İçeriğe geç

Mazlum Kobani Veya Salih Müslim De Erdoğan’a Teşekkür Etsin İster Miyiz?!

Irak’ın bölünmesinin temeli bundan 30 yıl önce, 5 Nisan 1991’de atıldı.

Bu tarihte ne oldu? ABD öncülüğünde, Birleşmiş Milletler kararıyla, Irak’ın kuzeyi “uçuşa yasak bölge” ilân edildi, yani şimdilerde “Güney Kürdistan” veya “Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi” denilen “Barzanistan”ın kabaca sınırı çizildi.

İşte bu kararın 30’uncu yıldönümü vesilesiyle düzenlenen bir programda Mesut Barzani, “Kürdistan’ın kurulması kararından” dolayı dönemin ABD Başkanı Bush, Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand ve “Kürtlerin anası” olarak bilinen eşi Daniel Mitterand’ın yanı sıra, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a da teşekkür etti.

Özal’a teşekkürün yegâne anlamı; maalesef “Barzanistan”ın kuruluşunda, Türkiye’nin de “emeği” olduğu idi!..

Ne yazık ki, bu tarihi acı gerçek birkaç yazar dışında kimsenin ilgisini çekmedi.

Barzani’nin “teşekkür” konuşmasını yaptığı toplantıya katılan iki isme dikkat çekmek istiyoruz.

Kürtler ABD’nin Stratejik Ortağı

Bunlardan birisi Suriye PKK’sını örgütleyen, hatta terör örgütünden plaket alan, bu yüzden Erdoğan’ın 2016 yılında Başkan Yardımcısı Biden’ın yanında, “Bir daha yapma” diye uyardığı, Obama döneminin Suriye Özel Temsilcisi Brett McGurk’tu.

Trump tarafından görevden alınan McGurk, Biden’le birlikte yeniden işbaşı yaptı. Hem de bu defa sadece Suriye Özel Temsilcisi değil, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nin “Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü” olarak.

İşte bu isim, “Barzanistan’ın kuruluş” yıldönümü toplantısında Başkan Biden adına “Kürt ve Amerikalı kahramanlara” şükranlarını sundu… “ABD’nin Küresel Koalisyon Özel Temsilcisi” olarak, kendilerine duyduğu hayranlığı ifade etti… Ve “Kürtlerin, ABD’nin stratejik ortağı” olduğunu belirtip, “Sadece güvenlik işbirliğinde değil, bir bütün olarak Kürdistan bölgesi için müreffeh, demokratik ve parlak bir gelecek inşa etmede ortak olmaktan onur duyuyoruz.” dedi.

Biden “Soykırım” Demeye Hazırlanırken

Toplantıdaki ikinci isme geçelim. Bu isim de James L. Jones.

Kimdir Jones?

1991’de uçuşa yasak bölge” kararı alınırken, bölgede görevli ve etkili Amerikalı komutanların başında geliyordu.

Sonrasında ABD Avrupa Kuvvetler Komutanlığı ve NATO Başkomutanlığı görevlerinde bulundu. Emekliliğinin ardından sırasıyla Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Özel Temsilcisi ve Atlantik Konseyi Başkanı oldu. Ardından Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev aldı.

Ulusal Güvenlik Danışmanlığı döneminde ise Türkiye’yle ilgili iki önemli kararda ön plana çıktı.

İlki, 2009’da Fransa’nın NATO’ya dönüşünü, Türkiye’nin “veto” kartını kullanmasına fırsat vermeden, tereyağından kıl çeker gibi” halletmesiydi.

İkincisi, yine 2009’da imzalanan Türkiye-Ermenistan protokollerinin gizli kahramanı olarak tanındı.

Bu önemli ismin günümüzdeki gelişmelerle bağlantısına gelince; emekli General Jones, şimdilerde Türk-Amerikan İş Konseyi’nin Onursal Başkanı.

ABD Başkanı Biden’ın, Milletimize “soykırımcı” iftirasını atmaya hazırlandığı 23 Nisan günü, yeni Washington Büyükelçimiz, AKP eski Milletvekili Murat Mercan, işte onunla buluştu. Bu buluşmayla ilgili olarak sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda da, “karşılıklı ilgi alanlarına giren bir dizi konu ve ileriye dönük yollar hakkında mükemmel bir görüşme yaptıklarını” vurguladı.

