29 Ekim günü Cumhuriyet Bayramı’mızı kurtardık, gelin Cumhuriyet Nişanı’nı da kurtaralım.
Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Gül 15 gün kadar önce bu yılın Cumhuriyet Nişanı’nı Straw’a taktı. Straw’ın nasıl biri olduğunu, “Cumhuriyetin Derisini Yüzdüğü İçin mi?” başlıkla yazımda anlatmıştım. Çünkü, Türkiye’nin AB kapanında tutulması için verdiği mücadele(!) sırasında, “Tavşanı evvela yakalayalım, derisini sonra yüzersiniz” demişti.
İlave bilgilerim var:
Tarih 3 Ekim 2005; Türkiye’nin derisini yüzme rehberi niteliğindeki Müzakere Çerçeve Belgesi imzalanacaktır, Gül ve Straw dönemin Dışişleri Bakanlarıdır. Gül bir türlü Ankara’dan Lüksemburg’a uçmaz. Çünkü ortada önemli bir kriz vardır; AB, Rum kesiminin NATO başta olmak üzere uluslararası kuruluşlara üye olabilmesi kararını almış, bunu da Müzakere Çerçeve Belgesi’ne yazmıştır.
Böyle bir maddeye imza koymak, Türkiye’nin sadece KKTC’yi değil, kendisini de inkâr etmesidir.
Günlerce sürecek tartışmalar başlar. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, Başbakan Erdoğan’ı arayıp, AB nezdinde Türkiye lehine girişimde bulunacakları sözü verdiği anlatılır.
Gül o madde değişmezse, 4 Ekim’de herşeyin biteceğini, bir daha biraraya gelme olmayacağını belirtip, “Çok rahatım. Mesajlarımız net şekilde, en üst seviyede iletildi. Top tamamen onların sahasında” açıklamasını yapar.
Sonuçta İngiltere Dışişleri Bakanı Straw ve Türkiye Büyükelçisi Westmacott’un üstün çabaları(!) ile bu kriz sözümona çözülür ve Gül, uçağa atladığı gibi gidip, belgeyi imzalar. Bu “çözüm”de Türk Milleti’ne, “zafer… istediğimizi aldık” diye sunulur.
Gül Lüksemburg’a hareketinden önce şunları söyler:
“Bugün Türkiye için tarihi bir gündür. Herkese hayırlı olsun. Bu AB’yle tam üyelik müzekerelerinin başlama noktasıdır. Müzakereye başlayan ülkenin statüsü değişecektir. Türkiye’nin bu noktaya gelmesinde bir çok hükümetin ve liderin katkısı olmuştur. Son günlerde AB dönem başkanlığıyla çok yoğun bir müzekere süreci yaşandı. Yarım saat öncesine kadar devam etti. Bir uzmlaşma var. Detaylarına girmeyeceğim, göreceksiniz.”
İngiliz Dışişleri Bakanı Straw da, “30 saat süren uğraşlar sonunda yorulduk, ancak buna değdi. Bu süreçte tüm taraflar kazandı” der.
Gerçekte ise hiçbir şey çözülmemiş, sadece Türkiye aldatılmıştır. Nasıl mı? Straw’ın anılarını kaleme aldığı “Last Man Standing: Memoirs of a Political Survivor” adlı kitabı geçenlerde yayınlandı. Bakın kitapta bu krizle ilgili neler anlatıyor:
“25 üye ülke imzalamaya hazırdı ancak şimdi de Türkiye konuyu deşiyordu. Abdullah Gül’e farklı kelimeler ve anlatım biçimiyle konuyu önerdim olmadı, bir daha kelimeleri değiştirerek önerdim, yine olmadı. Condeleezza Rice telefon trafiğini yürütüyordu. Son olarak, Londra’da olan Tony’den (Blair) Erdoğan’ı aramasını istedim. Tony, Erdoğan’ı ikna etti. Erdoğan, Abdullah’ın kabul etmediği anlatım biçimindeki halini kabul etmişti. Ama işin doğrusu, zaten önerilen anlatım biçimleri arasında çok da fark yoktu.”
Straw’ın itiraf ettiği, elbirliğiyle oynanan “kelime oyunu” şudur; AB’nin Dönem Başkanı İngiltere’nin yaptığı, hiçbir geçerliliği ve anlamı olmayan bir açıklamayla Türkiye oyalanırken, o madde aynen muhafaza edilip, yine AB ve Rum kesiminin kazanması sağlanır.
Daha vahimi ne biliyor musunuz; Straw nişanı almadan önce kitabının bir kopyasını Cumhurbaşkanı Gül’e sunmuş… Herhangi bir Türk yetkiliden henüz doğrudan tepki almadığını belirtip, “Umarım yazdıklarımı onaylamışlardır” demiş.
Onaylanmış olmalı ki, Cumhuriyet Nişanı takıldı!..
“Alan razı, veren razı” denebilir, ama unutmayalım ki, “aldatılan” biziz.
Peki biz bu aldatmaya ve Cumhuriyet Nişanı’nın böyle birisine verilmesine razı olabilir miyiz?
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
1 Kasım 2012
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/abdullah-gule-onerdim-olmadi-sonra-tony-erdogani-ikna-etti-0211121200.html