İçeriğe geç

PKK’nın Kan Çukuru

Herkeste “gül” ler açarken, Silvan’da toprağa 13 gül düştü!..

İlk sözüm ABD’nin Dışişleri Bakanı Hillary bacıya; terörle mücadelede Türkiye’nin yanındalarmış… Doğru, yanımızdalar; Elimizi-kolumuzu tutup, PKK’ya “Hadi koçum” demek için. Bir de lütfedip, “saldırıyı kınadık” buyurmuş. Bacım, sen bunun “kına” kısmını al da git olur mu?

Aman yanında 1 aydır Erzurum’dan, Midyat’a bölgede fink atan Ricardone de olsun!..

Cumhurbaşkanı Gül, hain saldırının tesadüf olmadığını belirterek, “Milletin tekrar kucaklaşmaya ve birbiriyle konuşmaya başladığı bir zamanda, teröristlerin bu saldırılarının altında çok maksat aramak gerekir. Bunlar bilinçli olarak yapılan saldırılardır” dedi.

Doğru, ya onlar çok “bilinçli”, ya da biz? Mesela Sayın Gül, yemin etmediği halde “jest” yapıp, Bulgaristan’a götürdüğü Demokratik Toplum Kongresi Başkanı Ahmet Türk’e merak edip de şu soruları sordu mu?

“Yahu Ahmet, bu DTK neyin nesidir? Sen şimdi Kürdistan Parlamentosu’nun başkanı mı oluyorsun yani?!.. Hani bizim Cemil Çiçek’in muadili!.. Saçmalamayın yahu!..”

PKK, BDP, DTK, “demokratik özerkliğin” ilân edileceğini davul zurnayla duyurdu. Ahmet Türk de Bulgaristan “jest” inden dönüşünde ayağının tozuyla gidip, eş başkanı, birilerinin milletvekilliği düşürüldüğü için karalar bağladığı, neyse ki yeniden milletvekili seçtirdikleri Öcalan’ın Aysel’inin okuduğu “demokratik özerklik bildirisi”ni ayakta alkışladı. Ne şimdi bu, “jest” e karşılık, “jest” mi?

Gül’ün, “Milletin tekrar kucaklaşmaya, konuşmaya başladığı bir zamanda” sözünü de anlamadım. Millet bugüne kadar hep birbiriyle kucaklaştı, konuştu… Ta ki “Kürt açılımı, Habur” rezaletine kadar!.. Öfke birikiminin, ayrışmanın farkında değil herhalde… Ha kastı, “Türk ve Kürt milletlerinin kucaklaşması,İmralı konuşmaları” ise başka, işte bu doğru (!)… Sırası mıydı yani?

****

2-3 güne kalmaz Silvan soykırımı için “Ergenekon işi, TSK’nın kabahati” kampanyası başlatırlar diyecektim… Şehitlerin toprağa verilmesine kadar bile beklemeden taarruza geçtiler. “Hükümeti zor duruma düşürmek” ten başladılar, “TSK’nın beceriksizliğinden” çıktılar. Neredeyse “hırsızın” hiç suçu yok!..

Komplo arayanlara duyurulur ki;

PKK, PKK’dan ibaret değildir. Tek babası yok, pek çok babası var. Onun, bunun çocuğudur PKK… Bölgesel ve küresel ölçekte Türkiye üzerinde hesabı olanın da, Türkiye’den beklentisi olanın da tetiğidir PKK… Bir gün onun, bir başka gün bunun adına tetik çeker… Hatay’daki birliğe yapılan saldırı ne oldu, niye aydınlatamadınız onu?.. Hani, “arkasında İsrail var” gibi bir şeyler gevelemiştiniz… Aman siz “tetiği” lanetlemeye devam edin, içimizdeki, etrafımızdaki bataklığa gözlerinizi kapayın olur mu?

Başbakan Erdoğan’ın, “Medya yöneticilerine söyledim; bunları muhatap almayın, karşınıza oturtup, konuşturmayın” sözlerinin mürekkebi kurumadı; “Hasan Abi” Kandil’e çıkıp, katil sürüsünün başıyla “barış türküleri” çaldı. Bir başka iktidar kankası, İmralı’dakinin terörist değil, “lider” olduğunu açıkladı. Bir diğeri Erdoğan ve Öcalan’ı “liderlik terazisi” ne çıkardı. Allah rızası için bu “Hasan Abi” ye, Cengiz Çandar’a, Etyen Mahcupyan’a da bir şey söyleseniz ya!..

Yemin krizi de çözülüyordu… CHP’den daha önemli olduğunu milletin gözüne sokarcasına BDP ile “Kürt açılımı” nın toplantısında masaya Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ı da oturtmuşlardı ne güzel!.. Hani o “teröristler” muhatap alınmayacaktı?

Evet bunların yüzünde “gül” ler açarken, Silvan’da toprağa 13 Gül düştü!..

