AKP’nin emperyalizme karşı, “çarpışa çarpışa” kazandığı anlatılıyor.
Öyle mi değil mi ve dahası bundan sonra Türkiye’yi neler bekliyor; Seçimin ardından Erdoğan’ı kutlayanların mesajlarındaki şifrelerle izah etmeye çalışalım.
ABD Başkanı Trump telefonla aradı, tebrik ve başarı dileklerini iletti. İki liderin, “Türkiye ve ABD arasındaki stratejik ortaklığa dikkat çekerek, önümüzdeki dönemde başta savunma ve askeri ilişkiler olmak üzere ikili işbirliğinin her alanda geliştirilmesi hususunda ortak kararlılıklarını teyit ettiği, ayrıca Münbiç konusundaki ortak yol haritasının uygulanması ve terörle mücadele konularında birlikte çalışmaya devam edilmesinin önemini vurguladığı” açıklandı.
Emperyalizmin ağa babası ABD’nin Türkiye’ye yaptıklarını, silahlandırdığı PKK üzerinden “Büyük İsrail” projesini adım adım nasıl hayata geçirdiğini hatırlatmaya gerek yok. Ama anlıyoruz ki, bu “stratejik ortaklık artarak” devam edecek!..
Ya iki lider böyle konuşurken, ABD Dışişleri’nin Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Bakan Yardımcısı Wess Mitchell’in, “Türkiye’ye S-400’ler almasının sonuçları olacağını net biçimde ilettik. ABD’nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası kapsamında yaptırımlar getireceğiz” tehdidini, “Türkiye’de tutuklu Rahip Adrew Brunson ve diğer ABD vatandaşlarıyla, ABD Büyükelçiliği’nin Türk çalışanlarının serbest bırakılması, Suriye’nin kuzeyindeki durumun istikrara kavuşması için sahadaki güçlerimiz ve partnerleriyle (PKK/PYD’yi kastediliyor) geçici anlaşma yapılması, OHAL’in derhal kaldırılması” şartlarını nereye koyacağız?
Havuç-sopa mekanizmasına mı?
Macron’un Boyunu Aşan İşler
Her hafta Erdoğan’la “Görüşmek zorunda olmayı en zor görev” addeden Fransa Cumhurbaşkanı Macron da Erdoğan’ı 24 Haziran başarısından dolayı kutladı. Macron’un mesajı şöyleydi:
“Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişimi, ayrıca kurumlarının demokratik işleyişi lehindeki sorumluluğunuz çok önemli. Özellikle Suriye’de siyasi bir çözüm için bulunduğumuz fikir teatilerinin yanısıra, terörizm ile mücadele alanındaki iş birliğimiz başta olmak üzere uluslararası ve bölgesel konular olsun, üstesinden gelmemiz gereken ortak birçok önemli hususta sizinle bir yılı aşkın süredir yürüttüğümüz kişisel ilişkiyi, yoğun ve açık sözlü diyaloğu devam ettirme arzumdan ve buna hazır olduğumdan emin olabilirsiniz.”
Çok gerilere değil, Mart ayına gidelim.
Trump, Macron’la bir telefon görüşmesi yaptı. Beyaz Saray, iki liderin Türkiye hakkında da fikir alışverişinde bulunduğunu ve “Başkan Trump’ın, Suriye’deki ortak stratejik zorluklara karşı Türkiye’yle işbirliğinin yoğunlaştırılması gerekliliğini vurguladığını” duyurdu.
Hemen peşinden Macron, YPG temsilcilerini Sarayında ağırladı. YPG’ye destek ve Türkiye’ye karşı Menbiç’e asker gönderme sözü verdi. Dahası, Türkiye ile PKK arasında arabuluculuk teklif etti.
Ankara’dakiler yağdı, esti, gürledi. Erdoğan, “Boyunu aşan işlere girme” uyarısında bulundu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bir terör örgütüyle Türkiye arasında arabuluculuk yapma cüretini nereden buluyorsun?” diye sordu.
Sadece PKK ile arabuluculuk teklifi mi?
Afrin’de tünelleri yapan mikser firmasının sahibi, biz seçimle meşgûlken, PKK’yı korumak ve kollamak üzere Münbiç’e özel kuvvetlerini gönderen, teröristlere topçu desteği veren Fransa, Erdoğan’ın kazanmasına sevindi ve “1 yıldır devam eden kişisel ilişkiyi, yoğun ve açık sözlü diyaloğu devam ettirmeye hazır olduğunu” müjdeledi!..
