
Bir haftada ne çok şey yaşandı. “Not ettik” diyerek, sırasıyla yazalım.
Geçen hafta bugün 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günüydü.
Bilen biliyor, milli ve önemli günlerde kamu kurumlarında Türk Bayrağı ve Atatürk posteri kontrolü yapıyorum.
O gün hemen hemen tüm kurumlara ya Türk Bayrağı ya Atatürk posteri ya da her ikisi birden asılmıştı.
Birisi hariç. Binalar bomboştu; ne Bayrak ne Atatürk vardı.
Bu kurum; Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’den önce Türk Bayrağı ve Atatürk posterinin yanına Erdoğan’ın posterini asma uygulamasını başlatan, TBMM’nin tam karşısındaki İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’ydı. (Not: Geçen yıl Komutanın değişmesiyle birlikte Erdoğan posteri asılmaya başlandı)
Şaşırdım. Sebebi şuydu:
11 Temmuz’da bölücü terör örgütünün silah yakma şovu üzerine Erdoğan’ın verdiği, “Türkiye’nin her sokağı, caddesi, her hanesi ay yıldızlı bayrağımızla donatılmalı” talimatın gereğini ilk yerine getiren en çok şehit veren Jandarma Genel Komutanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü olmuştu. Hemen her gün önünden geçtiğim için biliyorum, o günden beri de binalarda bayrak asılıydı.
Tüm iyi niyetimle, “Herhalde onlar da PKK’nın silah bırakmasından umudu kesip bayrağı indirdi. Ama tam da bugün olması ilginç.” diye düşündüm ve ertesi gün yeniden kontrol etme kararı aldım.
Maalesef yanılmamıştım. Jandarma ve Emniyet’in yanı sıra İçişleri Bakanlığı binasına da yeniden dev bayraklar asıldığını gördüm.
Demek ki, mesele PKK’dan umudu kesmek değil, 10 Kasım’mış!..
Şimdi, “Efendim, 10 Kasım’da bayraklar yarıya iniyor ya, binadaki bayrakları o yüzden kaldırdık.” gibi bir mazerette bulunanlar olabilir. Ben de o zaman kamu kurumlarının tamamına yakınının Atatürk posteriyle -birlikte veya değil- bayrak astığını hatırlatıp, “Hangisi doğru?” diye sorarım.
10 Kasım’dan iki not daha:
TSK’ya yönelik kumpaslara karşı yapılan eylemlerde en ön saflarda yer alan emekli Astsubay Sabahattin Ünal her zaman olduğu gibi, o gün de Anıtkabir’e Atatürk ve Kadıköy TEMAD (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) logolu kaşkoluyla gitti. Görevliler, bunu emanete bırakmasını söyledi. O da, “Bu kaşkol ağırınıza mı gitti? Ata’mı anmaya gidiyorum, çıkarmıyorum.” diyerek tepki gösterdi. Görevlilerin telsiz trafiğinden sonra Ünal, kaşkolunu teslim etmeden Anıtkabir’e ulaştı.
Son yıllarda Anıtkabir’de yaşananları biliyorsunuz. Evvela yollar kum kamyonları ve polis bariyerleriyle kapatıldı. Resmi törene katılan askerlerin bile üstü arandı. Saray’dan gönderilen listede adı olmayan askerler içeri alınmadı. Bir süre sonra polis bariyerleri yavaş yavaş içeriye doğru uzatıldı. Son olarak bu 10 Kasım’da; özellikle yaşlıların gidip gelirken oturduğu banklar bile bariyerlerle kapatıldı ve neredeyse Mozoleye kadar bariyer zinciri kuruldu.
Bir dahaki sefere Mozoleye de bariyer konur mu bilinmez, ama yakışıksız ve çirkin bir görüntü oluşturuldu. Bu neyin tedbiridir; bugüne kadar Anıtkabir’de hangi olay yaşandı ki?!
Orkun Albay’ın Duruşmasında Zamanın Donduğu An
Çarşamba günü Çağlayan Adliyesi’ndeydim; açılıma karşı çıktığı için tutuklanan emekli Albay Orkun Özeller’in duruşmasını izledim. Karar sürecinin çok hızlı gelişmesi nedeniyle paylaşamadığım bir notu aktarmam gerekiyor.
