Nur topu gibi yeni bir gündem maddemiz oldu. İnşallah şu “özel ordu” işi, “Terörle Mücadele Özel Temsilciliği, üçlü mekanizma, anlık istihbarat, Barzani’yle işbirliği, Mahmur’un kapatılması, PKK’nın sözde liderleri (kendilerinin değil) listelerinin teslimi” gibi oyalamacaları artık yemediğimizin anlaşılmasından sonra bulunmuş yeni bir “fantezi”dir!..
Bunun “nedenlerini” anlatmadan önce, sizleri 17 yıl önceye götürmem gerekiyor. “Yeni bir fantezi” dediğime bakmayın, gerçekte bu daha Başbakanlığının ikinci ayında Çiller’e söylettirilmiş bir projeydi.
1993’ün Ağustosu, terörün en azgın günleri… Başbakan Çiller durup dururken, “vahiy” gelmişçesine terörle mücadelede, “özel ordu” fikrini ortaya atar. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in haberi bile yok. Ve bakın, bu “vahiy”e nasıl veryansın eder:
“Özel ordu teşkil edelim deniliyor. Hangi statü ile özel ordu teşkil edeceksiniz? İşte ordumuz var… Özel ordu kurmak için kanun mu çıkartacaksınız? ‘Efendim bunların eğitimi farklı olacak’… Bu orduya ver o eğitimi. Bu fikri ortaya atanın gerekçesini bilmiyorum. Devletin kurumları var. MGK var. MGK’da böyle bir konu görüşülmedi, gündeme gelmedi. MGK’nda şunlar deniliyor; Özel eğitim verelim… Orduya özel eğitim vermek ayrı bir konu. Ama özel ordu kuralım demek ayrı. Hangi Anayasa’ya dayanarak özel ordu kuracaksınız? Hangi yasaya dayanarak özel ordu kuracaksınız? Bunun yetkileri ne olacak? Kıyafeti ne olacak? Özel ordu demek, ‘devlet bu işi yapamadı, bazı kimseler ordu kurup, bu işi halletsin’ demektir. 120 bin kişiyle yapamadığımız işi 3 bin kişiyle mi yapacaksınız? Böyle şey olmaz. Kanun ve nizamlara bağlı olmayan özel güvenlik gücü olmaz. Sonra Çerkez Ethem’ler çıkar ortaya. Yeniçeri olayları, Nizam-ı Cedid bunlar hep yaşanmış. Yozgat’taki isyan bastırılamayınca, Çerkez Ethem’e müracaat edilmiştir. Ama sonra bu adam Ankara Garı’nda Atatürk’ü öldürür diye kuşkuya düşülmüştür. Her şeyi normal düzen içinde çözmek gerekir. Türkiye’nin sorunları mucize ile çözülmez. Böyle bir bekleyişle hiçbir yere varamazsınız.” (Milliyet-14 Ağustos 1993)
Demirel’in bu tespitlerinin altına, 17 yıl sonra yeniden hortlatılan aynı tartışmada Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un Uğur Dündar’a söylediklerini koyalım. TSK’nın zaten 1980’nden beri özel eğitim programlarıyla “profesyonelleşme” çalışmalarını yürüttüğünü uzun uzun anlatan Başbuğ, kendileri ve birilerinin “profesyonellikten” ne anladıklarını ise şöyle dile getirdi:
“TSK’nde profesyonelleşme deyince ne anlayacağız? Zaten subay profesyonel, astsubayınız bir meslek, ama biz meslek olarak kabul etmiyoruz. Çünkü biz hakikaten askerliği bir yaşam tarzı olarak kabul ediyoruz. Ne demek profesyonel meslek? Yani neticede yaptığınız iş için bir maddi karşılık alıyorsunuz. Bu meslekte, bu yaşam tarzında her şeyi siz maddiyatla ölçerseniz bu meslek niteliğini özellikle Türk Ordusu niteliğini kaybeder, ben ona da karşıyım… Ama bazen bazıları bunu yanlış değerlendiriyor. Yani T.C. kalksın, TSK’nin tümünü profesyonel uzman haline getirsin. Doğru da değil, mümkün de değil. Niye doğru değil? Türkiye’de askerlik, bir vatan