İsrail “Erdoğan’a Yarar” Demişti
Seçim öncesinde ülkenin en etkili gazetesinin, “Erdoğan’ın kazanması çıkarımıza” diye yazmasını saymazsak, İsrail’den henüz bir kutlama ve mesaj yok.
Ancak şu oldu:
Kudüs restimize karşılık İsrail Meclis’inde, “Ermeni soykırım” iftirasının tanınması gündeme geldiğinde iktidar, “Seçimlerden önce Erdoğan’a yarar” gerekçesiyle bunu erteledi.
Seçimlerden 1 gün sonra ise İsrail parlamentosunda oylanması beklenen bu tasarı iptal edildi. Tasarıyı gündeme getiren partinin lideri de Twitter’dan, “Verilen sözlere, yapılan geciktirmelere ve Türkiye’deki seçimlerin geride kalmasına rağmen hükümet ve koalisyon Ermeni soykırımını tanımayı reddediyor” açıklamasını yaptı.
Bundan ne anlamamız gerekiyor?
Yine “Barış” Şarkıları
“Barzanistan”dan gelen kutlama mesajları ile eş zamanlı Irak’tan yapılan açıklamaya geçelim.
Neçirvan Barzani tebrik mesajında, Türkiye ile ilişkilerinin Erdoğan döneminde ilerlediğini vurgularken, şu ifadeleri kullandı:
“Bu ilişkilerin halkın yaşamı ve huzuru üzerinde büyük bir etkisi oldu. Bölgemiz için de çok önemli bir örneklik teşkil etti. Sizin döneminizde adaletsiz birçok yasak kalktı. Bugün de tüm tarafların barış için size yardımcı olmasını ümit ediyoruz. Hükümetimiz bölgedeki sorunların çözümü için her türlü desteği vermeye devam edecektir.”
Seçimin hemen ertesinde Irak Başbakanı İbadi de, “PKK’nın silah bırakmasını” istedi.
“Barışa yardım… Silah bırakma”; Bunların ne anlama geldiğini “çözüm sürecinden” gayet iyi biliyoruz, değil mi?
En Sevinen Ülke
Türkiye’yi Kıbrıs’ta “işgâlcilikle” suçlarken, Ege’de adalarımızı işgâl eden, darbecilere gözü gibi sahip çıkan Yunanistan, seçim sonucuna en çok sevinen ülke oldu.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yorgo Amanatidis, “Seçimleri tekrar kazanması, Erdoğan’ın, artık farklı bir bakış açısı ile hareket ederek AB’ye yakınlaşmak amacıyla atması gereken adımları düşünmesi için fırsattır. Erdoğan’ın Yunanistan ile ilişkilerde de seçim öncesi dönemdeki retorikten farklı bir yaklaşımda olmasını ümit ediyoruz” dedi… Yunan basını, “Erdoğan tek hakim… Erdoğan silip süpürdü… Erdoğan tufanı” manşetleriyle coştu…
Başbakan Çipras’a gelince; Türkiye’deki seçimlerin son derece demokratik ortamda gerçekleştiğini söyledi. Erdoğan’ı arayıp kutladı. Bu görüşmeyle ilgili olarak yapılan açıklamada ise, “İki lider, Türkiye- Yunanistan ilişkilerini önümüzdeki süreçte de güçlendirme kararlılıklarını teyit etti” denildi.
İlişkilerimizin hali ortada. Önümüzdeki süreçte daha da güçlendirme kararlılığındalarmış. Hayırlı, uğurlu olsun!..
Bu arada daha dün İngiltere Başbakanı May ile Çipras’ın buluşup, “Kıbrıs’ta atılacak adımların öneminin” yanı sıra, “AB-Türkiye sığınmacı anlaşmasını” görüştüğünü kaydedelim. Kıbrıs’ı birazdan anlatacağımız için sadece şunu vurgulayalım; Göçmenleri biz besleyeceğiz, yol haritasını May ve Çipras belirleyecek. Ne âlâ!..
“Göçmenler” demişken; Erdoğan’ı ilk kutlayan isimlerden biri Macaristan Başbakanı Victor Orban’dı. Biz seçimle meşgûlken, “Ümmetin umudu, mazlumların hamisi” Erdoğan’ın en yakın dostu Orban, göçmenlere yardım amacıyla faaliyet gösteren/gösterecek kişi ve kurumlara ceza yağdıran bir yasa çıkardı.
