YAŞ toplantılarının başladığı gün duyurduğumuz şekilde terfiler, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilip, getirilmemesi yüzünden kilitlenmiş gibi gözüküyor.
Oysa Iğsız bu görevde topu topu 1 yıl kalacak. Iğsız’ın bu göreve atanmamasının, TSK komuta kademesinde yatay ve dikey bir yığın değişikliği tetikleyeceğini vurgulayıp, “Gül ve Erdoğan’ın, önünü açmak istedikleri birilerinin olduğu konuşuluyor” demiştik.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı TSK’nın kalbi. Önümüzdeki 1 yıl içinde ülkemiz ve çevremizde çok önemli gelişmelerin yaşanacağı da ortada. İçerde bölücülük ve terör, dışarıda ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi, çekilirken Türkiye’nin “Barzani Kürdistanı”nı tanımasının garanti altına alınması (Ankara’dan Bağdat’a atanan ABD Büyükelçisi Jeffrey, “Irak’tan çekileceğiz, PKK sorununu halletmek için elinizi çabuk tutun” dememiş miydi?) ve olası İran operasyonu… Her biri deve dişi gibi bu meseleler karşısında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın duruş ve ağırlığı inkar edilebilir mi?
Meseleyi bu çerçevede ele alırsak, YAŞ’ı kilitleyen Orgeneral Hasan Iğsız’ın günahları ve sevaplarıyla bir sicilini çıkartmak farz oldu.
AKP iktidarından önceki son Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun emrinde iki kez çalıştı.
2005’te 5. Kolordu Komutanı iken her hafta bir köyde “Toplumsal Gelişime Destek Faaliyetleri” düzenledi. Bu faaliyetlere en büyük desteği de sonradan “Ergenekon” sanığı olan dönemin 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon verdi. Öyle ki, Çorlu’nun Önerler Köyü’nde düzenlenen “Cumhuriyet Yürüyüşü”ne Tolon’un, hilafet, şeriatçılar ve bölücülerle ilgili yaptığı sert uyarılar damgasını vurdu. Yürüyüşte ise “Ordu-Millet El Ele, Ordumuz Gururumuz” pankartları taşındı. O törene AKP ilçe örgütünden bir grubun da geldiği, ancak yürüyüşe katılmadan köyü terk ettiği konuşuldu.
DÜN PKK’YA “BALYOZ OPERASYONUNU” YÖNETTİ BUGÜN “BALYOZ” YİYOR
Bölücülük ve teröre karşı en sert mesajlarını 2. Ordu Komutanlığı döneminde verdi. Çünkü en çok şehit cenazesi kaldıran isimlerden biriydi.
O cenaze törenlerinin birisinde, “Dağdaki son terörist tesirsiz hale getirilene dek mücadelemiz sürecek. Şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız” dedi, tabuta sarılı Türk Bayrağı’nı öperek kendisi aldı. Gazetecilere de şunları söyledi:
“Şehadetin olduğu eylem, bir operasyon sırasında olmamıştır. Bir operasyona karşı reaksiyon bir savunma mekanizasyonu şeklinde de olmamıştır. Şehadet, idari bir faaliyetin icrası sırasında olmuştur. Yani bildiğiniz PKK’dır. Bunu herkes bu şekilde bilmelidir. Herkesin gözünü açması lazım. Tekrar ediyorum, dağda eli silahlı terörist olduğu müddetçe, insanımıza rahat yoktur.”
Bir başka şehit cenazesinde, “Biz bunlara cevaplarını dağlarda veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Bu işin sonuna kadar devam ettireceğiz. Hiç kimse hayallere kapılmasın, boş hayaller kurmasın” derken, bir diğerinde, sorunun kaynağını şöyle işaret etti:
“Şehidimizin babası en acılı anında ‘Vatan sağ olsun’ diyebiliyorsa, bu bizim için çok büyük bir vicdanı sorumluluktur. Asker kar, buz, sıcak, soğuk demeden her türlü şartta bu mücadeleyi sürdürmektedir. Ama bakın ben size dağdaki mücadeleden bahsediyorum. Vatandaşlarımız dağdaki mücadele yönünden hiçbir tereddüt yaşamasınlar. Ama açıklıkla ifade ediyorum, bugün sorun dağda değil. ‘Nerede?’ diye sorarsanız, bunu bana sormayın biraz bakarsınız nerede olduğunu görürsünüz.”
