Türkiye’yi işgâl girişimi olan 15 Temmuz’un arkasında ABD’nin olduğu ortaya çıkmadı mı?
Uluslararası istihbarat örgütlerinin maşası Fetullah Gülen ve adamlarını bu ülke korumuyor mu?
Ülkemizi ve Erdoğan’ı büyük sıkıntıya sokacak olan Rıza Sarraf’ı “itirafçlığa” zorlayan ABD değil mi?
Bir AKP milletvekili, Atatürk’ü zehirleyenlerin bile “FETÖ’nün arkasındaki güçler” olduğunu öne sürmedi mi?
ABD’nin önce PKK, sonra PYD/YPG konusunda Türkiye’yi “aldattığını”, PYD’ye binlerce TIR silah gönderdiğini, bu silahların PKK’nın eline geçmeyeceği sözüne inanmadıklarını bizzat Erdoğan anlatmadı mı mı?
Daha dün Alman televizyonuna çıkan ABD Ordusunun Suriye’deki sözcüsü Albay Ryan Dillon PYD’ye hemen her tür silahı verdiklerini söylemekle kalmayıp, PKK için “Düşmanımın düşmanı dostumdur” demedi mi?
Ve önceki gün Hakkari Şemdinli’de sıfır noktasında verdiğimiz 9 güvenlik görevlimizin ABD’nin PYD-PKK’ya verdiği silahlarla şehit edildiği gazete manşetleriyle duyurulmadı mı?
-Erdoğan’ın Sabrı Taştı da-
Nihayet Erdoğan’ın da sabrı taşmış olmalı ki, Manisa’da yaptığı konuşmada isim vermeden ABD’ye şöyle çattı:
“Teröristler neredeyse gidip orada tepelerine binmek bizim en tabii hakkımızdır. Irak ve Suriye’nin pek çok yeri birer terör yuvası durumunda. Buralardan yönelen terör tehditlerini sınırlarımız içinde değil, bizzat kaynağında bertaraf etmek durumundayız. Birilerinden izin almak durumunda da değiliz.”
“Şu örgütün arkasında şu devlet varmış, öteki örgütün arkasında başka devlet varmış, bunların hiçbiri de bizi ilgilendirmiyor. Hiçbir meşru devlet, kendi askerini, personelini teröristlerle bir arada tutmaz. Bizim için teröristlerin yanında olan herkes teröristtir. Atalarımız, ‘Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına’ derler. Bugüne kadar ‘müttefiklik’ diyerek, ‘stratejik ortaklık’ diyerek, ‘ittifak ilişkileri’ diyerek bizi oyaladıklarını sananlara son sözümüz budur.”
Erdoğan bunları söylerken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD’li mevkidaşı Rex Tillerson’la “samimi ve açık” bir telefon görüşmesi yapması, sonra da görüşmeyle ilgili olarak “PKK’ya karşı tedbir almamız gerekiyor. Çünkü onların bize vaatleri var ve son adımları görmek istiyoruz. İlişkilerimizi etkileyen iki unsuru tekrarladım. Bir, FETÖ’nün terörist başının Amerika’da olması, bir de YPG’ye verilen silahlar. Yani YPG eşittir PKK ve Rakka’daki görüntü” demesi nedir?
Çavuşoğlu’nun sözleri neyi hatırlatıyor, biliyor musunuz?
Terörün yine en azdığı 2007’de dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, “ABD Büyükelçisi ile görüşüldü. Kendisine gereken şeyler söylendi. Şimdi Washington’dan cevap bekliyoruz. Ondan sonra ben Başkan Bush’u arayacağım. Daha sonra da çıkacak sonuca göre atmamız gereken adımlar konusunda kararlarımızı alıp harekete geçeriz” şeklindeki açıklamasını,
Irak’ın kuzeyine kara harekatı düzenlenmesi için Meclis’ten tezkerenin çıkmasının ardından, “5 Kasım’da Bush’la yapacağı görüşmenin beklenmesini” istemesini,
Şubat 2008’de Irak’ın kuzeyine girildiğinde Bush ve bakanlarının, “Kürdistan’dan defolun” demesini,
Ardından da “açılımların” gelmesini…
Madem ki, artık “birilerinden izin almak” durumu yok,
Madem ki, “müttefiklik, stratejik ortaklık, ittifak ilişkileri” diye tam 15 yıldır Türkiye’yi oyaladıklarını sanıyorlar,
Ve madem ki, “Teröristlerin yanında olan herkes teröristtir” denilerek, ABD’ye “son söz” söylendi,
Yapılacak ilk iş, Erdoğan’ın ABD ziyaretinde imzaladığı 11 milyar dolarlık Boeing anlaşması ile Başbakan Binali Yıldırım’ın Salı günü ABD’ye yapacağı ziyareti iptal etmek değil midir?
Bir insanın, daha dün 10 evlâdını katleden “teröristi” ziyareti olacak iş midir?!.
Müyesser YILDIZ
4 Kasım 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/10-askeri-sehit-eden-abdyse-son-sozumuzu-neden-soylemiyoruz-0411171200.html