ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, 12 Ağustos Perşembe günü Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetim için resmen “Kürdistan” dedi. Ancak Türk medyası söz konusu ifadeyi, “Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim” şeklinde “düzelterek”, zamanlaması çok manidar olan bu ABD “açılımı”nı başarıyla gizledi.
Neden zamanlaması manidar?.. Aklını ve vicdanını ipotek ettirmemiş herkes “Kürt açılımı”nın, gerçekte “Kürdistan açılımı” olduğunu görüyor. Geçen yıl “Kürt açılımı” başlatıldığında hem Cumhurbaşkanı Gül, hem Başbakan Erdoğan, “Yıl sonuna kadar bekleyemeyiz, o kadar zamanımız yok” demişti. Bu “aciliyetin” hikmet-i sebebini ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, “Biz yıl sonunda Irak’tan ayrılıyoruz, o zamana kadar PKK işini halledin” sözleriyle ortaya koyarken, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ian Kelly de şu açıklamayla tabloyu tamamlamıştı: “Türkiye’ye, ülkedeki Kürt nüfusla, onlara daha fazla kültürel ve dilsel hak tanınmasına olanak veren bir diyalog başlatması çağrısında bulunduk. Türk Hükümeti de bunu yapıyor…”
Bunların anlamı neydi?.. ABD, Irak’tan alacağını almış, yapacağını yapmış, sadece “Barzani Kürdistanı”nı güvenceye kavuşturup, Türkiye tarafından tanınmasını, hatta “himaye” altına alınmasını sağlamak kalmıştı. Bunun için de “PKK-Kürt sorunu”nun halli şarttı, yoksa Türkiye bölgeye “musallat” olabilirdi.
Bu parantezi ABD Büyükelçisi Jeffrey’nin 2009 Mayıs’ında New York’ta Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun onuruna düzenlediği kahvaltıda yaptığı şu itirafla kapatalım:
“Türkiye demokratikleşme sürecinde çok başarılı adımlar atıyor. PKK’nın artık kesinlikle bitmesi gerekiyor. Bölgede PKK’yı kullanmak isteyebilecek hiçbir ülke kalmadı… K. Irak petrollerinin Türkiye üzerinden AB’ye sevkiyatını çok önemsiyoruz. Barzani de Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkacak. K. Irak gazı bölgedeki ticareti canlandıracak, Türkiye de bundan kazançlı çıkacak…”
Habur rezaleti, bu projelerin geçen yıl tamamlamasını engelledi, iş bu yıla sarktı. ABD kesinlikle Irak’tan çekiliyor. Üstelik Irak Genelkurmay’nın, “Lütfen gitmeyin, 2020’ye kadar kendi güvenliğimizi sağlayacak duruma gelemeyiz” yakarışlarına rağmen!..
Çünkü AKP iktidarı, “Kürdistan”ı kabullendi… Anayasa değişikliğine de ölümüne asılıyor. Bu referandumda “evet” çıkartıldıktan sonra yepyeni bir Anayasa’yla ABD-AB-PKK’nın tüm istekleri karşılanacak. O düzenlemelere, “T.C. Devleti’nin üniter-milli yapısına, Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez maddelerine aykırı” diye karşı çıkacak bir Anayasa Mahkemesi de olmayacak. Zira, 12 Eylül’deki referandum Mahkeme’nin hallini sağlayacak!..
Bu süreçte iktidarın önündeki en büyük handikap, terördü… İmralı’yla yürütülen temaslar sonucu “Ramazan” değil, “referandum”un yüzü suyu hürmetine, sözde “ateşkes” ilanı da sağlandı. Bakmayın birilerinin ağzının kulaklarına varmasına, Türk Milleti’ne hangi büyük diyetlerin nasıl ödettirileceğini referandumdan sonra göreceğiz!..
