Geçen Çarşamba TSK’nın yeni komuta kademesi belirlendi. Terfiler ve tasfiyeler yapıldı.
Hulusi Akar 2015’te Genelkurmay Başkanı olup, çalışma arkadaşlarını belirlediğinde medyamız, “İşte Akar’ın A takımı” başlıklarını atıp, gelenlerin ne kadar başarılı olduğunu yazdı. O “A takımı”nın üçte ikisi 15 Temmuz’da darbeye teşebbüs etti.
Şimdi de gelenlerin başarıları, gönderilenlerin “zaafiyetleri” anlatılıyor.
Öyle bir hafıza kaybı ki, sözümona “kumpas” süreçlerine en vakıf olanlar bile yeni “yıldızlardan” birisinin “FETÖ’yle mücadeledeki” başarısını övüyor.
Ne de çabuk unuttuk; “Ya bu davalarda bir yanlışlık var” itirazını yapanlara, o “Yıldız”ın, “İş bildiğiniz gibi değil” diyerek elindeki laptoptan seks CD’lerini izlettiğini… Kumpas savcısının talebi üzerine o sözde deliller için inceleme yaptırmadan, “Evet, bunlar gizli belgedir” raporu verdirip, gencecik askerlerin yıllarca hapiste yatmasının önünü açtığını… Ya da TSK’daki “FETÖ yapılanmasına” dikkat çekenleri, “Terörle mücadelemize zarar veriyorsunuz” diye azarladığını…
YAŞ’ın ardından dizi dizi kumpaslarla hapse tıkılan subaylarımızın generalliğe yükselme hikâyelerini dinliyoruz.
Bugün de iktidar medyasında kumpas kurbanlarından birisinin terfisi haberi var. Haber başarılı pilotlardan Oğuz Okuyucu’yla ilgili. Yarbaydı, sahte dijital delillerle İzmir Casusluk davasında 3 yıl hapis yattı. Şimdi Tuğgeneralliğe terfi ettirilmiş.
Yahu, Okuyucu ve diğerlerini o dönemin “kahraman savcılarının” iddianameleri ile “terörist, casus, fuhuşçu” diye manşetlerinizde infaz eden sizler değil miydiniz? Okuyucu’nun, “Bu dijitaller ben hapisteyken oluşturulmuş” çığlığını veya eşi Ufuk Okuyucu’nun, “Eşime her gün işe giderken ardından bakardım, acaba akşam gelecek mi diye. Dualarla uğurlardım işe. Her telefon geldiğinde eşimin uçağı düştü mü diye düşünürdüm. Eşim bu davadaki diğer subaylar gibi ülkesini, vatanını, tüyü bitmemiş yetimin hakkını her şeyin üzerinde tutan bir subaydır. Eşim ve diğer subaylara casusluk gibi ağır ithamların yapılması kabul edilebilir değildir. Eşlerimiz 19 aydır tek bir gerekçe gösterilmedin tutuklu bulunmaktadır” feryadını kaçınız duydu, duyurdu? Tamam siz de “kandırıldınız”. İyi de ufacık bir “özür” yok mu?
Efendim Oğuz Okuyucu, 15 Temmuz darbesinde Akıncı’da başrol oyuncusu olan Ahmet Özçetin’in önünün açılması için tasfiye edilmiş. El hak doğru, ama mesela Balyoz’da Korkut Özarslan’ın kimin önünün açılması için tasfiye edildiğini de bir kalem anlatsanıza!..
-Atatürkçüler Kaldı Sevinelim-
Kumpas kurbanlarının terfisine, ülkem ve onlar adına sevindim.
Lâkin öncesi ve sonrasına dair havada bir gariplik var.
Her Türk askeninin Atatürkçü olması tartışmasız bir gerçekken, “Atatürkçüler kalacak mı, gönderilecek mi?” gibi tuhaf yayın ve yorumlar yapıldı. Daha vahimi, “FETÖ’cüler-Kemalistler” denklemi kuruldu, TSK’da ne kadar az AKP’li olduğu sorgulandı. Hasılı bilinçaltlarına hem Atatürkçülük/Kemalistlik “suç”muş algısı yerleştirildi, hem de siyasetin “kışla”ya sokulması olağanlaştırıldı.
Neyse ki, kumpas kurbanları terfi ettirilerek, bu “endişeler” giderildi!..
YAŞ’tan bir hafta önce Jandarma’da hem kumpas kurbanı subayların, hem 15 Temmuz’da kahramanca direnen subayların nasıl tasfiye edildiği unutuluverdi.
Gel de, önemli bir kuvvet komutanlığımızda, önemli bir ismin YAŞ öncesi, “Jandarmaya bakmayın, bizdeki terfiler bu algıyı yıkacak” şeklindeki mesajlarını manidar bulma!..
