İçeriğe geç

Vural Avar’ı Öldüren 28 Şubat Davasındaki “2011/154446” No’lu Dosyaya Ne Oldu?

Tüm Türkiye, Timur Soykan’ın ortaya çıkardığı 6 yaşındaki bebeğin evlendirilmesi rezaletini konuşurken, konuşmayan tek isim Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dı.

Bozdağ, bunun sebebini Abdülkadir Selvi’ye şöyle açıkladı:

Ben Adalet Bakanı’yım. Adalet Bakanı her konuda konuşmaz. Hele hele yargıya intikal eden konularda konuşmaz. Bizden, görüşülen davalarda tarafgirlik bekleniyor. Benim her sözüm yargıyı etkiler… Şimdi bırakalım yargı görevini yapsın, hukuk işlesin; sonuçta adalet de hak da ortaya çıkacaktır.”

Bu sözlerden sonra Selvi de, “Bekir Bozdağ haksız mı?” diye sordu.

Elbette haklıydı.

Ama aklıma hemen haksız-hukuksuz bir şekilde yargılanıp hapse atılan 75-90 yaşındaki askerlerin sağlık durumuyla birlikte, Bozdağ’ın 28 Şubat davası sürerken yaptığı açıklamalar geldi.

İlk fırsatta bu büyük çelişkiyi yazmayı planlıyordum; ancak 4 gün sonra, ne yazık ki, emekli Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde hayatını kaybettiği haberi geldi.

Bozdağ’ın Adalet Bakanı sıfatıyla söylediklerini şimdi hatırlatayım.

27 Şubat 2017’de katıldığı 28 Şubat ve Adalet Konferansı’nda; “Tanklar yürüdü, ‘Balans ayarı yapıyoruz.’ dendi; ama kimse, ‘Kime balans ayarı yapıyorsun?’ diye soramadı, böyle cümle kuramadı… 28 Şubat sürecinde Türkiye’nin medyası da iyi bir imtihan vermedi… Akademisyeni, yargısı, siyasetçisi; o da iyi sınav vermedi… Merhum [Necmettin Erbakan] Hocamız direndi, direndi, sonra imzaladı. Siyaseti ve demokratik güçleri yanında göremedi… İstifa etmek zorunda bırakıldı. Orada aslında iradi bir istifa yoktur. Zorladılar, istifa etti, yeni bir hükümet kurma süreci başladı.” dedi.

Bozdağ, bu yılki 28 Şubat’ın yıldönümünde de görüşlerini paylaştı. Önemi ve özelliği şuydu:

Yargıtay, verilen kararlardan bazılarını bozmuştu; yani dava bitmemişti, yeniden görülecekti. Buna rağmen, “28 Şubat, Anayasa’nın, hukukun, kanunların, milli iradenin ve demokrasinin çiğnendiği bir kara gündür, haksız ve hukuksuz karanlık bir sürecin başlangıcıdır. Bu kara günü ve devamındaki karanlık süreci unutmamalıyız ve unutturmamalıyız.” şeklinde paylaşım yaptı.

Daha iki ay önce; 28 Şubat davası 16 sanık yönünden yeniden görülürken de Demokrat Parti’nin 6’lı masada bulunmasına tepki olarak şöyle konuştu:

Yargıçların, 28 Şubat’ta Genelkurmay Başkanlığı’na esas duruşa geçtiği gün ‘adalet’ diyen diliniz nerdeydi? Yargıçlar gidip de askerin karşısında esas duruşa geçer, hükümet bunu seyreder, Meclis buna ses çıkarmaz. Nerede sizin adalet anlayışınız? Biri sesini çıkarmadı. Bu hukuksuzluğu yapanları ayakta alkışladılar… Rahmetli Erbakan olsaydı; 28 Şubat’ın gününün failleriyle, 28 Şubat mazlumlarını yan yana oturtanlara ‘Hadi oradan sizi gidiler’ derdi. Bunlara haddini bildirmez miydi?”

Ez cümle; Hiranur Vakfı’ndaki rezalet karşısında “görevi” gereği sustuğunu bildiren Bakan Bozdağ, 28 Şubat davasında ise hem konu “yargıya intikal etiği” halde konuştu hem de ayan beyan “taraf” oldu.

Şimdi yine kendi tespitiyle soralım: o sözleri yargıyı etkilemiş midir, etkilememiş midir?