Füze kalkanı

“Ergenekon”, “Derin PKK” söylemleri tutmazsa, Suriye-İran ne güne duruyor?..Onlara yıkıveririz!

Hele Suriye; Hazır Esad’ı çizmişiz, birileri de Suriye, Türkiye’ye bir saldırı yapsa da, “müttefik Türkiye’yi korumak” üzere bölgeye Nato’yu getirmek için el ovuşturuyor… Zaten bu Esad’lar geçmişte Öcalan’a da yardım-yataklık etmemiş miydi?

İran’a gelince; “Artık İran rejimini tanımıyoruz” dedirtmelerine çok az kaldı… Silvan katliamı bir şekilde İran’a “fatura” edilirse; milletçe İran’a savaş açar hale gelmez miyiz? Kim görür, kim düşünür ki emperyalizmin oyunlarını bu hengâme arasında?

Bu senaryoları bırakıp, nal gibi hakikatlere bakalım:

Muavenet gemimizin batırılması “kaza” sını, Çekiç Güç’ün görev süresinin uzatılmasının öncesinde hep bir askeri uçak veya helikopterimizin düşmesi “tesadüf”lerini filan hatırlayan var mı?

Tüm dünya AKP’ye “yatırım” yaptı… Yüzde 50 oy ve “milli irade” tecelli etti… Tabii bunu, “Milli irade, AKP iktidarının Kıbrıs, Ermeni meselesi,Ruhban okulu, Kürt sorunu, sınır komşumuz Suriye ve İran” gibi konularda yapacağı tüm açılımlara , evet diyor” şeklinde algılayan, hatta bu zehri, usul usul damarlarımıza zerk edenler de var.

Hillary Clinton geldi… Biz 13 gülümüze ağlarken, Tv’lerin alt yazısında İstanbul’daki toplantı ile ilgili ne geçiyordu:

NATO Libya’yı Ramazan’da da vuracak!..

Clinton başka ne istedi? “Kıbrıs işi 2012’ye kadar hallolsun… Ruhban okulu açılsın…”

Önemsiz(!) bir madde daha vardı; Türkiye’ye kurulması plânlanan, hani Başbakan Erdoğan’ın “butonu bizde olacak” dediği füze kalkanı işi… NATO bu kararı alırken, aslanlar gibi mücadele etmiş ve füze kalkanının hangi ülkelere karşı konuşlanacağını (Suriye ve İran yazıyordu taslak kararda) yazdırmamıştık.

Önce Clinton, ardından Obama, “rejimin meşruiyetini yitirdiğini” açıkladığına, yani Esad’ın defteri dürüldüğüne, böylece füze kalkanında Suriye tehdidi ortadan kalktığına göre, geriye hangi ülke kaldı? Füze kalkanının ana hedefinin İran olduğu anlaşılmış oldu mu efendim?..

Her şey tamamsa, emperyalizmle sorunumuz ne derseniz; Bizim bir de bu “füze kalkanı sisteminin elde edeceği veri ve bilgilerin İsrail’le paylaşılmaması” şartımız varmış!..

Hillary Clinton gelmeden ABD basını, bu “anlaşmazlığın” giderildiğini yazdı ama nasıl olduğunu açıklamadı. Bizimkilerden de bir ses-seda çıkmadı.

Derken, iki ABD’li senatör eski CIA Başkanı, yeni Savunma Bakanı Panetta (Bakan olarak ilk yurtdışı gezisini yaptığı Irak’ta Barzani ile can-ciğer kuzu sarması pozu hiç kimseye bir anlam ifade etmedi mi?) ve Hillary Clinton’a mektup yazdılar. Senatörler ne mi istemiş; “Füze kalkanı sisteminin elde edeceği verilere İsrail’in eş zamanlı ulaşabilmesi için yazılı garanti” !..

Evet, anlaşmanın mahiyeti hakkında biraz daha fikir edinmiş olduk!.. Acaba, içerde bu İsrail ile bilgi paylaşımı veya topyekûn füze kalkanı işine karşı çıkan falan mı vardı da 13 gülümüz daha toprağa düşürüldü ?!..

****

Ey ülkemi “idare” edenler; siz PKK’yı “cici PKK, kaka PKK, derin PKK, şımarık PKK, diaspora PKK” falan falan diye tasniften vazgeçip, hem bu katil sürüsü, hem de babaları ile adam gibi mücadele etmedikçe,

Ey milletim, ey muhalefet; 3-5 gün sonra oltanın ucuna takılacak yeni bir “gündem” in peşine takılmayıp, çok değil 2-3 hafta dimdik durmaya devam edip, bari Silvan güllerini unutturmamayı, onların hesabını sormayı öğrenmedikçe, toprağa daha çok gülümüz düşer… Ve o güllerden akan kan da bir gün adres sormaksızın, herkesi boğar!..

Silivri’deki “terörist” olarak, Silvan şehitlerinin huzurunda saygıyla eğiliyorum.

Müyesser Yıldız

17 Temmuz 2011

Kategori:Uncategorized