O yüzden “akıbet” için bir de önümüzdeki seneleri ve yeni komutanların karar süreçlerine ne kadar dahil edileceğini görelim derim.
Kumpas kurbanlarına iade-i itibar yapıldı ve böylece TSK’dan Atatürkçülerin tasfiye edilmediğini gördük, öyle mi?
Pekala, birkaç sorum var:
– Başbakan Binali Yıldırım daha yakın zamanda, “Balyoz da Ergenekon da sapına kadar vardı” demedi mi?
– Biten ve beraatle sonuçlanan Balyoz davasında, 7 kişi için yapılan temyiz başvurusu yıllardır Yargıtay’da niye bekliyor/bekletiliyor?
– Ergenekon’un yeniden yargılanmasında İlker Başbuğ davasının Anayasa Mahkemesi’nde görülmesi kararlaştırıldı. Bu yargılamanın yapılması için de Başbakan’ın izin vermesi gerekiyor; Verir mi, vermez mi?
– Olur da yarın işler iyice sarpa sardığında, “Bizi bu Atatürkçü/Kemalist, Balyozcu/Ergenekoncu subaylar kandırdı” demeyeceklerinin garantisi var mı?
– Araba lastiği için bile KHK çıkartanlar, herkesi “şehit” ilân edenler, kumpaslarda en ağır bedeli ödeyen Ali Tatar, Murat Özenalp ve Cem Aziz Çakmak’a şehitliği niye çok gördü? Bir KHK da onlar için çıkartmak bu kadar mı zordu?
-Seneye Beni Genelkurmay Başkanı Atasalar-
Diyeceğim, maalesef herkes zarfla meşgûl, mazrufa bakan yok!..
Mesela giden kuvvet komutanları; 15 Temmuz’dan bu yana “FETÖ’yle nasıl mücadele ettiklerini” dinledik.
Gönderildiklerine göre, demek ki, öyle değilmiş.
İyi de o “kahramanlık” masalları niye yazılıp, millet kandırıldı?
Ayrıca, pek çok sanık o komutanlardan bazılarını suçluyor. Vazgeçtim yargılanmalarını, mahkemelerde en azından tanık olarak dinlenmelerine izin verilecek mi?
İkinci husus; Bu iktidar döneminde “Bir daha darbe olmasın” gerekçesiyle İç Hizmet Kanunu değiştirildi, yani TSK’nın Cumhuriyeti koruma kollama görevine son verildi, “Sen sadece dış güvenlikten sorumlusun” denildi.
Maalesef bu iktidar döneminde darbeye teşebbüs edildi.
Demek ki, bu kanun manun işi değilmiş.
Mesele şu; Tamam “askeri vesayet” bitirildi, TSK’nın siyasete dahli mümkün değil, olmamalı da. Lâkin, “dış güvenliğimizden” sorumlu ya…
Ateş çemberindeyiz; Batı’da Ege, kuzeyde Karadeniz, Güney’de Kıbrıs, yine Güney-Güneydoğu’da Suriye, Irak, “Barzanistan”ın bağımsızlık hazırlıkları… Doğu’da Rus ve Ermeni ordularının birleştirilmesi atakları…
Özellikle 1 yıldır hiçbir konuda TSK’nın fikrinin sorulmadığı, sorulsa bile kaale alınmadığı malûm.
Merakım şu; Son YAŞ kararları ile “Yerli ve milli orduya dönüldüğü” öne sürüldüğüne göre, bu dört koldan kuşatmada Akar başta olmak üzere yeni komuta kademesinin fikri sorulacak mı, yoksa yine Başkomutan “tak” diye söyleyecek, onlar da “şak” diye yapacak mı?
Mazrufla ilgili son not; Deniz Kuvvetleri Komutanlığına Donanma Komutanlığı yapmamış bir Koramiralin atanması meselesi.
Mete Han’dan beri “teamülleri, emir-komuta sistemi ve ordu-millet anlayışı” ile varolan TSK’da bunların tamamı öyle ağır tahribata uğradı ki… “Olabilir, daha önce de teamül yıkıldı” deniyor. Tabii ki, Hulusi Akar da Ordu Komutanlığı yapmadan Genelkurmay Başkanlığına getirildi.
Endişem ve korkumun sebebi, adım adım “TSK’nın yıkımına” alıştırılmamızdır.
Alışkanlığın sonucu mu? İşin latifesi, ama 2019’u bile beklemeden, seneye misal beni veya ne bileyim SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi’yi ya da bir Albayı Genelkurmay Başkanlığına atasalar, kim ne diyecek ki?!.
Müyesser YILDIZ
6 Ağustos 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/her-turk-askerinin-ataturkcu-olmasi-gerekirken-ataturkculer-kaldi-diye-neden-seviniyoruz–0608171200.html