Irak-Suriye’de dikkat çekici gelişmelerin yaşandığı ve milletimizi “soykırımcı” ilân eden Biden’a Ankara’nın güçlü bir tepki vermemesinin “Türkiye’nin ekonomik kırılganlığına” bağlandığı bir dönemde Mercan-Johns buluşması, oldukça “manidar” bir ayrıntı değil mi?

Esad’ın Sevr Uyarısı

Yeniden Irak’ın bölünme sürecine dönelim.

Geçtiğimiz günlerde eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın kara kutusu” olarak bilinen Abdülhalim Haddam’ın anılarının bir bölümü yayımlandı.

Haddam’ın anılarında, Suriye’nin şimdiki Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Mart 2003’te dönemin İranlı mevkidaşı Muhammed Hatimi ile yaptığı bir görüşmenin detayları da var.

ABD’nin Irak’ı işgâlinden sadece 4 gün önce gerçekleşen görüşmede Esad’ın, “ABD, Irak’a yerleşir, burada istikrar kazanır ve güvenliği sağlarsa, İran ve Suriye’ye de sıra gelir.” dediği belirtiliyor.

Ayrıca iki lider arasında şu diyalogların geçtiği kaydediliyor:

Esad: “Burada en büyük bileşen Kürtlerdir. Kürtler korkuyorlar ve bir devlet kurmayı düşünüyorlar. Bu nokta en önemlisidir. Bu konuyu Abdullah Gül ile görüştüm ve birkaç gün önce Suriyeli bir güvenlik heyeti Türkiye’ye gitti. Suriye ile Türkiye arasındaki işbirliğinin ana odağı şu anda Kürt devleti meselesidir ve bu, Türkiye’deki tüm akımları; ordudan tutun diğerlerine kadar bir araya getiriyor. Çünkü bu konu Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ı endişelendiriyor.”

Hatemi: “Türkiye savaş öncesi ve savaş sonrası safhalar için çok önemli bir ülke. Türkiye emirlerini Amerika’dan alıyor ve bu İslam Zirvesi Konferansı’nda açıkça görülüyordu. Kendimizi İstanbul’daki 6 günlük toplantıyla sınırlamamalıyız. Suriye, İran ve Türkiye’yi içine alan bölgede, savaş aşamasında ve sonrasında bölgesel bir güç olabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü Türkiye de bizim gibi etkileniyor. Nisan ayı sonuna kadar savaşla ilgili meseleler ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni hükümetinin imajı netleşecek. Irak arenasında işler daha da kötüleşebilir.”

Beşar Esad’ın Erdoğan’la “kardeş” iken ve Suriye’de iç savaş başlamadan hemen önce, Mayıs 2010’da yaptığı uyarıları da hatırlatalım.

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün konuğu olarak Türkiye’ye geldiğinde, bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette özetle şunları söyledi:

Terör eylemlerini hiçbir zaman kabul etmeyiz ve mutlaka bitirilmeli. Suriye ile Türk Ordusu Güneydoğu bölgesinde tatbikatlar yapıyor ve birlikte hareket ediyor. Ancak Kuzey Irak’ta geniş bir kesimin, hatta Erbil’deki bazı siyasilerin PKK’ya destek verdiğini biliyoruz. PKK, bundan cesaret alıyor… PKK bugünün meselesi değil, Sevr’e kadar götürebiliriz… Bölgede sorunlar birbirine bağlı. Sorunların çözümüne katkı sağlayacak unsur Türkiye-Suriye-İran’ın birlikte hareket etmesi.”

Evet, hem Irak hem Suriye’deki hâl ve gidişat ortada.

Türkiye aleyhine çalışan, İsanbul’un ortasında vahşi bir cinayet işleyen Suudi Arabistan’dan, yıllarca “diktatör” denilen Sisi’den ve 15 Temmuz’un arkasında olduğu, Libya’da ülkemizi sabote ettiği anlatılan Birleşik Arap Emirlikleri’nden önce; ilişkilerin Suriye ile acilen normalleştirilmesi gerekmiyor mu?

Tabii Barzani’nin Özal’a “teşekkürü” gibi, 3-5 yıl sonra da Suriye’deki ayaklanmayı örgütleyen Salih Müslim’in veya İmralı’daki teröristbaşının “manevi oğlu” olan, ABD’nin sözde generali Mazlum Kobani’nin de Erdoğan’a “teşekkür” etmesi istenmiyorsa!..

Müyesser YILDIZ
2 Mayıs 2021

Kategori:Uncategorized