ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan’ın, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a gönderdiği mektubu konuşuyoruz. Türkiye’ye 31 Temmuz’a kadar süre veren Shanahan, Rusya’dan S-400 füzesi alımından vazgeçilmemesi halinde ABD’deki Türk pilotların eğitimlerinin sonlandırılıp, Türkiye’ye gönderilmesi ve Türk yetkililerinin F-35 program ofisine girişinin engellenmesi dahil bir dizi tehdit savurdu.
Medyamız, bu mektubu “Skandal” veya “Pentagon’un skandal kararı” olarak yorumladı. Oysa “Skandal”dan öte bir durumla karşı karşıyayız.
Şu ana kadar konuyla ilgili sadece Milli Savunma Bakanlığı açıklama yaptı. Açıklamada, mektup doğrulanırken, tehditlerden hiç söz edilmeden, “İki ülke arasındaki savunma ve güvenlik konularını kapsayan söz konusu mektupta, mevcut sorunlara stratejik ortaklık çerçevesinde ve kapsamlı güvenlik işbirliğini muhafaza edecek şekilde bir çözüm bulunması yönünde beklenti dile getirilmekte ve görüşmelere devam edilmesinin önemi ifade edilmektedir” denildi.
Özetle, bu kadar ağır ifadeler yutulup, ABD’ye “Çözüm ve görüşmelere devam” mesajı verilmiş oldu.
-Shanahan O Mektubu da “Hoşuna Giderek” mi Yazdı?-
Mektubun tarafları Akar ve Shanahan’ın ilişkilerine bakalım önce.
Shanahan, asker değil, bir işadamı. Yıllarca Boeing firmasında çalıştı. Trump’ın Başkan olmasından sonra Temmuz 2017’de ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı oldu. Trump’la Suriye konusundaki görüş ayrılığından dolayı Savunma Bakanı James Mattis’in Aralık’ta görevinden ayrılmasının ardından da Bakan Vekili yapıldı.
Akar ile Shanahan ilk olarak 15-17 Şubat’ta Münih Güvenlik Konferansı’nda biraraya geldi. Görüşmede Akar’ın, S-400 alımı, F-35 uçakları ile PKK/YPG terör örgütü hakkındaki görüş ve taleplerini ilettiği bildirildi. Münih’te yaptığı açıklamalarda, “S-400 bir tercih değil, zorunluluktur” diyen Akar, NATO’ya bağlılığımızı da vurguladı.
İki isim, Münih’ten 1 hafta sonra 23 Şubat’ta Pentagon’da buluşup, başbaşa ve heyetlararası görüşme yaptı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford’un da yer aldığı görüşmelerde, “İkili savunma işbirliği konuları, Suriye’de DEAŞ’ın karşı yürütülen operasyonlar, ABD tarafından YPG/PYD’ye verilen destekle ilgili Türkiye’nin endişeleri de dahil olmak üzere çeşitli konuların ele alındığı” bildirildi. Ayrıca, “İki Bakanın, ülkeleri arasında köklü geçmişe sahip stratejik ortaklığın ve Afganistan, Kosova, Irak ve NATO’nun Deniz Faaliyetleri dahil olmak üzere NATO ittifakı içerisinde devam eden işbirliğinin önemini yinelediği” kaydedildi.
5 gün sonra Akar ve Shanahan telefonla görüştü. Bu defaki görüşmede, “Suriye’deki son gelişmelerle, ABD’nin bölgeden çekilme süreci ve güvenli bölge konularının ele alındığı” açıklandı.
Ve 16 Nisan; Amerikan Türk Konseyi’nin 37. Yıllık Konferansı kapsamında Washington’a giden Akar, Pentagon’da Shanahan tarafından ağırlandı. Milli Savunma Bakanlığımız, “Görüşmede, Bakan Akar’ın Suriye’de oluşturulması düşünülen güvenli bölge, S-400 alımı, F-35 uçakları ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle ilgili görüş ve talepleri dile getirdiğini” duyurdu.