18 Mart 2007’deki Çanakkale Zaferi’nin 92. yıldönümü ve Şehitleri Anma Günü’nde Şehitlikteki törende, “Bugün bazı kişilerin, insan hakları, barış ve özgürlük gibi ifadelerin arkasına sığınarak, terör örgütünün sözcülüğünü yaptıklarına” dikkati çekip, “Anlamak istemeyenlere bir kere daha açıklıkla ifade ediyorum. Biz bu mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğiz” mesajı verdi.
Haziran 2007’de PKK’ya ağır zayiatlar verdiren “Balyoz Operasyonu” kapsamında, Irak sınırının sıfır noktasındaki karakollara gidince, dünyanın en önemli ajansı AP, TSK’nın K. Irak’a girdiğini iddia etti. Gündem bomba gibi düşen, birçok başkenti hareketlendiren o haber hükümet ve Genelkurmay tarafından doğrulanmadı, dönemin Dışişleri Bakanı Gül de haberin asılsız olduğunu açıkladı. ABD Dışişleri Sözcüsü, “Ankara’daki Büyükelçi Ross Wilson’un Türk Genelkurmayı ile görüştüğünü” duyurdu.
Ağustos 2007’de Diyarbakır’da düzenlenen bir devir-teslim töreninde, askerlere şöyle seslendi:
“Bölücü terörle mücadelemiz her geçen gün artan bir kararlılıkla sürdürülmekte ve başarıya doğru önemli adımlar atılmaktadır. Ancak terör örgütü, terörle gerçekleştiremediğini, isteklerini, yasal görünümdeki uzantıları vasıtasıyla elde etmeye çalışmaktadır. Demokrasi, insan hakları gibi herkesin benimsediği, saygı duyduğu evrensel kavramların içeriğini çarpıtarak, arkasına saklanmaktadır. Bunların Cumhuriyetin temel değerleriyle sorunları vardır. Atatürkçü düşünceyi en büyük engel olarak görmektedir. Ne yazık ki bu konuda yalnız değillerdir. Gerek yurt içi, gerekse yurt dışında rejimle, Cumhuriyetin temel değerleriyle sorunlu olanlar, farklı amaçlarla, ayrılıkçı unsurlarla, fazla görünür olmayan iş birliğine girmektedir. Hedeflerine ulaşmak için el birliğiyle Atatürk’ü ve bize vasiyeti olan düşünce sistemini yüreklerden silmek ve böylelikle cumhuriyetin temel değerlerini korumasız hale getirmek istiyorlar. Huzurunuzda ifade ediyorum, beyhude bir çabadır.”
13 askerimizin şehit olduğu Dağlıca baskınından sonra düzenlenen operasyonlarda çok sayıda teröristin etkisiz hale getirilmesi üzerine, “Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı. Şehitlerimizin şahadete ulaştığı yerde 14 terörist etkisiz hale getirildi” açıklamasını yaptı. Teröristlere de, “Ya gelip, Türkiye Cumhuriyeti adaletine teslim olacaklar veya sonları işte son günlerde olanlardan farklı olmayacaktır” çağrısında bulundu.
Irak’ın kuzeyine düzenlenen sınır ötesi harekat için, “Vatandaşın içi rahatladı” şeklinde konuştu.
