İçeriğe geç

Erdoğan Nasıl İsrail’in Kralı Olur?

Başbakan Erdoğan hükümet programını okurken, Mavi Marmara saldırısı için özür dileyip, tazminat ödemedikçe ve Gazze’ye ablukayı kaldırmadıkça İsrail’le ilişkilerin düzelmeyeceğini söyledi.

Beri yanda BM’nin Mavi Marmara raporuyla ilgili pazarlıkların sürdüğü, İsrail ve Türkiye arasında anlaşma sağlanamadığı için raporun açıklanmasının ay sonuna ertelendiğini okuduk gazetelerde. Anlaşmazlık konuları nelermiş?… Merkez medyaya göre , İHH-AKP bağlantısından söz ediliyor, ”özür” için Türkçe’de “özür”, İbranice’de “üzüntü” anlamına gelen bir ifade (Ermeni soykırım iftirasında da sık sık bu kurnazlığa müracaat ediyorlar ya) aranıyor ve dahi İsrail’in orantısız güç kullanmakla birlikte “haklı” olduğu yazıyormuş. Zaman gazetesinin aynı haberi verişi ise ilginçti; ”Türk devletine bir suçlama getirilmiyor” vurgusunu yapmıştı.

Önce şu BM’nin tavrını sorgulayalım. Be mübarek tarafsız gözlemci misin, pazarlıkçı mısın, İsrail’in can simidi, Türkiye’nin mengenesi misin? Olay neyse objektif şekilde raporunu yaz, geç-git!..Bir zamanlar Abdullah Gül BM’yi ne güzel tarif etmişti!.. Çifte standartlı kararlarını bir bir örneklerle ortaya serdikten sonra,aynen şöyle demişti:

“BM, aslında ABD’nin bir bürosu haline gelmiş, başındaki Genel Sekreter de azınlık kompleksi içerisinde olduğunu daima dışa vuran bir diplomatın özelliğiyle, ABD’nin kâtibi haline gelmiştir…”

İşte biz şimdi Mavi Marmara konusunda bu BM ‘den “medet” umuyoruz!..

AKP, BM’nin raporunu neden bu kadar önemsiyor derseniz, işin içinde iş var, iş İHH’dan, “özür”den, Gazze ablukasından ibaret değil de ondan!…

En baştan alalım; Hatırlanacaktır, Fethullah Gülen Mavi Marmara gemisinin yola çıkmasını eleştirmiş,ölümleri kınamakla birlikte, İsrail’e bir anlamda hak vermişti!…

Mavi Marmara bu yıl da yola çıkacaktı. Peki neler oldu? ABD ”Gemiyi durdurun” dedi resmi sözcünün ağzından. Erdoğan,”Bize böyle bir bilgi gelmedi” açıklamasını yaparken Gül, ”sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerine karışmayız” mealinde bir şeyler söyledi. Netice; Mavi Marmara “arızalandı”, sadece Türkiye değil, Yunanistan’dan yola çıkacak filolar engellendi ve İsrail Savunma Bakanı Barak, ”Bu konuda Türkiye ve Yunanistan’la işbirliği yaptıklarını” iddia etti. Bizim bildiğimiz Erdoğan, aynen The Economist’in haberine kızdığı zamanki gibi, ”Bu işin arkasında Yahudi sermayesi var” derdi, ama demedi!…

Bu süreçte Zaman’ın Washington temsilcisi Ali H.Aslan’ın 30 Mayıs 2011’deki şu önemli satırları da dikkatlerden kaçtı:

“Türkiye’den yeni bir Gazze’ye yardım filosu yola çıkarsa, ihtilafın giderilmesi şöyle dursun, alevlenmesi işten bile değil. Bölgede zaten yeterince kazan kaynıyor. Bir kazanın da D.Akdeniz’de kaynaması kimseye fayda sağlamaz. Dolayısı ile ok yaydan çıkmadan Ankara’nın ne yapıp, ne edip sivil toplumu ikinci bir krizden caydırması elzem. Hükümetin (sivil toplum girişimidir, müdahale edemeyiz) izahatı Washington’da inandırıcı bulunmuyor. Filoya öncülük eden bazı AK Partililerle bağlarına dikkat çekiliyor…”

Aslan’ın yazısının devamında, Erdoğan’ın tam “one minute” diyeceği ifadeler de var. Lütfen dikkatli okuyalım:

“İsrail’le ilişkileri düzeltmeye çalışmaya ne gerek var, bu durumdan asıl zararı onlar görür argümanına katılmıyorum. Ortada mutlak bir kaybet-kaybet durumu var. Üstelik neticede kimin daha fazla zarar göreceği de tartışılır. Kolları hemen hemen her yere uzanan bu güçlü ve aktif uluslararası olguyla çatışmak, Türkiye için büyük enerji israfı. Kaldı ki, tarihsel düşmanlığımız olmayan ve ecdadın yaptığı sayısız iyilikten dolayı bize saygı da duyan bir eski Osmanlı unsurunu, özellikle ABD’de bazı hasım Ermeni ve Yunan gruplarının kucağına itme tehlikesi var… Dışişleri bakanı Davutoğlu’ nun şahin Ermeni diasporasına dahi açılımdan söz ettiği bir dönemde, uzun yıllar Ermeni, Kıbrıs ve PKK meselelerinde destek gördüğümüz daha büyük bir lobiyle savaşmak anlamsız. Sözün özü, Türkiye ile İsrail’in birbirini acıtmayı sürdürmesi, iki tarafta da ciddi zayiatlara yol açıyor. Bölgesel rekabette de en çok İran’ın işine yarıyor… Mümkün mertebe kimseyle didişmeden, yola devam. Zira zaman lehimize işliyor.”

Bunları iktidarın “sevmediği” biri yazsa, maazallah ne “siyonistliği” kalırdı , ne de “hainliği”!.. Ama Aslan’a kimse kızmadı!..

Görüldüğü üzere mesele ne Mavi Marmara, ne Gazze ablukasının delinmesi, ne “özür” ne de “tazminat” değil!.. Ya ne? Maddeler halinde izaha çalışalım:

– OECD’nin FATF (Mali Eylem Görev Gücü) diye bir birimi var. Bu birim Türkiye’nin “ Kara Para Aklama ve Terörün Finansmanıyla Mücadele Kanunu”nu çıkarmasını istiyor. Türkiye de 2010 yılı sonuna kadar bunu çıkaracağını taahhüt etmişti, ama ayak sürüyor. Neden mi? Çünkü OECD üyesi herhangi bir ülke, BM veya mahkeme kararı dahi olmaksızın “ Ben şu örgüt veya kişinin terörü finanse ettiğini düşünüyorum.Onun faaliyetlerini durdur,yargıla v.s “dediğinde,buna harfiyen uymamızı istiyorlar.Öyle bir imkan ki, diyelim bir ülkenin canını sıktım, beni dahi “terör finansörü” ilan edebilirler!… OECD son olarak Türkiye’ye 20 Haziran’a kadar ek süre vermişti, ancak iktidar 12 Haziran’daki seçimleri gerekçe göstererek, işi uzatmalara bıraktı.

-Bu düzenlemenin ilk vuracağı örgüt hangisi biliyor musunuz; İHH… Zira İsrail, Almanya ve Hollanda İHH ‘yı yasaklayıp,”terör” listesine aldı. Gerekçe; ”Hamas’ a yardım ediyor”!…

-Peki BM raporunda söylendiği gibi AKP-İHH bağlantısına vurgu yapılırsa ne olur; AKP hemen okkanın altına gönderilmese bile, işte böyle mengeneye alınır!…

Erdoğan galiba birkaç yıl önce Avrupa Konseyi önünde Uluslararası Ceza Mahkemesi Anlaşmasını imzalayacağına söz vermişti. Ben olsam o anlaşmayı ne bugün, ne yarın imzalamam. Bu emperyalistlerin ipiyle kuyuya inilmez,yarın ne olur ne olmaz bilinmez!…

Baksanıza tam da bu günlerde ABD İç Güvenlik Bakanlığı “terörle bağları” olabileceği sanılan ülkelere ilişkin bir liste yayınladı. Listede Türkiye de var. Ve İsrail de. Ama ABD Göç ve Gümrük Dairesi Direktörü John Morton hemen İsrail’in listeye “yanlışlıkla” eklendiğini açıklayıp, ”ABD , ne şimdi, ne de hiçbir zaman İsrail’in terörle bağlarının olduğunu düşündü” dedi!…

ERDOĞAN İSRAİL’İN KRALI OLUR

Ne yani Erdoğan’ın söylediği gibi İsrail’le “uzlaşma” olmayacak mı? Olmaz olur mu efendim, olacak!…

Hele şu Suriye halledilsin, (4 ay ömür biçilmişti) füze kalkanı Türkiye ye gelsin, (Türkiye’nin İsrail’le veri paylaşılmaması şartı aşılmış. Acaba nasıl aşıldı?) İsrail’le “yeniden” can–ciğer kuzu sarması oluruz. Hem de görkemli bir “gösteri” eşliğinde !…

Erdoğan 3-4 ay sonra 5 yıldır Hamas’ın elinde olan İsrailli asker Gilad Şalit’i kurtarır… Şalit’in babasından Erdoğan’a mektup getiren İsrail’li iş adamı Eliko Halit Dönmez’in ifadesiyle “Erdoğan Şalit’i geri getirebilirse İsrail’in kralı olur”!…

Onlar erer muradına, biz çıkarız kerevete ve torunlarımıza da anlatırız; ”Bir zamanlar one minute vardı… Mavi Marmara vardı…” diye!..

Silivri- 08 Temmuz 2011

Kategori:Uncategorized