Birkaç gün sonra ise Shanahan, Akar’la görüşmesinde Türkiye-ABD arasındaki konulara ilişkin bir ilerleme kaydedip kaydetmediği yönündeki bir soru üzerine şunları söyledi:
“Kaydettim. Bakan Akar, yani onlar (Türkler) stratejik bir ortaktır ve her zaman halletmemiz gereken zorluklar olacaktır. Onun için hazır buradayken oturup konuştuk. Onunla görüşmek hoşuma gidiyor. Bu da o görüşmelerden biriydi. Herhangi bir not yok. Nerede tıkandık, nasıl çıkarız gibisinden bir şeydi ve ben şunu ifade ettim, biz pozisyonlardan ziyade menfaatlere odaklandık. Ayrıca Türkiye’ye müşterek taaruz uçağını (F-35) teslim ettiğimizde, onu ziyaret etmek istediğimi söyledim.”
Akar’la, ABD Genelkurmay Başkanı Dunford’un çok yakın arkadaş olduğu malûm, ama bu kadar kısa bir sürede nasıl bir yakınlık sağlandı ki, Shanahan, “Onunla görüşmekten hoşlandığını” vurguladı ve 1.5 ay sonra gönderdiği bu mektubu da “Hoşlanarak” mı yazdı, bilmiyoruz.
Sadece bunun öncesinde 2014-2017 yılları arasında ABD ordusunun Avrupa’daki Kara Kuvvetleri Komutanlığını yapan ve halen bir düşünce kuruluşunun başında olan emekli Korgeneral Ben Hodges’un, 11 Mart’ta S-400 ve Akar hakkında yaptığı şu değerlendirmeleri hatırlatmakla yetinelim:
“İzmir’de NATO komutanı olarak görev yaptığım dönemde de Türkiye’nin Çin sistemini alacağı kesindi. Herkes bundan çok emindi, ancak Türkiye geri adım attı… Samimiyetle şunu ifade edeyim; Bu konu çözümlenecek. Türkiye, hem coğrafi konumu hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kadın ve erkek mensuplarının yüksek niteliği nedeniyle hem ABD hem NATO için asli bir müttefik. Aynı şekilde ABD ve Batı da Türkiye için asli öneme sahip. Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar, müthiş bir adam. Kendisini yıllardır tanırım. O NATO’dan anlar, önemini bilir. Bu konuda eninde sonunda doğru zemine ulaşacağımıza güvenim tam… Türk Ordusunun yeniden Batı ile irtibatı olan, NATO deneyimi olan kadroları oluşturabilmesini ümit ediyorum. Akar liderliğinde, Türk Ordusunda bunun yeniden sağlanabileceğine inancım tam.”
-Shanahan Münih Konferansı’nda Ne Yaptı?-
Akar-Shanahan ilişkisine devam etmeden önce 15-17 Şubat’taki Münih Güvenlik Konferansı’na dönelim. Burada Akar’la görüşen Shanahan’ın perde arkasında Türkiye aleyhinde ne gibi planlar yaptığı geçen hafta ortaya çıktı. Alman Der Spiegel Dergisi’nin iddiasına göre, ABD’nin Suriye’de kurmaya hazırlandığı güvenli bölgeye ilişkin “Gizli” ibareli planlarını IŞİD karşıtı koalisyonda yer alan devletlerle paylaşan Shanahan, “Avrupalıların da yükümlülükleri var. Kuzey Suriye ile Türkiye arasında bir çeşit ‘tampon bölge’ oluşturmak istiyoruz. Bizim yanımızda savaşan YPG/PKK’yı Türkiye ve Esed rejiminden korumamız gerekiyor” demiş.
-Akar ve İncirlik-
Shanahan’ın bir başka açıklamasına gelirsek; 4 Mayıs’ta Beyaz Saray’da gazetecilerin sorularını cevaplandırırken, S-400 ve F-35 restleşmesi konusunda şunları söyledi:
“Bir anlaşmaya varmadık. Ancak Türkiye ile sürekli konuşuyoruz. Çünkü onlarla eş zamanlı olarak Suriye konusunda da çalışıyoruz. İnsanların aynı anda çoklu görüşmeler yaparak farklı düzeylerde ileri ya da geri gitmelerin yaşanmasının mümkün olduğunu, ancak hala stratejik ortak olduğumuzu anlamaları önemli… İlişkilerin, iletişim ve koordinasyonun sıklığından dolayı bundan 2 ya da 4 ay öncesine kıyasla daha iyi olduğunu hissediyorum… Eğer Türkiye S-400 kararında kararlı ise biz de Türkiye’yi F-35 projesinden çıkarmak zorunda kalırız.”
