıl bakacağını” merak ediyorsunuz?
Erdoğan AB ve Almanya’ya, “Delikanlı olun, ciğerimi yiyin” diyor ya, çok doğru!.. Ama herkes için geçerli olmak şartıyla… Değil mi?!.
Müyesser YILDIZ
5 Haziran 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/merkel-yuzune-nasil-mi-bakacak-0506161200.html