Sivil Kanat” Dosyası

28 Şubat davasının bir başka boyutuna gelelim. Malûm; o döneme ilişkin olarak sadece askerler değil kimi gazeteciler, sivil toplum örgütleri ve sermaye grupları da suçlandı. Her fırsatta, askerlerden sonra sıranın onlara geleceği mesajı verildi.

İşte yakın zamandan bir örnek:

Yıl 2018; 28 Şubat davasında Savcı, yargılanan askerlerden 60’ı hakkında müebbet hapis cezası istediğinde Erdoğan Afrika gezisindeydi.

Beraberindeki gazeteciler, “28 Şubat’ın kumpas olduğunu savunanlar var. Siz ne diyorsunuz?” şeklinde bir soru yöneltince, “O süreci yaşamış, kısmen bedel ödeyerek yaşamış biriyim. O işin sivil kanatlarının bizim üzerimizde oynadığı oyunları gördük. Yargı, sivil kanadın hangi boyutta olduğunu da ortaya çıkaracaktır.” karşılığını verdi.

Sivil kanat ile neyi kast ettiği” sorulunca da şunları söyledi:

Sendikalar, medya, iş dünyası… O dönem ‘Beşli çete’ mi ne diyorlardı?.. Ama bunlara hiç dokunulmadı şu ana kadar. Tamamen es geçildi. Şimdi muhtemelen bunlar da gündeme gelecektir. Bizim tek arzumuz, adaletin tecelli edilmesidir. O zaman verilmiş kararlarla mağdur oldukları için haklarını arayan insanlar var. Bedel ödemesi gerekenler buyursunlar bedelini ödesinler.”

Yargıtay’ın Onama Kararına Bile Yansıdı

Erdoğan’ın işaret ettiği sivil kanat” meselesi, Yargıtay’ın 30 Haziran 2021’deki 28 Şubat davasını onama kararına ise şu ifadelerle yansıdı:

28 Şubat’ta, birtakım sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra basın-yayın kuruluşlarının, üniversitelerin, sendikaların, sermaye çevrelerinin, sivil bürokrasinin, yargı mensuplarının desteği alınarak 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısında alınan kararlar hükümete dayatılmış, koalisyon ortağı parti milletvekillerinin baskı, tehdit, şantaj ve ikbal vaadiyle istifa ettirildikleri öne sürülmüş, nihayetinde seçilmiş bir hükümet işlevsiz hale getirilerek istifaya zorlanmıştır.”

Süreçte tüm toplum üzerinde psikolojik harekât faaliyetleri uygulanmıştır. Bu çerçevede tehdit, gerilim, korkutma, beyin yıkama, düşman algısı oluşturma vb. yollarla toplum baskı altında tutulmuş ve ‘laik-anti laik’ şeklinde ayrıştırılmaya çalışılmıştır.”

Söz konusu psikolojik harekât faaliyetleri yoluyla bu süreçte planlı bir şekilde ‘toplum mühendisliği’ faaliyetleri yürütülmüş; 5 Ocak 1997 tarihinde, Ankara’da TÜRK-İŞ, DİSK, DSP ve Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde, ‘Türkiye’ye Sahip Çık! Demokrasi İçin Mücadele Et!’ sloganıyla bir miting yapılmıştır. Bu mitingde konuşan TÜRK-İŞ Başkanı Bayram Meral, ‘Mollalar laik sistemi asla değiştiremez. Bu çağdaş ülkenin güvencesi bizleriz.’ demiştir. Bu miting, Cumhuriyet Gazetesi’nin 6 Ocak 1997 tarihli nüshasında, ‘Mollalara Geçit Yok’ manşetiyle verilmiştir.”

28 Şubat sürecinde hükümetin büyük ortağı olan Refah Partisi ve onun liderine psikolojik harekât, cebir, şiddet ve tehdit yöntemi uygulanırken diğer ortağı Doğru Yol Partisi ve onun lideri Tansu Çiller’e karşı da aynı yöntemler uygulanmıştır. Bu kapsamda, Tansu Çiller’in CIA ajanı olduğu iddiası ortaya atılmış, Genelkurmay Askeri Savcılığınca Tansu Çiller hakkında vatana ihanet suçundan soruşturma yapılacağına ilişkin basın yayın organlarında günlerce yayınlar yapılmış, Tansu Çiller’in hükümetten ayrılması için değişik şekillerde tehditlerde bulunulmuş, yine bu minvalde sosyal medyaya yansıdığı kadarıyla dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’e galiz tehdit ve hakareti içeren sözler sarfedilmiştir.”

