Temeli gizlilik olan “FETÖ”nün çökertilmesinde en etkili mekanizmanın itirafçılık olduğunu en yetkili ağızlar söyledi.
Mesela 2016’da HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, haklarında “FETÖ”den işlem yapılan hakim ve savcıları itirafçı olmaya çağırırken, şöyle konuştu:
“Çok samimi, örgütü çökertmede çok faydalı itiraflarda bulunanları meslekte tutmayı bile tartışacağız, ama her şeyden önce onlar için adli açıdan bir cezasızlık hali söz konusu.”
Bu sözler çok tartışılıp, tepki çekince de, “Herkes rahat olsun. HSYK, Etkin Pişmanlık Yasası’ndan faydalanan hiçbir kimseyi yeniden göreve döndürmeyecek. Bu açıklamayı tamamen itirafçılığı teşvik amacıyla yaptım ve çok da başarılı oldum. Çünkü o vakitlerde bir tane bile itirafçı yokken, o açıklamam sonrası itirafta patlama oldu” dedi.
Yılmaz, bir başka açıklamasında ise şunları söyledi:
“Biz bütün itirafları peşin peşin kabul ediyor değiliz. Cumhuriyet savcılarımız ve mahkemelerimiz her itirafı kendileri içindeki tutarlılık yönünden, ciddiyet yönünden değerlendiriyorlar. İtirafların çok olması suçla mücadelemizi çok kolaylaştırıyor. Gizli örgütlerin tespitinde ve cezalandırılmasında çok önemli. Örgütün çökertilmesinde çok önemli bir rol oynuyor bu etkin pişmanlık ve itiraflar, ama daha alacağımız çok yol var. Ciddiyetle alacağımız yol var.”
Peki geçen süreçte ne kadar yol alındı?
Gerçek itirafçılarla, iftiracılar birbirine karıştı. Kimi itirafçı korunup-kollanırken, kimi mağdur edildi vs.
Uzatmayıp, son örneğe gelelim.
-Her Adımda Şunu Sorduk-
Yüzbaşı Burak Akın ismini hepimiz biliyoruz.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ın koruma müdürüydü. Genelkurmay’a gittiklerinde, Çolak derdest edilirken çıkan çatışmada Burak Akın da bacaklarından vuruldu.
Kahraman ilân edilip, gazilik unvanı ve tazminatı verildi. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, onu evinde ziyaret etti.
Burak Akın, Salih Zeki Çolak’tan sonra Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Yaşar Güler’le de çalışmaya devam etti. Bu arada darbe teşebbüsüyle ilgili olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda oluşturulan idari tahkikat heyetinde görevlendirildi.
Ancak 2017 yılı sonunda kendiliğinden polise giderek, “FETÖ üyesi” olduğunu itiraf etti. Örgütün baskı yaptığını, bu baskılara dayanamadığını bildirdi ve sorumlu imamların isimlerini verdi.
Savcılık, “Samimi itiraflarda bulunduğuna” ikna oldu ki, Akın’ı adli kontrol şartıyla serbest bıraktı.
Bu defa, “Böylesi şüpheli birisi TSK’da nasıl görev yapar” şeklinde tepkiler geldi. Genelkurmay da hakkında inceleme başlatıp, Akın’ı açığa aldı.
Biz de o zaman, “Elbetteki ‘şüpheli’ bir şahsın göreve devam etmesi büyük risk. Ancak öte yandan açığa almanın olası ‘itirafçılar’ için caydırıcı bir unsur olacağı açık” dedik.
Savcılık, Burak Akın iddianamesini Ocak 2018’de tamamladı ve 10.5 yıla kadar hapsini istedi.
Davası devam ederken de OHAL’in kalkmasından önce 8 Temmuz 2018’de yayınlanan 18 bin 632 kişilik son KHK ile TSK’dan ihraç edildi.
Bu karar üzerine ise, “İtirafçılığın önü mü kesilmek isteniyor?” diye sorduk.
-Beraat Ettikten Sonra-
Ekim 2018’de sonuçlanan davada Mahkeme, “Örgüt üyesi olmakla birlikte, 15 Temmuz’da örgütle ilgili hiçbir eyleme katılmadığı ve hakkında herhangi bir soruşturma olmadan gelip, itirafta bulunduğu” için Akın’ın beraatine karar verdi.
Mahkemenin bu kararında, itirafçılığı teşvik etme amacının da ağır bastığını belirtip, devam edelim.
Dosya henüz istinafta, yani sonuçlanmadı.
Durum bu iken birkaç gün önce Ankara Valiliği’nin teklifi, İçişleri Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonu’nun onayı ile Burak Akın’a yaralanmadan dolayı verilen yaklaşık 40 bin liralık tazminatın faiziyle birlikte geri alınması kararlaştırıldı.
Gerekçe mi?
Burak Akın’ın KHK ile TSK’dan ihraç edilmiş olması.
Bir kez daha görüyoruz ki, KHK’lar hâlâ Mahkeme kararının üzerinde sayılıyor.
Hemen hukuki düzenlemeye de bakalım.
Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkındaki Yönetmeliğin 19’uncu maddesine göre, “Ölüm, sakatlanma ve yaralanmanın görevli kişinin kendi kasdı sonucu meydana geldiğinin idarece saptanması halinde” tazminat ödenmiyor.
Bu durumda Burak Akın’ı “FETÖ’cülerin” vurmadığı, kendi kasdı sonucu yaralandığı gibi garip bir sonuç çıkmıyor mu?
İçişleri Bakanlığı’nın kararına dönersek; En azından İstinaf’taki davanın sonuçlanmasını beklemek varken, alelacele böyle bir tasarrufa gidilmesi, davayı etkileme, hatta onlar yerine hüküm verme anlamına gelmiyor mu?
Son olarak Burak Akın olayının her aşamasında sorduğumuz sorulara iki tane daha ekleyelim:
Böylesi bir karardan sonra kim itirafçı olur?
“FETÖ’yle mücadelede” sona gelindi de; Birileri itirafçıları cezalandırmaya mı başladı?..
Müyesser YILDIZ
29 Ocak 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/bu-karardan-sonra-kim-itirafci-olur-ki-29011931.html