ABD CEPHESİNDEKİ “SEVİNÇLİ” TELAŞ
Bugün hemen hemen bütün gazetelerde ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Perşembe günü yapılan “gizemli” bir toplantıdan söz ediliyor. Hillary Clinton başkanlığında Türkiye siyaseti masaya yatırılmış… Yetkililerin, “Türkiye politikamızda değişiklik yok” açıklamasına rağmen bizimkilere göre, ABD Türkiye’nin gidişatından, bağımsız “dış politika izlemesinden” endişeliymiş falan… Toplantı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu da çok sevindirmiş, “İlişkilerin önemini gösteriyor” yorumunu yapmış, ama neyse ki, “Bunu ilişkilerimizin doğal sonucu olarak görüyoruz. Türkiye ile ABD arasında son dönemde gittikçe artan bir işbirliği söz konusu” demeyi ihmal etmemiş.
ABD Dışişleri’ndeki o toplantıdan önce Çarşamba günü Beyaz Saray’da yapılan bir toplantıya dikkat çekmek istiyoruz. Obama, Irak’ın üçe bölünmesini savunan Yardımcısı Biden ile birlikte Irak’taki ulusal güvenlik takımını topladı. Toplantıya, Dışişleri Bakanı Clinton, Savunma Bakanı Gates, Obama’nın Başdanışmanı Yahudi asıllı Rahm Emanuel, Ulusal Güvenlik Danışmanı eski NATO Komutanı James Jones, iç istihbarat ve CIA başkanları, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Müsteşarları, Pentagon yöneticileri, ABD’nin BM temsilci vekili bizzat, Bağdat Büyükelçisi Hill, Irak’taki güçlerin komutanı Çuvalcı Odierno ile Merkezi Kuvvetler Komutanı ise video konferansla katıldı.
İşte bu toplantının ertesi günü de bizimkilerin “gizemli” dediği Dışişleri Bakanlığı’ndaki o toplantı oldu.
Acaba bu toplantılardan Türkiye’nin “hesabına” neler yazılacak, biz ona bakalım? Çünkü ilk işaret verildi… Ancak Türk medyası bunu gözlerden kaçırmak için olağanüstü çaba sarf etti!..
“Gizemli” toplantı öncesinde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın olağan günlük brifingi vardı. Sözcü Mark Toner’dan toplantının içeriği hakkında bilgi istendi, ama ser verip, sır vermeyerek, gizeme gizem kattı.
Bir gazeteci ise PKK’nın düzenlediği son saldırıları hatırlatıp, “Türk hükümeti ve Kürdistan’ın kuzey bölgesi ile koordinasyonunuz var mı?” sorusunu yöneltti. Toner, son saldırılar hakkında bilgisi olmadığını belirttikten sonra, aynen şöyle dedi:
“We do work with Turkey and with Kurdistan or the – Iraqi Government and we share a common enemy in the PKK (Biz Türkiye ve Kürdistan’la ya da Irak hükümeti ile birlikte çalışıyor ve PKK’yı ortak düşmanımız kabul ediyoruz…”
OBAMA DÖNEMİNDE İLK KEZ
“Ne var yani, bu da haber mi?” diyenler olabilir. Şöyle haber, çünkü;
Evet, Bush, Irak’ın kuzeyine kara harekatı düzenlediğimizde, “Get out Kurdistan” demiş, Barzani’yi “Kürdistan Bölge Başkanı” olarak kabul etmişti. Obama döneminde ise ilk kez, üstelik Dışişleri Sözcüsü’nün ağzından resmen “Kürdistan”ı duymuş olduk…
İkincisi, bu defa Türk askerinin değil, ABD askerlerinin Irak’tan çıkmaya hazırlandığı sırada “Kürdistan” denildi…
Üçüncüsü de Türk medyası bu resmi “açılımı”, yani “Kürdistan” ifadesini, “Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim ve Irak hükümetiyle birlikte çalışıyoruz” şeklinde düzelterek(!) başarıyla gözlerden kaçırdı!..
Acaba bizimkiler ne zaman resmen, “Hello Kürdistan” diyecek?.. Galiba yarından da yakın!..
Müyesser Yıldız
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html