Başbakan Erdoğan, devlette “cemaat” örgütlenmesinden söz edip, öncelikle polis teşkilâtını hallaç pamuğu gibi atıyor. Medyası da, “Cemaatin Emniyet’teki İmamını” adım adım izleyip, deşifre ediyor.
Acaba bu “örgütlenme” son 2.5 yılda mı gerçekleşti?
Niye mi soruyorum?
Haliç’te Yaşayan Simonlar-Dün Devlet Bugün Cemaat adlı kitabı yazmasından sonra Hanefi Avcı hakkında onlarca dava açılırken, kitaptaki iddialarla ilgili çok sayıda idari soruşturma ve araştırma yapıldı.
Bunlardan birisi de İçişleri Bakanlığı’nın 31 Aralık 2010 tarihli onayıyla, Mülkiye Müfettişlerinin yaptığı “gizli” damgalı araştırmaydı. 4 Ocak 2011’de başlayıp, 9 Mayıs 2011’de sonuçlanan araştırmada 1 Vali, 5 Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, 8 merkez emniyet müdürü, 32 daire başkanı, 10-15 eski ve yeni il emniyet müdürü ile şube müdürü, 1 Polis Koleji Müdürü, 1 Polis Akademisi Başkanı, 1 Emniyet Ataşesi ve “Cemaatin Polisteki İmamı” olduğu öne sürülen Osman Hilmi Özdil’in bilgisine başvuruldu. Ki bunlar arasında, bugün Erdoğan’ın görevden aldığı ya da “paralel devleti” soruşturmakla görevlendirdiği isimler de vardı.
Bu kadar insana ne mi soruldu? Avcı’nın yazdıklarından hareketle, şu konular:
-İstihbarat birimleri ile Emniyet Teşkilâtında görev yapan üst düzey yetkililerin emniyet Teşkilâtından sorumlu Ömer Beyi (Osman Hilmi Özdil) bildikleri ve takip ettikleri…
-2007 yılında Ömer Bey ve Yenimahalle ile ilgilenen Sinan Beyin ABD’ye giriş ve çıkışlarında FBI tarafından önce sorgulandıkları, orada bulunan bazı emniyet mensupları tarafından karşılandıkları ve FBI tarafından alınan ifadeler ile bilgi/belgelerin birer örneğinin Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderildiği…
-Emniyet Teşkilâtında görevli bazı memurların sivil kişiler adına tutulan evleri değişik amaçlar için kullandıkları, söz konusu sivil kişilerin lojman ve resmi işyerlerine giderek, emniyet görevlileri ile görüştükleri, bunların faaliyetlerinin fiziki ve teknik takipler sonucunda tespit edildiği, Van ve Diyarbakır emniyet müdürleri tarafından bu şahıslarla ilgili araştırma yapıldığı…
-Emniyet Teşkilâtı tarafından yapılan çok gizli bazı operasyon ve telefon detay bilgilerinin bazı görevliler tarafından bazı internet siteleri ile gazetelere servis edildiği, planlama aşamasında bulunan gizli operasyon bilgilerinin önceden duyurulduğu…
-Teşkilât mensupları ile ilgili listeler yapıldığı, Elazığ ve Burdur’da yaşanan üzücü hadiselerle bu bilgilerin ortaya çıktığı…
Görünürde bunlar olsa da iş, “Poliste cemaat var mı, yok mu?” araştırmasına dönüştü. Sonuç mu?
O süreçte başlarına ilginç olaylar gelen, haklarında soruşturma veya dava açılan Sabri Uzun, Mustafa Gülcü, Celal Uzunkaya ile bir süre hapis yatan Emin Arslan’ın “muğlak” cevapları dışında bu kadar insan, “Cemaati görmedik, duymadık, bilmiyoruz” dedi.
İşte o cevaplardan bazıları:
“Beni kimse teslim almadı… Emniyet Teşkilâtına cemaatin hâkim olduğu iddiaları hayal mahsulüdür… Herhangi bir emare ve şikâyetle karşılaşmadım… İnanmıyorum, varsa da beni etkilemez… Avcı’nın iddiaları afaki, hayal mahsulü… Bir meslektaşımızın ruh dünyasında yaşadığı hezeyanlar… Bunun mümkünatı yoktur… Bazı daire başkanlıklarının ele geçirildiği iddiası komiktir, yaşanan acı bir komedidir… Her dönemde hükümete bağlı grupların teşkilâta hakim olduğu söylenir, ama hiçbirisi Emniyete hâkim olamamıştır… Emniyete böyle bir yapılanma isnadında bulunulması çok çirkin, Emniyet Genel Müdürlüğü hafife alınacak bir kurum değildir… Böyle bir yapılanma olsa muhakkak hissederdim… Benim dairemde böyle bir yapılanma söz konusu değil, olsa muhakkak haberim olurdu… Bugüne kadar çalıştığım birimler içinde ‘ben Fethullahçıyım’ diyen hiçkimseye rastlamadım… Olsa, muhakkak bir yerde fark edilirdi… Avcı’nın kitabı bir dedikodu kitabı… Bunlar yıllardır Doğu Perinçek’in başkanı olduğu Türkiye İşçi Partisi paralelindeki Aydınlık Dergisi tarafından ortaya atılan klasik söylentilerdir…”
Bu cevaplara, bir de şimdiki gelişmelere bakınca akla üç ihtimal geliyor:
Ya bu kadar polis müdürü “yalan” söyledi…
Ya “cemaat örgütü” Emniyet Teşkilatına son 2.5 yılda sızdı…
Ya da Başbakan Erdoğan “ruh dünyasında hezeyanlar yaşıyor, hayal görüyor, dedikodu yapıyor”, bizler de “acı bir komedi” filmi izliyoruz…
-Ergenekon “Arınma Operasyonu” İmiş-
Onlarca polis müdürünün ifadesi arasından özellikle birisi çok dikkat çekici. Bu ifadenin sahibi; halen önemli bir görevde bulunan, o dönemde ise Emniyet’te tüm kritik operasyon ve davalarda etkili olan bir birimin başındaki kişi.