Avukatlarından gazi Üsteğmen Serdar Öztürk, Orkun Özeller’in çok naif ve zarif sözlerle savunma yaptığını belirttikten sonra MHP’nin birinci açılım sürecindeki şu paylaşımını okudu:
“MHP’de buna destek verecek kansız, alçak, şerefsiz, sütü bozuk bulamazsınız.”
Ardından da şunları söyledi:
“Bu ifadelere rağmen Orkun Özeller hakkında şikâyetçi olunması Türk Milleti nezdinde tepki çekmiştir. Türk Milleti kararını verdi. Biz de şimdi vereceğiniz kararın Türk Milleti ile uyumlu olup olmadığını anlayacağız.”
20 Askerimizin Yası
Salı günü kargo uçağımızın Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşmesi haberiyle sarsıldık. 20 askerimizin şehit olduğu anlaşılınca, haliyle milli yas ilân edilmesini bekledik.
Ne yazık ki, etmediler. Etmedikleri gibi eski bir AKP’li, “şehadet mertebesinin yas ile anılacak bir durum olmadığını cahillere öğretmeye” soyunup, “İslâm akidesinde şehadet makamı sahabe makamı gibi şereflidir. İnancımıza göre şehitlik adeta ruhun ‘bayramıdır’. Neyin yasını tutacaksın bre inançsız, izansız!” diye hakaretler savurdu.
Cevabımdır:
Çok değil, 9 ay önce İsrail Tahran’da Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye’yi öldürünce Erdoğan, “Filistin davasına olan desteğimizi ve Filistinli kardeşlerimizle dayanışmamızı göstermek amacıyla Haniyye’nin şehadeti sebebiyle” diyerek, tüm yurtta ve dış temsilciliklerimizde 1 günlük milli yas ilân etmedi mi? Şehadette yas tutulmazsa, bu neydi?!
Evet yas ilân edilmedi, ama örneğin şu oldu:
Ankara’daki şehitlerimizin evlerinin olduğu bölgelerde polisler eğlence mekânlarına gidip, kapatılmalarını tebliğ etti.
Malûm, resmi açıklama yapılmadan önce bazı sosyal medya hesaplarından uçak kazasında şehit düşen askerlerimizin adları paylaşıldı. Bunun üzerine Savunma Bakanlığı’mız, söz konusu hesapların tespit edildiğini ve haklarında suç duyurusunda bulunulduğunu bildirirken, şunu vurguladı:
“Şehit ailelerinin acısını bile umursamadan şehit bilgilerini ilk paylaşma yarışına giren bu tür sosyal medya arsızlarına karşı yaptırımların yetersiz olduğu da maalesef bir gerçektir.”
Pakize Ana Vakası
MSB, şehit ailelerinin acısının umursanmamasından yakındıktan bir gün sonra Veryansın TV, Ankara’daki şehitlerimizin cenaze töreninde Bakan Yaşar Güler’in, PKK açılımı için, “Bizim çocuklarımızın katilini affedemezsiniz. Bu haddiniz değil. Meclis’te istemiyoruz.” diyen İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Pakize Akbaba’ya parmağını sallayarak, şöyle tepki gösterdiğini duyurdu:
“Burası yeri değil, hadsizlik yapma. Hadsiz konuşma, burada cenaze var. Sen şehit anasısın o kadar.”
Dört gün geçti; ne özür dileyen var ne de, “Böyle bir olay yaşanmadı” diyen!..
Karşımızdaki şehit anası ya… Yüzümüze tükürseler, sesimizi çıkarma hakkımız yok…
En çok şunu düşündüm:
Ya şimdi görevdeki tek bir askerimizin aklına, “Yarın şehit olursam, anama da böyle davranırlar mı?” şüphesi düştüyse?!
DEM’lilere Olmadı Yunanistan’a Parmak Sallasanız
TBMM’de kurulan PKK komisyonu yarın 17’nci toplantısını yapacak. İçişleri Bakanı ve MİT Başkanı’nın yanı sıra Savunma Bakanı Yaşar Güler de bilgi verecekmiş.
