İçeriğe geç

O Suç Duyurusu AYM’ye Gönderildi… Ama Nasıl?!

Ülkemiz bir haftadır anayasasız.

Sebebi malûm. Anayasa’nın açık hükmüne rağmen, Anayasa Mahkemesi’nin Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki tahliye kararı uygulanmadı. Uygulanmadığı gibi, TBMM’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değil, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin garip kararı okunarak Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü.

Atalay’ın milletvekilliğinin düşüp düşmediği tartışmalı; ama artık bir anayasamızın olmadığı kesin.

Anayasa yoksa Meclis de diğer kurum ve kurallar da yoktur.

Ama herkes anayasa varmış gibi göreve devam etti; hatta TBMM, üstüne yemin ettiği anayasayı yok saydıktan bir gün sonra Hakim ve Savcılar Kurulu’na (HSK) üye bile seçti!..

Atalay’ın milletvekilliği geçen Salı günü kağıt üzerinde düşürüldükten iki gün sonra Erdoğan, şeriatı savundu. Öyle özel bir toplantıda veya şahsi ibadeti sırasında değil, devletin resmi bir töreninde. Yani o da Anayasa’daki “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez” maddelerinden “laiklik” ilkesini çiğnedi.

Tesadüf değil, anayasanın Meclis eliyle fiilen ortadan kaldırılmasının verdiği rahatlığın sonucu olsa gerek!..

Her neyse, birkaç gün tartıştıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ilişkin bu tarihi dönüşleri de 1 haftada unuttuk, yeni gündem konularına daldık.

Bu Suç Duyurusunu Ne Yapmalı?

Aynen hukuk tarihimizde bir ilk olan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Atalay’ın tahliyesi yönünde karar veren 9 üye hakkında suç duyurusunda bulunması olayındaki gibi.

Sahi, ne oldu o suç duyurusuna? Hafızaları tazeleyelim.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu suç duyurusunu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.

Bir süre sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın konuyla ilgili bir savcı görevlendirdiği, Savcı’nın mevzuat çalışması yaparak Başsavcı Bekir Şahin’e sunacağı, Şahin’in de incelemesinin ardından gereği için dilekçeyi Anayasa Mahkemesi’ne sunacağı bildirildi.

Sözkonusu haberi geçen devletin Anadolu Ajansı’ydı. Yani eften püften bir bilgi değildi.

O günlerde tüm hukuk otoriteleri, hatta siyasiler, bu suç duyurusunun işlevi olmadığını anlattı. Sebebi belliydi: 9 üye hakkında soruşturma açılabilmesi için 15 üyeli AYM’de 10 hakimin onay vermesi gerekiyordu!..

Hemen burada 12punto yazarı Av. Ruşen Gültekin’in yorumunu hatırlatalım; “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu suç duyurusunu AYM’ye göndermeyebilir.” demişti.

Sonuç mu?

Av. Ruşen Gültekin maalesef yanıldı; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, o suç duyurusunu AYM’ye gönderdi.

Ama nasıl mı?

Sadece “bilgilerinize” denilen bir üst yazıya, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin suç duyurusunu eklemek suretiyle… Yani ortada bir iddianame veya suç duyurusunun gereği için öngörülen, istenen bir şey olmaksızın, Yargıtay 3. Ceza Dairesi ile AYM arasında postacılık yapıldı.

Bundan sonrası mı?

AYM toplantı yeter sayısı bulursa; toplanıp bunu gündemine alıp almamaya karar verecek. Gündemine alıp kabul ederse de herhalde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan kendileri hakkında iddianame hazırlanmasını isteyecek.

Ya da Başkan Zühtü Arslan, herhangi bir işlem yapmaya gerek görmeden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu yazısını AYM arşivine kaldıracak.

Türk hukuku için nasıl absürt ve ibret-i alem bir manzara, değil mi?!..

Yargıtay Başkanlığı’na Sürpriz Aday

Yargıtay’dan söz etmişken; dikkat çekici bir gelişmeyi daha aktaralım.

Malûm, Erdoğan tarafından iki dönem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na seçilen Akarca 24 Mart 2020’den bu yana Yargıtay Başkanı.

Yani yaklaşık 2 ay sonra başkanlık seçimi var. Akarca’nın yeniden aday olmasına kesin gözüyle bakılırken, sürpriz bir ismin daha aday olacağı konuşuluyor.

Kim mi bu sürpriz isim? AYM’nin Can Atalay’ın tahliyesi yönündeki iki kararına direnen 3. Ceza Dairesi’nin Başkanı Muhsin Şentürk.

Yargıtay kulislerindeki iddialara göre; Şentürk’ün adaylığını Saray’daki bir grup istiyormuş.

En çok merak edilen ise Erdoğan’ın Mehmet Akarca’dan vazgeçip Şentürk’ü destekleyip desteklemeyeceği.

Şayet Erdoğan da Muhsin Şentürk’ü istiyorsa, Akarca’nın adaylığını koymayacağı ve yaş haddine henüz 4 yıl olduğu halde emekliye ayrılacağı tahmin ediliyor.

Ez cümle; Erdoğan’ın, görev süreleri önümüzdeki aylarda dolacak olan AYM Başkanı Zühtü Arslan ile üye Emin Kuz’un yerine yapacağı atamalar kadar Yargıtay Başkanlığı seçimi de önemli olacak ve muhtemelen yüksek yargının fethi tamamlanacak.

30 Yıl Önce Ne Dediyse

Gidişatın anlam ve önemi itibarıyla, Erdoğan’ın 30 yıl önce Refah Partisi Ümraniye İlçe Teşkilâtı’nın açılışındaki bazı sözleriyle bitirelim.

“‘Ben Müslümanım.’ diyenin tekrar yanına gelip bir de ‘Aynı zamanda laikim.’ demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslümanın yaratıcısı Allah kesin hakimiyet sahibidir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ koskoca bir yalan. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.”

“Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor… Yahu bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek yahu!..”

“‘Türkiye Cezayir olur mu?’ diye soruyorlar. Biz hazmettire hazmettire geliyoruz, Allah’ın izniyle. Artık bu film tanınmaya başladı. Şimdi artık millet sadece aktörleri değil, senaryoyu değiştirmeye talip. Ve bu senaryonun değiştirilme çalışmalarıdır bu çalışmalar.”

“Biz onun için geliyoruz. Bu düzenin koruyucusu olamayız, mümkün değil. Bu hukuku hazırlayanlar, bu düzenin kaldırılmasının maşası olacaklar.”

Müyesser YILDIZ
5 Şubat 2024

12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/o-suc-duyurusu-aymye-gonderildi-ama-nasil-19991

Kategori:Uncategorized