Erdoğan 15 Temmuz darbesinden bu yana her fırsatta idam cezasının geri getirilmesini savunuyor, istiyor.
Son olarak dün önce Konya’daki toplu açılış töreninde vatandaşların, “idam isteriz” şeklindeki tezahüratlarına şöyle karşılık verdi:
“Bu haklı bir taleptir. Batı ne derse desin beni ilgilendirmiyor, beni milletim ilgilendiriyor. Dünyanın büyük bir çoğunluğunda idam var mı? Var. Kardeşlerim, bunun kararını neresi verir? Parlamento verir. Milletim şu anda Parlamentoya teklif yapıyor, ne diyor? İdam. Öyleyse Parlamento nasıl idamı kaldırdıysa, bu defa da bunu tartışmalıdır, ondan sonra da kararını vermelidir. İdam kararını veriyorsa, kardeşlerim icra gereğini yapmalıdır. Bana gelirse ben onaylarım; kanaatimi bu kadar erken açıklıyorum. Niye? Ben 241 şehidimizi, terörde Mehmetlerimizi şehit edenlerin onların o katillerini, Yasin Börü’lerin katilerini unutamam. Onlar bunun bedelini ödemelidir. Ve bunların af yetkisi bize ait değildir. Bunları af yetkisi, onların annelerine, babalarına, onlara aittir, bu konuda biz konuşamayız, bu konuda Batı konuşamaz. Onun için yasalarımız yetkiyi parlamentoya vermiş. Dolayısıyla Parlamento bu konuda ne karar verirse atılacak adım o istikamettedir.”
Erdoğan gece de Konya’dan Rize’ye gitmek için indiği Trabzon Havaalanı’nda yine vatandaşların tezahüratı üzerine şunları söyledi:
“Yasalarımızda idam yok, çıkartıldı. Şimdi diyorum ki; çıkartan neresiydi? Parlamento. Şimdi parlamento bunu yeniden ne yapabilir? Getirebilir. Öyleyse siyasi partilere düşen nedir? Bunu parlamentoda hemen gündeme almak suretiyle Genel Kurula getirmek. Genel Kurula getirilir de Genel Kuruldan geçerse değerli kardeşlerim, ben bunu onarım. Çünkü bu ülkede Gabar dağlarında şehit edilen Mehmedimin katillerini biz affedemeyiz. Tendürek’te şehit edilen Mehmedimin katillerini biz affedemeyiz. 241 şehidimizin katillerini biz affedemeyiz. 2 bin 194 gazimiz var, bunların faillerini biz affedemeyiz. Niye? Bunlar devlete karşı işlenen suçlar değil, birinci derecede birine karşı, yani sana karşı işlenen suçtur. Dolayısıyla onu affetme yetkisi kimindir? O şehidimin kalanı kim, ancak onlar affedebilir.”
Her iki konuşmadan anladığımız, idam gelecek ve hem PKK, hem FETÖ mensuplarına uygulanacak!..
İyi de devletin başı, ceza yasalarında aleyhte hükümlerin geriye yürümediğini, ancak yasalaştıktan sonraki suçlarda uygulandığını, Türkiye’nin bir kabile devleti olmadığını -Ki dün Konya’da Türkiye’nin bir kabile devleti olmadığını da vurguladı- bilmez mi?
Ha, devlete karşı işlenen suçlar ve yardım-yataklıkla ilgili düzenlemeler yürürlükteyken, FETÖ suçları için kendilerince 17/25 Aralık gibi bir “zamanaşımı” belirleyenler, idam cezasının geriye yürümesi için de bir “ferman” veya kanun hükmünde kararname çıkarır, bilemeyiz!..
O zaman da şunu sorma hakkımız doğar; İmralı’da ağırlanan, oturduğu yerden Kandil’i yöneten, üstüne Suriye’deki terör örgütünü kuran ve yönlendiren teröristbaşı da o cezadan nasibini alacak mı?
“Teröristbaşı ve idam” demişken; Biliyorsunuz idam cezası ABD ve AB’nin isteği üzerine sırf teröristbaşını kurtarmak için 2001-2004 yılları arasında kademeli olarak Anayasa ve ceza yasalardan çıkartıldı.
İlk adım atıldığında iktidarda Anasol-M Hükümeti, yani DSP, ANAP, MHP koalisyonu vardı. O dönemde iktidar ortağı Ecevit ve Mesut Yılmaz idamı kaldırılmasını isterken, Bahçeli karşı çıkıyor, aralarında tartışma yaşanıyordu.