PKK-DEM cenahındaki son gelişmeleri özetleyelim:
1- İmralı’daki teröristbaşının 2 Mayıs’ta Kandil ve Suriye’deki teröristlerle Avrupa’daki kaçkınlarla yaptığı telekonferansın tutanakları geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı. Teröristbaşı, “Lozan’ın geçerliliği 100 yıldır… Birçok PKK’lı Türkiye’ye gelecek… Türkiye için bu yıl parçalanma yılıdır. Eğer çözüm geliştirmezse, sorun yaşar… Bahçeli’yi ben bu çizgiye getirdim… Ben devleti dönüştüreceğim, kararlıyım.” gibi hezeyanlarda bulunmuş. Silah bıraktığı masalı anlatılan PKK’nın yöneticilerinden Sabri Ok da, “Gerekenler yapılmazsa, kimse silah bırakmaz. Biz silah bırakmayız.” demiş.
2- Güya PKK’yla herhangi bir müzakere yok ya, Kandil’deki teröristbaşlarından Duran Kalkan, ikinci aşamanın temelinin “müzakereler ve yasal adımlar” olduğunu önü sürüp, “Süreç, mücadele sürecidir. Kendiliğinden olmayacak, anlaşmalarla olmayacak. Birileri birilerine bir şey vermeyecek. Mücadeleyle kazanılacak… Ya bu sürecin getireceği barış ve demokratikleşmedir ya da felakettir” diye meydan okudu.
3- Ankara, Suriye’deki terör örgütünün de silah bırakıp Şam yönetimine entegre olmasını beklerken SDG, zorunlu askerlik ve seferberlik ilân etmekle kalmadı; Cezire’de bomba ve silah eğitimi verilen teröristler için mezuniyet töreni düzenledi. PYD’nin Kamışlı’da düzenlediği sözde konferansa katılan Türkiye’nin kırmızı kategoride aradığı Aldar Halil adlı terörist de, yıllardır mücadele edip varlıklarını kabul ettirdiklerini belirterek, Türk anayasasının değişmesi gerektiğini söyledi.
4- Son iki günde Tunceli’deki çeşitli etkinliklere katılıp, 1937-1938’deki Tunceli isyanının elebaşı olan Seyit Rıza’yı idamının yıl dönümünde anan DEM’in eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları, “Dersim’de soykırım yapıldığını” öne sürdü. Yani Türkiye’yi ve Atatürk’ü soykırımcılıkla suçladı.
Diyeceğimiz; aylardır, şehit ailelerinin ve gazilerimizin kesinlikle incitilmeyeceğini vurgulayanlar, Pakize Ana’dan evvel yarın PKK komisyonunda parmak sallayıp bunları anlatsa!..
“Aman, açılıma halel gelmesin” mi?
Öyleyse; 20 şehidimizle alay eden Yunanistan’a, “Hadsizlik yapma. Siz denize döktüklerimizsiniz.” deseler… Kıbrıs Rum kesimine uyguladığı silah ambargosunu sadece 9 gün önce kaldıran Norveç’i şiddetle kınayıp nota verseler…
Bunlar da mı olmaz?
Savunma Bakanı Yaşar Güler 10 Kasım mesajında, “Ebedi Başkomutanımız ve büyük devlet adamı” diyerek, “destansı Milli Mücadele zaferine, ilkelerine, düşüncelerine, askeri dehasına, vizyoner devlet anlayışına ve tüm dünyanın takdir ettiği bir lider olduğuna” dikkat çekti.
Aynı gün bir iktidar medyasında Atatürk aleyhinde yayımlanan bir yazı, “teknik arıza” gerekçesiyle kaldırıldıktan sonra ertesi gün yeniden yayımlandı. Bu yazıda; Atatürk’ün “askeri safahatının vasatın altında olduğu”, “Çanakkale dışında bir askeri başarı kaydetmediği”, “fikirlerinin özgünlükten ve orijinallikten uzak olduğu”, “ne çağını ne başka toplulukları etkileyebildiğini”, “fikirlerinin bugüne de ulaşmadığı” iddia edildi.
Vazgeçtik işaret parmağından, birisi ona bari serçe parmağını sallasaydı!..
Müyesser YILDIZ
17 Kasım 2025
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/o-parmagin-sallanacagi-oyle-cok-sey-var-ki-103527
