Gazetelerin magazin sayfasına bakmam, ama Pazartesi günü Sabah’ın Günaydın ekinde TBMM Başkanı Mustafa Şentop’la yapılmış bir röportajı okuma gereği duydum.
Şu cümlesi dikkat çekiciydi:
“Ayasofya’yı müze haline getirme kararının şartları ve gerekçeleri o gün için değerlendirilmeli.”
Ayasofya’nın camiye çevrilmesi sürecinde AKP cenahından duyduğum en makul ve mantıklı ifade diyebilirim.
Olaya böyle bakılsa ne Atatürk’e “lanet” okunabilir ne minbere kılıçla çıkma gereği duyulur ne de “hilafet” çağrılarına meydan verilirdi.
AKP’nin, “gizli ajanda” hesapları bir yana, asıl sorunu tam da bu; bugünün şartlarıyla dünü yargılamaya kalktığı için geçmişle kavgası hiç bitmiyor!..
Yine O “Türk” Papaz
Ayasofya tartışmaları arasında Erdoğan ve AKP’liler, bir yandan “egemenlik hakkımız” derken öte yandan ABD, Rusya başta olmak üzere birçok ülkeye burasının aslına uygun şekilde korunacağı yolunda teminat üstüne teminat verip, sadece Yunanistan’a “haddini” bildirdiler.
Konuyla ilgili olarak ülke içinde eleştiri getirenlere ise daha ağır ifadelerle yüklendiler. “İçimizdeki Bizanslılar” benzetmesi yapıldı. İttifakın ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli, özellikle Ali Erbaş’ın “laneti”ne tepki gösterenler için, “Yunanistan Başbakanı ve Başpiskoposu’nun üslubuyla konuşanlar, kaleyi içten düşürmeye azmetmiş iç işgal kuvvetleridir.” dedi.
Ancak İstanbul doğumlu ve Türk vatandaşı olan bir ismin Ayasofya kararı üzerine yaptığı açıklama ve eylemleri özenle görmezden geldiler.
Evet, yine ABD’deki Yunan Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Elpidophoros Lambriniadis’ten söz edeceğim.
Tam 1 yıl önce Fener Rum Patriği Bartholomeos tarafından bu göreve atanan Lambriniadis, öncesinde Lozan’a aykırı şekilde Bursa Metropoliti ve şimdilerde Ayasofya’ya karşılık olarak açılacağı söylenen Ruhban Okulu’nun müdürüydü.
Bu Türk vatandaşının 1 yılda Türkiye karşıtı hangi faaliyetlerde bulunduğunu yeniden hatırlatayım.
– Geçen yıl Kıbrıs Barış Harekatı’nın yıldönümünde “Kıbrıs’ın işgali” başlıklı bir açıklama yaptı.
– 19 Mayıs’ı Yunanistan gibi “Pontus Soykırımı” olarak adlandırdı.
– 29 Mayıs’ta, İstanbul’un fethinin yıldönümünde, “Konstantinopol’ün düşüşünü” andı… Hristiyan Roma İmparatorluğu’nun mirasının yine Lozan’a göre bir Türk kurumu olan Fener Rum Patrikhanesi’nin başındaki Bartholomeos’un kutsal şahsında varlığını sürdürdüğünü bildirdi.
Nihayetinde Ayasofya tartışmalarında da başrol alıp, ABD’de Türkiye karşıtı lobi faaliyetlerinin fitilini ateşledi; tüm Hristiyanları ayağa kalkmaya davet etti.
Lozan’ın yıldönümü olan 24 Temmuz’da Ayasofya’da Cuma Namazı kılınmasından önce, malum 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı’nın 46. yıldönümüydü. İşte Başpiskopos Lambriniadis, bir gün önce, 19 Temmuz’da New York’taki kilisede düzenlenen ayinde şu ifadeleri kullandı:
“Kıbrıs’ın 46 yıl önceki işgalinde yitirdiğimiz ve bugün anma niteliğindeki ilahilerimizi ve dualarımızı kendilerine sunduğumuz erkek ve kız kardeşlerimizin ruhları için dua ediyoruz… Kıbrıs’ta yitirilen kiliseleri ve ikonaları, bu ada milletinin adaletsiz bölünmesinde kaybedilen kutsal objeleri ve kutsal taşları hatırlıyoruz… Kıbrıs için, Kiliselerimizin ve Türbelerimizin restorasyonu ve halkımızın eve dönmesi için doğruluk ve adalet umuyoruz.”
Aynı ayinde Ayasofya’nın camiye çevrilmesi kararı hakkında “içler acısı” ve “matemli karar” ifadelerini kullanan Lambriniadis, “Umuyorum ki, Ayasofya’nın statükosu bir şekilde akıl sağlığı, karşılıklı saygı ve diyalog yoluyla geri dönüş yolunu bulacaktır.” dedi.
Başka?
24 Temmuz’dan önce Beyaz Saray’da ABD Başkan Yardımcısı Pence ile görüştü. Bir süre Trump’ın da katıldığı görüşmede “Fener Rum Patrikhanesi ve Yunan Ortodoks cemaatinin, Ayasofya’ya el konularak camiye dönüştürülmesine” ilişkin endişelerini anlatıp eyleme geçmelerini istedi. Ayrıca ne demekse ve sanki böyle bir sorun varmış gibi, “Ekümenik Patrik ile ilgili süregiden güvenlik endişelerini” dile getirdi.
