Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay ve Danıştay başkanlık santrallerinin dinlendiği iddiasıyla Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda bir inceleme yaptı.
Ortada da bin sayfayı bulan koca bir dosya/rapor duruyor. Yandaş medyaya göre, bu inceleme sonucunda “dinleme iddialarının” asılsız olduğu artık kesinleşti. Merkez medya ise TİB incelemesini yapan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “dehşet verici” tespitlerde bulunduğunu anlatıyor. Gerçekten de sadece sabit telefonlar değil, cep telefonlarının nasıl usulsüz bir şekilde dinlenebildiği, polislerin hangi bilgilere sahip olduğu, bilgisayarların nasıl uzaktan kopyalanıp, geriye dönük işlem yapılabildiği, dinleme sayılarının nasıl arttığı, hangi yasal boşlukların bulunduğu vs. anlatılmış.
Özetle karşımızda, adeta bir müfettiş raporu veya Hanefi Avcı’nın “Haliç’teki Simonlar” kitabındaki gözlem ve tespitlere benzer bir çalışma var.
Biz neticeye bakalım; Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, “Bizim dinlendiğimiz gün gibi aşikar” iddiasını sürdürdüğü halde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay ve Danıştay santrallerinin “usulsüz dinlendiğine yönelik kanıt bulunamadığı” için takipsizlik kararı verdi. Elimizdeki tek somut ve resmi sonuç bu…
Öyleyse günlerdir yandaş medyada çarşaf çarşaf yayınlanan Yargıtay, Danıştay ve HSYK üyelerine ait olduğu söylenen konuşmalar bir hayal ürünü müydü?… Başbakan Erdoğan’ın meydan meydan bu konuşmaları anlatıp, “Neler konuştuklarını görüyor musunuzzzz?” diye sorması boşa düşmüyor mu?.. Ve dahi Hanefi Avcı’nın iddialarına dolaylı şekilde cevap verilmiş olmuyor mu?..
Diyelim ki TİB’de sadece Yargıtay ve Danıştay santrallerinin dinlenip, dinlenmediğine bakıldı, ortam veya cep telefonu dinlemesi yapılıp, yapılmadığı araştırılmadı. O zaman bu kadar tespit ve şikayet neyin nesi? Madem bu tespitler yapıldı, Savcılığın incelemenin kapsamını genişletmesi gerekmez miydi? Hele de Silivri’de tutuklu Avukat Serdar Öztürk’ün ihbarı, YARSAV eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Aydın Çayan’ın müşteki sıfatıyla suç duyuruları varken!..
“Laf çok, sonuç yok” olduğuna göre, bu incelemeyi, özellikle de yandaş medyanın sevincini neye yormalıyız?
Bundan, “Bakın gayet tarafsız bir inceleme oldu… Dinlemelerin büyük sorun olduğu tespit edildi. Ancak yüksek yargının dinlenmediği de ortaya çıktı…” mesajı almamız mümkün… “Dinleme paranoyamızın” el altından depreştirilmek istendiği gibi bir sonuç da çıkartabiliriz…
Peki, bu hacimli çalışmanın altında bir şeyleri gizleme çabası olabilir mi? Veya zamanlaması itibariyle dikkat çekici değil mi?
Odatv’ye ulaşan iddialardan önce, cemaate yakın Bugün Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan’ın bugünkü yazısına bakalım mı? Arslan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tartışmaları bitirecek bir karara imza attığını ve hükümetin, yargıyı dinlettiği iddialarının boş çıktığını, TİB’in sisteminin de tam not aldığını anlattıktan sonra, “bilirkişi raporuna yansımadığını” öne sürdüğü bir tespitten söz ediyor. O tespit şuymuş; bilirkişiler, ortaya dökülen ses kayıtlarının kaynağının bizzat Yargıtay Başsavcılığı’nın santrali olup, olamayacağını test etmiş. Bu ihtimalin geçerli olduğu görülmüş, ama bilirkişi raporuna yansıtılmamış!..
Acaba rapor veya dosyaya yansıtılmayan başka tespitler de var mıdır?
