İçeriğe geç

Biden’a Yazılan “Soykırım” Mektubu

Dün ülkemiz aleyhindeki tezlerinden bir milim dahi geri adım atmadığı halde Ankara’nın Ermenistan’la normalleşme için sergilediği iştahlı tutumu yazdık. Sebebi, artık neredeyse olağanlaşan ve BM nezdinde dahi itibar gören “soykırım” iftirasına dikkat çekmek değil, yetkililerimize en azından bu iftira sonucu yaşanan acıları hatırlatmaktı.

Bilindiği gibi, PKK’nın da atası olan Ermeni terör örgütü ASALA, 1973-1983 yılları arasında soykırımın intikamını alma gerekçesiyle 31 diplomatımızı ve aile mensubunu katletti. Katillerin çoğu yakalanamadı (!) – yakalananlar da az cezalarla kurtarılıp “kahraman” muamelesi gördü. Ne zaman ki ASALA, Fransa Orly Havaalanı’na bir saldırı düzenledi, işte emperlistler o zaman bu terör örgütünün ipini çekti; ama hemen yerine PKK’yı ikame etti. 40 yıldır da bu örgüt eliyle canlarımızı alıyorlar.

Bir Şehit Eşinin Mücadelesi

O şehit diplomatlarımızdan birinin eşininin duygu, düşünce ve mücadelesinden söz etmek istiyoruz.

Melek Sina, üniversiteden mezun olduktan sonra çok sevdiği Maliye Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. 2 yıl olmuştu ki, Dışişleri Bakanlığı’ndan genç bir diplomatla tanıştı. Diplomatımızın ismi Bahadır Demir’di. Evlendiler. Bahadır Demir, 1971’de ilk yurtdışı görevine ABD Los Angeles Başkonsolosluğu’nda Başkonsolos Muavini olarak atanınca, Melek Sina da onunla beraber gitti.

Ne yazık ki 2 yıl sonra Bahadır Demir, Başkonsolos Mehmet Baydur’la birlikte ASALA teröristleri tarafından şehit edildi. Bu, aynı zamanda ASALA’nın ilk saldırısıydı.

Katil, Ermeni-Amerikalı Gourgen Yanikian’dı. Ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Ancak 1984’te, aynı zamanda etnik bir Ermeni olan dönemin Kaliforniya Valisi George Deukmejian, bu katili serbest bıraktı. Ölümünden on yıllar geçtikten sonra Yanikian’ın mezarı Erivan’a taşındı, devlet töreniyle şehitler mezarlığına nakledildi.

Benzer bir olay, çok değil birkaç yıl önce yaşandı. Yine Los Angeles Başkonsolosu’muz olan Kemal Arıkan‘ı 1982’de katleden Hampig Sassounian’ın şartlı tahliyesine karar verildi. Vali Gavin Newsom kararı temyize götürmeyince o da serbest kaldı.

Melek Sina Baydur’a dönersek; bu acı olaydan sonra yeniden öğrenciliğe döndü, 1 yıl ders çalışıp Dışişleri Bakanlığı sınavlarına hazırlandı. İkinci sınavda başarılı olup kendi ifadesiyle, artık Bahadır’ın yaşayamadığı çok sevdiği mesleğini devam ettirmek, onun dostları arasına katılmak ve en önemlisi hayatını korkunç bir şekilde kaybetmesine yol açan bu olayların temel nedenlerini öğrenmek için Dışişleri camiasına katıldı. Tam 37 yıl çeşitli görevlerde bulunduktan sonra da 2011’de emekli oldu.

Ankara “Hamdolsun” Derken

Melek Sina Baydur, geçen süreçte iki kez isyan etti. İlki, eşinin katilinin mezarının Erivan’a taşınmasına tepkiydi.