borcu. Türk Ordusu’nun esas bel kemiğini Mehmetçik oluşturuyor. Biz Mehmetçik’in yerini hiçbir şeyle dolduramayız. Bizim en büyük gücümüz, Mehmetçik bizim her şeyimiz. Şimdi Türk Ordusu’nu Türk Ordusu yapan, artı ordu ile milleti birleştiren entegre eden askerlik. Dünyanın neresinde var askere davul ve zurna ile gönderilen nerede var? Şimdi siz eğer bu sistemle oynamaya kalkarsanız, bu fevkalade yanlış ve kesinlikle katılmıyorum. Doğru olmaz. TSK’nin tümünün profesyonel yani Mehmetçiğin ortadan kaldırılmasını kimsenin ne yüreği, ne vicdanı kabul eder. Bu bizim tarihi devlet asker millet ananemizi kökten sarsar ve Ordu ile Millet arasındaki bağı da kopartır. Ben böyle bir şeyin bir kere prensip olarak doğru olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. İki, bunu maddeten de bütçeyle de karşılamanız hayali olur…”
Demek ki, “devlet aklı”nda bir değişiklik yok ve TSK birilerinin malum “fantezisine” karşı…
YEMEN TÜRKÜSÜNÜN “ÇAĞDAŞLAŞTIRILMASI”
İktidarın, “profesyonel ordu” derken, farklı niyetler taşıdığını nereden anlıyoruz?
Öncelikle Başbakan Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile görüşmesinde söylediği öne sürülen şu sözlerden:
“Gencecik askerler şehit olunca, memlekette infial yaşanıyor. Paralı askerler ise ölümle karşılaşacağını bilerek, görev yapacak…”
Bunun Türkçesi nedir?
İktidarın amacının, terörle mücadele değil, milletin şehit cenazeleri karşısındaki infialini önlemek olduğunun itirafıdır…
Doğu-Güneydoğu’ya sadece “para için veya gönüllü ölmek isteyen” gideceğinden, vicdani redde kademeli geçiş (Paraya ihtiyacı olmayan Egemen Bağış veya Ümit Boyner’in çocukları böylece risksiz yerde askerlik yapacak) demektir.
Yemen Türküsü’nün “Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir… Şol Yemen’de can verenler, biri Memet, biri Memiş” mısralarının “çağdaş” versiyonlarının yazılmasıdır!..
“BENİM ORDUM”
AKP’nin “niyetini” gösteren bir başka tartışma şu;
Başbakan Erdoğan, bu “özel ordu”nun “mevcut bünye” içinde yer alacağını açıkladıysa da birileri, “Erdoğan’ın, özel ordunun kendisine mi, Emniyet’e mi bağlı olacağına henüz karar vermediğini” söylüyor… Demek ki;
Gerçekte TSK dışında bir yapılanma düşünülüyor… Yani, “Benim Bakanım, benim Milletvekilim benim Valim, benim Belediye Başkanım, benim yargım”dan sonra sıra, “Benim ordum”a geliyor…
Demirel’in söylediği gibi, “Devlet bu işi yapamadı. Bazı kimseler ordu kurup, bu işi halletsin” deniliyor…
Başbuğ’un söylediği gibi, “Ordu ile Millet arasındaki bağ kopartılmak” isteniyor…
Köy koruculuğunun kaldırılması ve TSK’nın sınırlarımızdan resmen çekilmesi planlanıyor… (Başbuğ, Uğur Dündar’a, “PKK’ya en birinci hedefiniz nedir, dile benden ne dilersen dense, köy koruculuğunun kaldırılmasını ister” dedi. Sadece PKK mı? Sözüm ona “Medeniyet projemiz” AB’nin yıllardır önümüze koyduğu listenin en başında da köy koruculuğunun kaldırılması var. Sınırlarımızın profesyonel güçlere devri de Brüksel projesi olduğuna göre, AB’nin iki dayatması birden karşılanmış olacak)
Ve dahi askerin, “PKK’ya karşı operasyonların minimize edilmesi”nin veya PKK’lıları gördüğünde, “Hayırlı işler” demesinin önü açılıyor!..