Mesela inceleme sırasında, TİB’in kozmik odasında, kimliğini açıklamayan, TİB resmi yetkililerinin de “tanımıyoruz, bilmiyoruz” dediği, ancak buraya her gün düzenli gidip, gelen “meçhul” bir şahısla karşılaşıldı mı? O şahsın kimliğinin tespiti ve hakkında işlem yapılması için herhangi bir girişimde bulunuldu mu?
Odatv, bu müthiş iddiayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yetkililerine sordu… Aldığımız cevap sadece, “Ne işlem yapıldıysa, dosyada var” oldu!..
Hiç ama hiç tatmin edici bir cevap değil… O halde, diğer çarpıcı iddiayı veya soruyu aktaralım; Meçhul kişi MİT mensubu (Hatırlanacağı gibi MİT, ulusal güvenlik gerekçesiyle TİB’te arama yapılmasına şiddetle karşı çıkmıştı) mudur? Yoksa, hani Hanefi Avcı her kurumda bir “imam” olduğunu söylüyor ya, bu da TİB’in mi “imamı” idi?
İncelemenin çok kısa sürede sonuçlanması, yani zamanlamaya bakalım; Zira buna ilişkin söylentiler de ciddi. İddia o ki, hükümet, TİB’deki incelemenin referandumdan önce sonuçlanmasını ve açıklanmasını istemiş… Neden? Herhalde, yandaş medyanın iki gündür yazdığı gibi, “Hükümetin, yüksek yargıyı dinletmediğinin” ispatlanması içindir!..
HANEFİ AVCI NE DİYOR?
Bir sohbetimizde Hanefi Avcı, kitabındaki iddialardan sonra başlatılan soruşturmadan bir sonuç çıkıp, çıkmayacağı, bu süreçte delillerin yok edilip, edilmeyeceği konusuna temkinli yaklaşırken, “Hepsini de yok edemezler ya… Ciddi bir araştırma yapılsa ve istense, ne kadar yok edilirse edilsin mutlaka bulunur” demişti.
TİB’deki incelemeden sonra bir kez daha Avcı’ya başvurduk… İdarenin “ayak sürüdüğünü” belirten Avcı’nın, Odatv’ye yaptığı değerlendirme satır başlarıyla şöyle:
-Böyle bir inceleme bir savcının tek başına sonuçlandırabileceği iş değil. O, sadece önüne konan belgeler üzerinden hareket eder. Gerçek bir inceleme, birkaç saatlik keşif değil, ancak müfettişler eliyle ve aylarca sürecek bir çalışmayla yapılabilir…
-TİB dinlemelerin yapıldığı bir yer değil ki. Sadece ana dağıtıcı ve kayıtların tutulduğu yer… Tek başına TİB’de inceleme ve araştırma yapmak yetersizdir.
-TİB’de de kayıtlar silinebilir. Bu yüzden TİB’le yetinmeyip, mutlaka Yargıtay ve Danıştay’ın bağlı olduğu telefon santrallerine de gitmek gerekir.
-Santrallerde de silinme işlemi yapılabilir. Ama mutlaka iz kalır. Her şeyin yok edildiğini varsayalım… O halde en ciddi ipucu o santrallerin yazılım programlarıdır. Gerekirse bu yazılımları yapan ülke veya ülkelerle yazışarak dinleme yapılıp, yapılmadığına bakılmalıdır.
Herkes Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı incelemeyi kendi meşrebine göre yorumluyor. Biz de tüm tartışmaları bir yana bırakıp, TİB Başkanı’nın konumu ve buradaki denetlemelerin hukukiliğini hatırlatmakla yetinelim.
Anayasa Mahkemesi, 29 Ocak 2009 tarihinde, “TİB Başkanı’nın doğrudan Başbakan tarafından atanması”nı ve “Dinlemelerde faaliyetlerin denetiminin, başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından yapılması”nı iptal etti. Gerekçeli karar yayınlanmadığı gerekçesiyle TİB’deki bu Anayasa’ya aykırılık durumu tam 20 aydır sürüyor.
Öyleyse biz neyi konuşuyor ve merak ediyoruz ki?!..
Müyesser Yıldız
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html