27 Mayıs 2019’da dönemin Ermenistan Cumhurbaşkanına yazdığı açık mektupta, özetle şunları sordu:

Benim bildiğim, askeri mezarlıklar ülkesini savunmak amacıyla hayatlarını kaybeden kahramanlara ayrılmış alanlardır. Savunmasız, barışçı, masum iki diplomatı yalan söylerek bir cinayet mahalline çeken ve onları önceden hazırladığı tabancalarla vuran ve bununla da yetinmeyip yerde can çekişen iki insanı başlarının ortasına dayadığı tabancayla birer kez daha vuran kişi nasıl kahraman sayılabilir? Bu eylemin çağın belası olan terörizmi teşvik edici olduğu düşünülmüyor mu? Bir cani ile ilgili olarak gerçekleştirilen bu eylemin iki komşu ülke arasında nasıl barışa hizmet eden bir yansıması olabilir ki? Amaç dostluk ilişkileri yaratmak ve pekiştirmek değilse, geriye sadece rencide olmuş insanlar kalır ve bunların başında da aileler gelir. Bu nedenle de ailelerin özür beklemeye hakkı doğar.”

Malum, geçen yıl Biden da Türkiye’nin boynuna soykırım” iftirasını astı. Yetkililerimiz klasik tepkilerle bu vahim olayı da geçiştirirken Melek Sina Baydur, Biden’ın, ilk olaydan 48 yıl sonra seçim vaadini yerine getirip konuyu başka bir düzeye çıkardığı düşüncesiyle ona bir mektup yazdı.

Mektubunda önce, “Bahadır’la yeni evliydik. O 30 yaşındaydı, ben 26 yaşındaydım. Bir sabah onunla vedalaştım ve daha sonra morgda soğuk, paslanmaz çelik bir masanın üzerinde kurşunlarla delik deşik edilmiş cesedini buldum.” diyerek Ermeni katliamlarını ve ABD’nin bu katilleri nasıl bıraktığını anlattı.

Ardından şunları kaydetti:

24 Nisan tarihli açıklamanız geldi, Sayın Başkan. Tarihin tüm karmaşıklıklarını ve Osmanlı Müslümanlarının aynı çatışmalarda kaybedilen canlarını tamamen gözardı edip soykırım suçunun işlendiğini ilân ederek, memnun ettiğinizi düşündüğünüzden çok daha fazla insanın kalbini kırdınız. Açıklamanız, Amerikan tarzı hakkında öğrendiğim her şeyle çelişiyordu: adalet, hakkaniyet, yasal süreç ve herkes için eşitlik garantisi. Bir hikâyenin her iki tarafını da tanımak, hüküm vermemek ve uzlaşmayı suçlamadan teşvik etmek önemlidir. Makamınızın gerçeğe dayalı uzlaşmayı savunması için asla geç değildir. Lütfen Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ve Erivan’daki Ermeni Devrimci Federasyonu Arşivleri’ne kamunun tam erişimini teşvik edin. Lütfen, Türk ve Ermeni iki topluluğa da hakkaniyetli olmak adına hüküm vermeyin. Dostça yakınlaşmanın temeli budur. Eğer Yanikian’ın kurşunlarıyla susturulmasaydı, Bahadır’ın savunacağı bir şey varsa, o da gerçeğin peşinde olmak olurdu.”

Erdoğan, milletimize bu büyük iftirayı atan Biden’la görüştükten sonra Hamdolsun hiç gündeme gelmedi.” diyebilirken bir eş, bir emekli diplomat ABD Başkanı’na en azından böyle tepki gösterdi.

Melek Sina Baydur, tüm bunları Tarihçi Kitapevi’nden geçtiğimiz Şubat’ta çıkan Kayıt Dışı Anılar – 20 Diplomat Anlatıyor isimli kitapta ilgi ve bilgimize sundu.

Keşke yöneticilerimiz de bu kitabı okusa. Belki Ermenistan’la “normalleşme” konusundaki bu isteklerini biraz frenler, beraberinde bir zamanların güçlü Dışişleri mekanizmasını nasıl tahrip ettiklerini de görürler!..

Şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

Müyesser YILDIZ
2 Ağustos 2022

Kategori:Uncategorized