Trump’ın da “Derhal gerekli müdahalelere devam edeceğini” söylediği belirtildi.
Başkan Yardımcısı Mike Pence ise görüşmeden sonra Twitter’dan şu paylaşımı yaptı:
“Başpiskopos Elpidophoros’a da söylediğim gibi Ayasofya’nın her inançtan her kişi için esin ve tevekkül kaynağı olarak erişilebilir kalması çağrısının arkasında Yunan Ortodoks Kilisesi ile birlikte kararlılıkla duruyoruz. Hem yurt içi hem de yurt dışında dini özgürlüklerin korunmasının ABD’nin dış politikasının önceliğidir. ABD’deki 1,5 milyon Yunan Ortodoks Kilisesi üyesinin yaptığı işlere de değer veriyoruz.”
Medyamızın ifadesiyle Mike Pence’e “tokat” gibi cevap veren isim, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç oldu. Kılıç, “Ayasofya, tüm inançlar için açık kalacaktır. Son 500 yıldır olduğu şekilde, tarihi mozaikler korunacaktır.”açıklamasını, Başpiskopos Elpidophoros’u da etiketleyerek “Yunanistan’daki Osmanlı Müslüman mirası hakkında da aynı şeyi söyler misiniz?” dedi.
Bir Türk vatandaşına, Yunanistan’daki Osmanlı eserlerinin akıbetini sormak nasıl bir cevapsa!?..
Erbaş’ın Kılıcına Gönderme
24 Temmuz günü olanlara gelelim.
O gün yine Elpidophoros Lambriniadis’in çağrısıyla ABD’deki tüm Ortodoks kiliselerinde bayraklar yarıya indirildi.
Lambriniadis, aynı gün New York’taki Kutsal Üçlü Başpiskoposluk Katedrali’nde düzenlenen ayinde ise özetle şunları söyledi:
“Ulusal Yas Günü’müzdür. Büyük Kilise’yi en yüksek estetik ve ruhsal başarının sembolünden, kabile zaferi sembolüne indirgemek isteyenler, sonunda asla zafer kazanmayacak!… Ayasofya’mız kalpte, ruhta ve ilahi amaçta dokunulmamış kalmayı sürdürmektedir… Büyük Kilise ilk kez camiye dönüştürüldüğünde üstü kapanan ikonlar hikayenin sonu değildi. Ve Ayasofya’mız doğasına ve amacına aykırı yönde gitmeye zorlandığı için bir kez daha görmez kılınacağımız simgeler, hikayenin sonu olmayacak… Ayasofya’nın yarı kubbesindeki, Theotokos Meryem’in Oğlu’nu, Rab’bimiz İsa Mesih’i tutuşunun göksel vizyonu, yüzyıllar boyunca anlatılmamış milyonlara konuştu. Şimdi, bir saygısızlık eylemiyle örtülecek; [saygısızlık] çünkü [O], alanı kutsal kılan, Tanrı’nın Annesi. Fakat şimdi o alan, garip bir amaca ve yabancı bir anlayışa yer açmak için kutsallığından arındırılıyor… Basitçe yok olmasına izin verebilir miyiz?… Ekümenik Patrik Bartholomeos’un bizi adlandırdığı gibi “Bellek’in Çocukları” olmaya istekli miyiz, kararlı mıyız? Rab başkalarını yok ederek değil, ölümü Kendi ölümüyle yok ederek zafer kazanır. Biz kılıçla değil, gerçekle fethediyoruz. Ayasofya’mızın ne olduğunu sonsuza dek hatırlayacağız!”
Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç, ABD Başkanı Mike Pence’e cevap verdiğine göre, Lambriniadis’in yaptığı bu konuşmadan da haberdar olmuştur.
Eğer Lambriniadis halen bir Türk vatandaşı ve de Fener Rum Patrikhanesi Sen Sinodu’nun (Kutsal Meclis) üyesi ise Pence’den önce ondan hesap sorması gerekmez miydi?
Geçtik Serdar Kılıç ve Lambriniadis’i… Ya Lambriniadis’in bilgisi dahilinde hareket ettiği, onu Hristiyan Roma İmparatorluğu’nun mirasçısı saydığı Fener Rum Patrikhanesi’nin başı Bartholomeos?..
Ayasofya’nın camiye çevrilmesine karşı çıktığında ona da tek bir kelam eden olmadı.
Olmadığı gibi, 28 Temmuz’da Sümela Manastırı’nın restorasyon çalışmalarının ardından yeniden ziyarete açılması dolayısıyla Bartholomeos’un Erdoğan’ı telefonla arayıp teşekkür ettiği, kıvançla duyuruldu. Bari bu vesileyle Lambriniadis’in ABD’deki faaliyetleri gündeme getirilebilseydi; dememin bir anlamı var mı ki!?
Müslüman Türk’ün, “Atatürk’ü lanetleyebilen” birisini eleştirmesi bile yasak, ama Hristiyan “Türk”e her şeyi söylemek serbest!.. Ayasofya’nın camiye çevrilmesine “kabile zaferi” demek de dahil!..
Sincan’dan Silivri’deki Barış Pehlivan’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
7 Ağustos 2020
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
G4 Blok
Odatv yeni link: https://odatv4.com/makale/akpnin-gizli-ajanda-hesaplari-bir-yana-asil-sorunu-tam-da-bu-07082024-189139