Ağustos 2008 Şura’sında Genelkurmay 2. Başkanlığına atandığında, 2. Ordu’daki devir teslim töreninde de buradaki görevi süresince yapılan sınır ötesi operasyonları hatırlatarak, şunları söyledi:
“İki yıl önce 2. Ordu Komutanlığı görevini ülkemizi ve ulusal çıkarlarımızı zedeleyen, güney komşumuz olan Irak’ta yaşanan siyasi ve askeri kriz ile onun yarattığı denetimsizlikten ve bölgesel güç eksenlerindeki sürekli değişimleri fırsat bilerek gelişme eğiliminde olan, ulusal birlik ve bütünlüğümüze tehdit oluşturmaya devam eden bölücü terörle mücadelenin yoğunluk kazandığı bir ortamda, sorumluluğumun ağırlığının bilincinde olarak teslim aldım. Harbe hazır olma ana görevi yanında, bana tevdi edilen, ülkemizin bütünlüğüne kasteden bölücü terör örgütü ile mücadele görevimi, bana tanınan geniş inisiyatif çerçevesinde, tam bir kararlılıkla yürütmeye gayret ettim.”
O törende yeni 2. Ordu Komutanı, bugünün YAŞ’nın bir diğer kilit ismi Orgeneral Necdet Özel’in yaptığı konuşma da önemliydi. Özel, saldırıların ortak hedefinin, Türk yurdunu ortadan kaldırarak, Türk ulusunu yok etmek olduğuna dikkat çekerek, şu tespitlerde bulundu:
“Yayılmacı emperyal düşünce yüzyıllardır bu hedefi gerçekleştirmek için yoğun çaba içindedir. Hepimizin bildiği gibi onların bu insanlık dışı alçakça saldırılarını boşa çıkarmayı başaran Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk geleceği görerek, bu hayasız akınların devam edebileceğine işaret etmiş ve bu maksatla da Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk ulusunu koruma görevini Türk Silahlı Kuvvetlerine vermiştir. 2. Ordu şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü kötü emeli amaçlayan oyunu bozacak, tehditleri bertaraf edecektir.”
Orgeneral Iğsız’ın 2. Ordu Komutanlığı dönemine ilişkin iki çok önemli notu daha aktaralım.
Dönemin DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın, “PKK’lı dağda silahla gezeceğine, düz ovada siyaset yapsın. Bir af konusunda destek vermeye hazırım” açıklamasına, şöyle patladı:
“Hiçbir devlet katillerle ateşkes yapamaz… Anlaşma yapamaz… Af çıkarılması, ateşkes istenmesi terör örgütüne yasallık kazandırma senaryolarının bir parçasıdır. Terörle mücadelemiz devam etmelidir, edecektir.”
Iğsız, 2. Ordu Komutanı iken Malatya İnönü Üniversitesi’nin faaliyetlerine büyük destek verdi. Üniversitenin o dönemdeki Rektörü, Nisan 2009’da “Ergenekon”dan tutuklanan Prof. Fatih Hilmioğlu’ydu!..
AKTÜTÜN AÇIKLAMASI HÜKÜMETİ KIZDIRDI
2008-2009 arasında Genelkurmay 2. Başkanı olarak, terörle mücadele toplantılarının tümünde hazır bulundu. İktidarın politikalarını yakından izledi.
Irak Güvenlik Güçleri ve çuvalcı ABD’li General Odierno’yla da o muhatap oldu.
Türkiye-ABD Yüksek Dizeyli Ortak Savunma Grubu toplantılarına katıldı.
Azerbaycan’la ilişkilerde önemli rol oynadı. İlham Aliyev tarafından kabul edildi. Bu kabulde Aliyev, “İki ülke arasındaki askeri işbirliğinin, bölgede barışın sağlanmasında etkin bir rol oynadığını” söyledi.
Suriye’yle temaslarda bulunup, iki ülke orduları arasındaki işbirliğinin arttırılmasına yönelik çalışmalar yaptı. Haziran ayındaki Suriye ziyaretinde dikkat çekici bir yere de gitti. Burası, 1967’de Suriye-İsrail savaşı sırasında bombalandıktan sonra merkezi açık savaş müzesi gibi olduğu gibi bırakılan Kuneytra’ydı.