Bu etkili isim, araştırmanın resmi başlangıç tarihinden aylarca önce, 12 Ekim 2010 tarihinde Mülkiye Müfettişlerine verdiği ifadede aynen şunları söyledi:
“Geçerli hiçbir delile dayanmayan ve bugüne kadar değişik mihraklar tarafından dile getirilen, amaçlarının sadece Emniyet Teşkilâtını yıpratmak, halkın gözünde küçük düşürmek olan, sanki bir yerlerden emir alıyormuş intiabını uyandırmak isteyen kişilerin kin ve garezle dile getirdiği hayal mahsulü, iftira boyutuna varmış iddialardan başka birşey değildir. Amaç son dönemde büyük operasyonlara imza atmış, emniyet, asayiş hizmetlerinde liyakatını ispat etmiş ülkemizin güzide bir teşkilatı olan Emniyet Genel Müdürüğünü ve dolayısıyla İçişleri Bakanlığını yıpratmaktır. İşin esasında, söz konusu kitapta gerek referandum öncesi basılması ve gerekse içerik itibarıyla dile getirilen konuların uçukluğu gözönünde bulundurulduğunda, gerek adli makamları ve gerekse adli süreci yürüten kolluk birimlerini devre dışı ve şaibe altında bırakmaya dönük bir operasyondur. Temelde de son yılların en büyük operasyonu olan, daha doğrusu ülkemizin arınma operasyonu olan Ergenekon Operasyonunu şaibe altında bırakmak, operasyonu etkisizleştirmeye çalışmak, operasyon içerisinde geçen değişik çalışmaları küçük göstermek, sıradanlaştırmak gibi amaçlar taşıdığı kanaatindeyim.”
Eylül 2010’da Hanefi Avcı’nın “Devrimci Karargâh” davasından tutuklandığını, ardından Şubat 2011’de Odatv operasyonun başladığını, bu davaya dahil edilen Avcı’nın kitabının “Ergenekon terör örgütünün talimatıyla” yazılıp, “Ergenekon operasyonlarını itibarsızlaştırmayı” amaçladığı iddialarının gündeme geldiğini düşününce, “Ne derin bir ifade, ne isabetli bir öngörü!..” kanaatine varmamak elde değil.
-MİT Cevap Vermedi mi?-
Bu araştırmada ilginç bir detay daha var.
“İstihbarat birimleri ile Emniyet Teşkilâtında görev yapan üst düzey yetkililerin emniyet Teşkilâtından sorumlu Ömer Beyi (Osman Hilmi Özdil) bildikleri ve takip ettikleri…”,
Ve
“2007 yılında Ömer Bey ve Yenimahalle ile ilgilenen Sinan Beyin ABD’ye giriş ve çıkışlarında FBI tarafından önce sorgulandıkları, orada bulunan bazı emniyet mensupları tarafından karşılandıkları ve FBI tarafından alınan ifadeler ile bilgi/belgelerin birer örneğinin Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderildiği…” iddialarıyla ilgili olarak Mülkiye Müfettişleri, 20 Ocak 2011’de İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’na şöyle bir yazı yazdı:
“Dile getirilen hususlarla ilgili olarak, istihbarat birimleri tarafından herhangi bir tespit yapılıp/yapılmadığı ve şayet iddialar doğru ise konuya ilişkin belge/bilgiler ile yapılan adli/idari işlemlere ilişkin kayıtların birer suretinin, MİT Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan temin edilmesi…”
Peki ne mi oldu?
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı 1 ay sonra 21 Ocak 2011 tarihinde her iki iddia için, “Bahse konu iddia ile ilgili İstihbarat Dairesi Başkanlığınca herhangi bir tespit yapılmamıştır” cevabını verirken, Müfettişlerin açık talebine rağmen, MİT’e bu konu sorulmamış veya MİT’ten cevap gelmemiş olmalı ki, raporda buna dair bir bilgi yer almadı.
“Cemaatin İmamının” peşine düşen, ABD’de yaşandığı öne sürülen o olayları dahi hatırlatan Erdoğan medyası, 2011’de belki MİT’e sorulmayan, belki MİT’in göndermediği veya belki rapora konmayan o cevaba da şimdilerde ulaşır mı acaba?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
3 Ocak 2013
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/emniyette-cemaatci-orgutlenme-gordunuz-mu-0301141200.html