-Erdoğan : İdam Tartışmaları Yapay ve Sanal Gündem-
Erdoğan çiçeği burnunda AKP’nin Genel Başkanıydı. Koalisyon ortakları arasında yaşanan tartışmalara o da dahil oldu ve şu değerlendirmeleri yaptı:
“Öncelikle ve açıkça söylemeliyim ki, bu konu yoksulluğun, sefaletin, yolsuzluğun, işsizliğin artık sınırsız şekilde ülkemizde egemen olduğu dönemde, Hükümetin çaresizliğini ortaya koyan sanal bir gündem maddesidir. Son derece kışkırtıcı bir idam edebiyatı yaparak seçimlere girenler; koalisyon adabı adına uzun süre millete verdikleri her sözü sümenaltı ettiler. Şimdi çıkmış, yeniden milletimizin hissiyatı ile oynuyorlar. Bu milletin hisleri, oyuncak değil. Türkiye, milletin hissiyatı ile AB arasında bir seçime zorlanmamalıdır, zorlanamaz. Ama bu Hükümetin mensupları, her işi olduğu gibi bu işi de ellerine yüzlerine bulaştırmaya başladılar. Akşam başka, sabah başka…”
Dün Konya’da kimi Batı ülke yetkililerinin kendisine “ama siz idam istiyorsunuz” dediğini anlatan ve tepkisini, “Senin anan, baban, çocuğun, kardeşin ölmemiş ki. Ama bizim canımız yanıyor, ciğerimiz yanıyor. Dolayısıyla kusura bakma, eğer bu parlamento bu kararı verirse, demokrasilerde parlamentonun verdiği karara saygı duymak zorundasınız. Biz de buna saygı duyarız” sözleriyle dillendiren Erdoğan, 2002’deki o tartışmalar sırasında ise şunları da söyledi:
“Hükümetin iki ortağı terazinin bir kefesine AB’yi, diğer ortağı ise karşı kefeye idamı yerleştirdi. Hiçkimse, bu milletin geleceğini zora sokacak, devletin dünya sistemi içinde daha güçlü yerde olmasını engelleyecek kışkırtıcı politikalara tevessül etmemeli. Biz bu konularda ülkemizin uluslararası camiada alacağı yer ile ilgili, evrensel gelişmelerle halkın talep ve hassasiyetlerinin dengelenmesinden yanayız. AB’nin taleplerini ve dünyadaki gelişmeleri çok iyi biliyoruz. Fransa, AB’ye girdikten 10 yıl sonra bu kanunu kaldırdı. Şu anda 5 ay önce Meclis’te verdiğimiz oyun arkasındayız. Anayasa sürekli ve kısa aralıklarla değiştirilmemelidir.”
Yine bir “nereden nereye” vak’ası, değil mi?
-Yargının FETÖ’ye Teslim Edildiği 2010 Referandumunun Manivelası Neydi?-
Erdoğan her ne kadar tüm terör örgütlerine bakış açılarının aynı olduğunu belirtse de ikidir, “FETÖ PKK’dan da tehlikeli” dediğine göre, idam cezasında öncelik FETÖ’cülere verileceğe benziyor.
Şayet darbeci askerler idam edilmek isteniyorsa -Erdoğan yasalarımızda idam yok, çıkartıldı diyor ama- Askeri Ceza Yasası’nda bunun zaten olduğunu da hatırlatıp, sadede gelelim.
Yargının “FETÖ”ye teslimini gerçekleştiren 2010 Anayasa referandumunda halkın “evet” oyu vermesini sağlayan manivelayı hatırlayalım; 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının yolu açılacaktı.
Açıldı da. Ama ne oldu; Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya müebbet hapis cezasına çarptırıldı, rütbelerinin sökülmesi kararlaştırıldı. Sonra her iki isim de hayatını kaybetti ve dava düşürüldü.
Bu arada o Anayasa değişikliğiyle, “FETÖ”nün Türk yargısını nasıl ahtapot gibi sardığı, adaletin ruhuna Fatiha okuduğu daha ancak şimdilerde anlaşılabildi.
Diyeceğim;
Ülke üç koldan “askeri savaş”ta… Ekonomik kriz var… Toplum bunalımda… Devlet sıfırlanmış…
Erdoğan bir yandan “intikam hırsı içinde olmadıklarını” vurguluyor, öte yandan her yerde “idam”dan söz ediyor.
Yok, onun 2002’de söylediği gibi, “sanal bir gündem maddesi” yorumunu yapmayacağım.
Mâlum, MHP Lideri Bahçeli’nin “hodri meydanı”yla başkanlık sistemini kapımızın önünde buluverdik. Referandum için tarih bile veriliyor.
Geçmiş yönteme bakınca, gel de şüphelenme; Başkanlık referandumunun ambalajı da idam cezasının geri getirilmesi mi olacak, ne?
Müyesser YILDIZ
15 Ekim 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/idam-tartismalarinin-altinda-ne-var-1510161200.html