YER: ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ
SÖZ: HUKUK HERKESE LAZIM
Genelkurmay 2. Başkanlığı’nın son günlerinde ABD Büyükelçiliği’ndeki 4 Temmuz Milli Gün resepsiyonuna katıldı. O sırada Kurmay Albay Dursun Çiçek, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı hazırladığı iddiasıyla tutuklanmış, ardından tahliye olmuştu. Çiçek’in tahliyesi konusunda ve “Albayın arkasında mısınız?” şeklindeki bir soru üzerine şunu söylemekle yetindi:
“Konu sadece TSK değil. Büyük resme bakın. Hukuk herkese lazım… Sayın Genelkurmay Başkanımızın söyleyeceklerine ekleyecek bir şeyim yok, ancak tabii ki aynı noktadayız. Bizim tereddüdümüz yok, arkasındayız.”
1. ORDU KOMUTANLIĞI’NDAN NEREYE?
Ağustos 2009 Şurası’nda 1. Ordu Komutanlığı’na atandığında, “2010’de Kara Kuvvetleri Komutanlığına gelmesine kesin gözüyle bakılıyor” denmişti.
2010 Nisan’ındaki Çanakkale Kara Savaşlarının 95. yıldönümü törenlerinde ilk kez ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan bulundu, ama Iğsız oradaydı. 57’inci Alay kahramanlarının Mustafa Kemal’le birlikte yürüdüğü 10 kilometrelik güzergahta düzenlenen, 11 bin kişilik yürüyüşe katılıp, “Ata’nın İzindeyiz” mesajı verdi.
Ekim 2009’da meçhul subayın, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e gönderdiği 5 sayfalık ihbar mektubunda onun da adı yer aldı. Mektupta Iğsız için şu iddialarda bulunuldu:
“TSK içerisindeki cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Org. Hasan Iğsız’ın Genelkurmay 2. Başkanlığı döneminde gayri hukuki çalışmalar hız kazanarak devam etti. Org. Hasan Iğsız’ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlanması konusunda verdiği direktif gereği, Korg. Mehmet Eröz ve Tüm. Mustafa Bakıcı’nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı Kur. Al. Dursun Çiçek tarafından hazırlandı.”
Bu gelişme üzerine iktidara yakın Mazlum-Der üyeleri Sultanahmet’teki İstanbul Adliyesi önünde toplanıp, Iğsız’ın yanı sıra aralarında Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de bulunduğu 9 kişi hakkında darbe planı yaptıkları gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunup, yargılanmalarını istedi.
Kurmay Albay Dursun Çiçek’in Temmuz başında yapılan duruşmasında Üye Hakim Hüsnü Çalmuk, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız’la ilgili bir soru yöneltti. Bunun üzerine Çiçek’in Avukatı Celal Ülgen, “Müvekkilim Hasan Iğsız aleyhine tanık yapılmak isteniyor” diyerek, itirazda bulundu.
YAŞ toplantısına 1 hafta kala iktidara yakın Sabah Gazetesi, Iğsız komutasındaki 1. Ordu Komutanlığı’ndan kozmik plan ve belgeleri barındıran 2 dizüstü bilgisayarın 4 ay önce çalındığı iddiasını gündeme getirdi.
Ve YAŞ toplantıları sürerken, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla, başına “Balyoz” indi!..
İşte genel hatlarıyla “istenmeyen adam”ın sicili… Acaba “suçu” ne? Biri mi, hepsi mi?
Şu baş döndüren trafikte sizde de bazı askerlerin adeta “rehine” muamelesi gördüğü izlenimi doğdu mu?
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in “gizli” YAŞ üyesi haline geldiği hissine kapıldınız mı?
Yoksa dört gündür sadece bir oyun mu izliyoruz? Öyleyse perde gerisinde hangi “büyük senaryo” var?
Müyesser Yıldız
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html