SOROS ORDUSU
AKP’nin iki numaralı ismi Hüseyin Çelik’in, “Özel ordu, sarkık bıyıklı olmayacak” sözünü neye yoralım? Bildiğimiz kadarıyla, “sarkık bıyık” TSK’dan ziyade, özel harekat polislerinde yaygın.
Çelik’in bu tarifinden, “özel ordu”nun “badem bıyıklı veya Amerikan tıraşlılardan” oluşacağı gibi bir sonuç çıkaralım mı?!..
Hemen buradan, İstanbul İl Başkanlığı döneminde Erdoğan’ın “resmi”, şimdilerde “fahri” danışmanlığını yapan Gazeteci Mehmet Metiner’in bir önerisine geçelim. Metiner, “Profesyonel ordu”yu desteklerken, “Ordu, iç güvenlikten çekilmeli” diyor.
Eeee, “dış politika” konularında görüş açıklaması bile yasaklanan TSK, “iç güvenlikten” de çekilirse, ne işe yarayacak?
Dünyanın para sihirbazı, “renkli devrimlerin” finansörü Soros’un, “En iyi ihraç ürününüz askeriniz” sözünü hatırladınız mı?
Demek ki, “özel ordu” kurulduktan sonra TSK, o “işlere” yarayacak!..
FANTAZİYİ BIRAKIP, ŞU MANZARAYA CEVAP BULALIM
“Özel ordu” işi bir “fantezi”dir!..
Çünkü Başbakan ayrı, “yandaşlar” ayrı telden çalıyor. TSK’nın da “olur”u yok…
Çünkü “devlet aklı” daha terörle mücadeledeki “muhataplarda” anlaşamamış… Barzani konusunda Başbuğ, “Sözün bittiği yerdeyiz” diyor. Başbakan, “AB ülkelerinin PKK konusunda çifte standartlarından” yakınıp, “ABD’den PKK’nın önde gelen isimlerini istediklerini, ancak bugüne kadar ilerleme sağlayamadıklarını” açıklıyor.
Barzani’ye “Kak” iltifatında bulunan, terörle mücadelenin “koordinasyonundan” sorumlu Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise şunları anlatıyor:
“K. Irak’ta söylem değişti, çok şey değişti… Bölgesel yönetim PKK ile arasına net mesafe koydu. 2007’de Kürt dayanışması söylemi vardı. Şimdi o yok. Üçlü mekanizmada da istihbarî hazırlıklar yapıldı, onu daha etkin hale getirmeye çalışıyoruz. Hillary Clinton ile hafta sonu yaptığımız görüşmenin belki en güçlü tarafı terörle mücadele tarafıydı. Bundan istifade etmeliyiz. PKK’nın ortak düşman olduğunu daha sonra ABD sözcüleri de tekrarladı. AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Ashton ile terörün Avrupa’daki finans kaynaklarının kurutulması konusunda kapsamlı görüşme yaptık. Ashton ve AB tarafından kararlı adım sinyali aldık.”
Ne zaman anlatıyor? Barzani sözcüsü, “PKK’lıların orada olmadığı” yalanını söylerken… Barzani, “Kürtlerin her ulus gibi devlet kurma hakkı var. Türk, Arap ve İran bunu bir gün kabul edecek” diye meydan okurken!..
O yüzden, “özel ordu fantezisi”ni bırakıp, şu manzaranın cevabını arayalım derim:
CHP’nin eski liderinin, “görüşmenin kayda alınması” şartını “güvensizlik” sayıp, Baykal’la bir araya gelmeyi reddeden Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile görüşmesine koruma ordusu, sinyal kesici jammerlarla gitti. Yetmedi, çayını ve özel garsonunu götürdü.
Bunlar alelade bir yerde değil, TBMM çatısı altında yaşandı!..
Neye yanalım?.. CHP’ye, Kılıçdaroğlu’na “güvensizliğe” mi, TBMM’ye “güvensizliğe” mi?
Erdoğan veya çevresindeki bu halet-i ruhiyenin sebebi nedir?
Halet-i ruhiye buyken, değil “özel ordu”, hangi “mucize”yi yaratırlarsa yaratsınlar, Türkiye’nin bir yere varması mümkün mü?
Müyesser Yıldız
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html