Bunun için bir takvim ya da Türkiye’ye tanınan bir süre olup olmadığı sorusu üzerine de Shanahan, “Böyle bir süre ya da takvim yok. Tek takvim uçakların teslim tarihi. Ama eğer bir şey yapacaksanız, bu konuda ciddi davranmalı ve planlarınız ona göre uygulamaya koymalısınız… Türkiye için durum gerçekten karmaşık. Ben anlamaya çalışıyorum. Karar almak büyük bir iştir. Orada durup onlara baskı uygularsak, bu muhtemelen durumu daha da karmaşıklaştırır. Ama bir planımız var” dedi.
Shanahan’a yöneltilen en ilginç soru şuydu; “Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması halinde İncirlik Üssü üzerinden bir misilleme yapacakları konusunda endişeli misiniz?”… İşte cevabı:
“Hayır. Bakan Akar ve benim vurguladığımız şeylerden biri bu. Onlar bizim stratejik ortağımız. Önemli olan bu. Buna uzun vadeli bir ilişki olarak bakmak zorundasınız. Şimdi, S-400’ler ve F-35’ler bir arada olmuyor. Bu büyük bir engel.”
Akar ve Shanahan’ın son olarak 28 Mayıs’ta telefonla görüştüğünü, Milli Savunma Bakanlığı’nın, “Görüşmede, güvenlik ve işbirliği konuları ele alındı” açıklamasını yapmakla yetindiğini belirtip, gündeme bomba gibi düşen mektuba dönelim.
-Johonson’un Mektubu 5 Haziran Tarihliydi-
Shanahan’ın Akar’a gönderdiği mektubun tarihi 6 Haziran… Alenen açıklandı…
Mektupta ilk dikkat çekici kısım, Shanahan’ın sadece Nisan’da Pentagon’daki ve 28 Mayıs’taki telefon görüşmesine atıf yapması.
Bir de Akar’ın 6 Nisan tarihli bir mektubundan söz edip, “Görüşmelerden duyduğu memnuniyeti” belirtip, mektup için teşekkür etmesi…
Demek ki, öncesinde Akar ona bir mektup yazmış. Acaba bu mektupta ne var?
ABD’li Bakan Vekili’nin mektubu, bir çok açıdan 5 Haziran 1964 tarihli meşhur “Johnson Mektubu”na benzemiyor mu?
Tek fark, dönemin ABD Başkanı Johnson’un dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye yazdığı bu mektubun “Şifreli teleksle” gönderilmesi ve gizli tutulmasıydı…
Bir de o mektubun sebebi, Türkiye’nin garantör ülke sıfatıyla Kıbrıs’taki katliamlara müdahale etmesini önlemekti.
Ancak bakmayın Shanahan’ın mektubunun sadece S-400 ve F-35’le ilgili olmasına. Bunun da gerisinde Kıbrıs var. ABD, Rum kesimini “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanımamızı, NATO üyeliğinin önünü açmamızı isteyip, kısaca, “Kıbrıs’ı da verin” demiyor mu?
Mektubun; Rum kesiminin ilk doğalgaz paylaşım anlaşmasını Amerikan Noble Enerji ile yaptığının açıklandığı gün gönderilmesi tesadüf olabilir mi?
Merhum İnönü, Johnson’a, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu yeni dünya içinde yerini bulur” karşılığını vermişti.
ABD’nin 55 yıl, 1 gün aradan sonra gönderdiği bu tehdit mektubuna benzer cevabı verebilecek birisinin çıkma ihtimali var mı?!.
Müyesser YILDIZ
8 Haziran 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/abdnin-tehdit-mektubunun-bilinmeyen-ayrintilari-08061909.html