Erdoğan’dan, Orban’a minicik bir sitem var mı?
Orban’ın kim olduğunu da hatırlatalım. Sadece 4 ay önce, “Tel örgü inşa ederek, hukuki ve fiziki sınır korumasıyla, Güney sınırlarımızı korumayı başardık. İslâm dünyasının güneyden bizi istila etmesini engelledik. Bu bölgede Latin yani Batı Hristiyanlığının son ülkesiyiz” diyen bir “dost”!..
Rumlar ve Kıbrıs
Dakika 1, gol 1… Seçimin hemen sonrasında ilk açıklamayı Rum kesimi yaptı. Hükümet Sözcüsü Prodromos Prodromou, seçimlerin bitmesinin ardından Türkiye’nin Kıbrıs konusunda ne söyleyeceğini duyma zamanının geldiğini, müzakerelere hazır olduklarını, sürecin yeniden başlaması için artık seçim gibi herhangi bir faktörün kalmadığını, Türkiye’nin müzakerelere devam edip etmeyeceğini görmek istediklerini söyledi.
Seçimlerin birkaç gün öncesine dönelim.
İsrail, Yunanistan ve Rum Savunma Bakanları Larnaka’da buluşup, Türkiye’ye karşı askeri ittifak kurdu. Yunan Bakan Kammenos, “Türkiye’nin herhangi bir zamanda egemenlik haklarını sorgulamaya yeltenmesi halinde, buna verilecek yanıtın çok büyük olacağını bilmesi gerekir” tehdidi savurdu.
Aynı günlerde ABD Senatosu’nda, Rum kesimine silah ambargosunun kaldırılması için rapor hazırlanması kararı alındı. Karar metninde, Kıbrıs’ın kuzeyi “işgâl edilmiş bölge” olarak tanımlandı.
Ve hemen ardından BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kıbrıs sorununun çözümünde anlamlı bir sürecin başlamasına imkan sağlayacak koşulların oluşup oluşmadığını belirlemek üzere yakın zamanda adaya üst düzey bir BM yetkilisi göndereceğini açıklayıp, “Tarafları bu fırsatı kaçırmamaya teşvik ediyorum” dedi.
Umudumuz Kemalistler Değil Erdoğan
Yeniden Yunan cephesine dönelim.
Dışişleri Bakanı Kotzias 22 Haziran’da 3’üncü Rodos Konferansında, 25-26 Haziran’da da Lüksemburg’da AB Genel İşler Konseyi toplantısındaydı.
Rodos’tayken Kotzias’a, Türkiye’deki seçimler soruldu. Kotzias, özetle şu cevabı verdi:
“Şayet muhalifler kazanırsa, bir şeylerin değişeceğini söyleyemem. Genelde, eğer bir hükümetle sorun yaşıyorsanız, ‘Muhalefet kazanırsa, bu problemlerin aşılacağını umuyoruz’ denir. Ancak Türkiye’deki muhalefetin Türk-Yunan ilişkilerinde sorunları ele alış biçimi, Erdoğan’dan daha kötü olma eğiliminde. Erdoğan’a gelince, büyük soru seçimlerden sonra tonunun daha keskin veya daha ‘nazik’ olup olmayacağıdır. Sonuçlar için bekleyeceğiz. Türkiye ile ilgili tüm uluslararası oyuncularla konuştuk, görüş alışverişinde bulunduk.”
Kotzias, 24 Haziran yani seçim günü gittiği Lüksemburg’ta ise yine sorular üzerine şöyle konuştu:
“Maalesef muhalefet kazanırsa -Kemalistler (CHP) demek istiyorum- bir şeylerin değişeceği yönünde en ufak bir umudumuz yok. Eğer Erdoğan kazanırsa, o zaman sorunları çözmek için daha fazla esneklik ve isteklilik göstermelidir. Umarım seçim zaferinden sonra daha az asabi olur.”
Türkiye’yi nelerin beklediğini bilmem anlatabildik mi?
Müyesser YILDIZ
28 Haziran 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/umudumuz-kemalistler-degil-erdogan-28061806.html
Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/makale/umudumuz-kemalistler-degil-erdogan-28061806-141749