O Dosyanın Akıbeti

Peki, 28 Şubat’ın sivil kanat” dosyası ne oldu?

Davaya bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Nisan 2018’de 21 sanığı müebbet hapis cezasına çarptırırken o dosyanın ayrıldığını bildirmişti.

Ayrılan bu dosyanın numarasını, 28 Şubat davasında hüküm giyen isimlerin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun ardından Adalet Bakanlığı’nın geçtiğimiz aylarda gönderdiği savunmalardan buldum.

Bakan Bekir Bozdağ adına gönderilen sözkonusu savunmalarda denildi ki;

… amaç suçun 4 Şubat 1997 tarihinde tankların yürütülmesiyle icrasına başlanmasından zararlı netice olan 54. Cumhuriyet Hükümetinin Başbakanının istifa etmek zorunda bırakılmasına kadar bir süreç halinde planlanıp tedricen uygulandığı, bu planlamayı hayata geçirecek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Suçlar Bürosunun 2011/154446 soruştuma sırasında haklarında soruşturma devam eden diğer failler ile fikir ve eylem birliği içinde kapsamlı bir organizasyon dahilinde…”

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapısında ve mensubu olmakla sahip oldukları silahlı güce ve kaynağını Anayasa’dan ve yasalardan almayan hukuka aykırı bir yetkiye dayanmak suretiyle meydana getirdikleri Batı Çalışma Grubu oluşumu ile fikir ve eylem birliği içinde hareket eden sanıklar ve haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Suçlar Bürosu’nun 2011/154446 soruştuma sırasında haklarında soruşturma devam eden diğer failler ile birlikte istifa etmek zorunda bırakılmak suretiyle icra organını cebren ıskata veya vazifeden men etme zararlı sonucunu meydana getirmişlerdir.”

[…] gazete manşetleri, batı üst kurulu çalışmaları, fişlemeler, ihraçlar, istihbarat faaliyetler gibi maddi cebir olarak ortaya çıkacak hareketlerin kolaylaşması, aksamadan yürütülmesi ve amaç suç bakımından öngörülen neticeye ulaşmasını sağlayacak çalışmaların tamamlandığı, geriye sadece fiziki kuvvet kullanmaya bağlı maddi cebri içeren hareketlerin kaldığı anlaşılmaktadır.”

Adalet Bakanlığı’nın yazılarından, “2011/154446” nolusivil ayak” dosyasının halen açık olduğunu anlıyoruz.

Ya akıbeti? Araştırdım, soruşturdum ve şu bilgilere ulaştım:

Numarasından da anlaşılacağı üzere, bu dosya daha 2011’de askerlerin davasından ayrılmış.

Akabinde görevli Savcı, özellikle Aydın Doğan’la ilgili MASAK’a çeşitli yazılar göndermiş. MASAK’tan dişe dokunur bir bilgi gelmemiş.

15 Temmuz darbe teşebbüsü yaşanınca da dosya o haliyle kalmış.

Asıl kısmına gelince;

20 yıllık zamanaşımının, Erdoğan’ın “Sendikalar, medya, iş dünyası… O dönem ‘Beşli çete’ mi ne diyorlardı?.. Şimdi muhtemelen bunlar da gündeme gelecektir.” demesinden 1 yıl önce dolduğu ortada.

Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi, dosya hâlâ açık gözüküyor.

Bunun ne anlama geldiğini sorduğum bir yargı mensubu, şu karşılığı verdi:

Demek ki, kapatmaya cesaret edemiyorlar.”

Haliyle de dosya, “28 Şubat’ın sivil ayağı” olduğu öne sürülenler üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor.

Sonucu mu? Gerek 28 Şubat davasındaki haksız hukuksuz yargılamalar gerek verilen mahkûmiyetler gerek 75-90 yaşındaki askerlerin hapiste çektikleri gerekse de Vural Avar’ın cezaevinde hayatını kaybetmesi karşısında, o dönemin anlı-şanlı isimlerinin ölüm sessizliğine bürünmesinin sebebi başka ne ola ki?!

Demokles’in kılıcı olan o dosyanın hukuki durumu ortada olduğuna göre, diyorum ki;

Tehlike geçti, çıkabilirsiniz!..”

Müyesser YILDIZ
25 Aralık 2022

Kategori:Uncategorized