Keşke inanabilsem bu Kıbrıs çıkartmasına!.. “Statükoya”, ”çözümsüzlük” politikalarına dönüşe!.. Ağır, oturaklı, okkalı sözlere, devlet adamı duruşuna!.. Başkanlığa hazırlık adına bile olsa, keşke!..
Ama içimde”bu işte bir bit yeniği var” hissi hakim. “Rumlar dönem başkanı yapılırsa, ilişkilerimiz 6 ay donar” lafına takıldım kaldım. Türkiye’nin “veto” hakkını kullanmayarak, 2002 Aralık’ında Rum kesiminin AB üyeliğine “evet” demişsiniz, şimdi AB’yi, “Niye Rumları üye yaptın?” diye suçluyorsunuz.
Rum kesiminin sırası gelince dönem başkanı olacağı belli, “Başkan yaparsanız!..” postası koyuyorsunuz. Bugüne kadar müzakerelerde onlarca başlık Rum kesiminin engellemelerine veya “Kıbrıs’ı çözün” şartına takılmış, ilişkileri dondurmamışsınız, şimdi kükrüyorsunuz… Rumlarla AB’nin birçok platformunda karşılıklı oturmuşsunuz, ama dönem başkanlığına tahammül edemiyorsunuz.
Olmayan ilişkilerin “donması” ekonomik krizler yüzünden canının derdine düşmüş AB’nin işine gelir belki… Nasılsa biz, “Kopenhag kriterlerini, Ankara kriteri” yapmış, “durmak yok yola devam” diyoruz… Diyoruz demesine de bu “rest” in sonu, günü geldiğinde, “imtiyazlı ortaklığa” mı çıkartılacak ne? Hem de onlar değil, biz istemiş olarak.
Nasılsa AB, alacağını aldı, Türkiye’yi Sevr kıvamına getirdi… Son güne kadar alacakları da cabası!.. Ama biz bunları konuşmayıp, AKP iktidarının, AB’ye posta koyuşunu, “yeter” deyişini kutlayacağız, gündüz gözü Kızılay’da havai fişek gösterileri eşliğinde… Ve “Milliyetçi Erdoğan” bir adım daha yaklaşmış olacak başkanlık hedefine!..
AB için çifte kavrulmuş Türk lokumu!.. Genişlemeden sorumlu komiser Fule Ankara’daydı, Erdoğan Kıbrıs çıkartması yapmadan az önce… Yoksa bu “B planı nı onlar damı biliyor?.. Kimbilir, “Türk Milleti ve Erdoğan’ın hatırına”, Rum Kesimi’nin dönem başkanlığını 2012 sonrasına bile erteleyebilirler… İşte o zaman “dik” durup, Kıbrıs’ı kurtarmış Erdoğan’ı, tutabilene aşk olsun.
Niye ikna olamıyorum? Üç gerekçem var:
– Silvan katliamının hemen ardına gelmesi, gündemi değiştirmesi…
– “Eylül’de Filistin’in tanınması için seferberlik başlatacağız” diyen Erdoğan’ın, aynı güçlü vurguyu KKTC için yapmayıp, “O da düşünülebilir” şeklinde geçiştirmesi…
– Müzakerelerin başlayabilmesi için imzalatılan ve Rum kesiminin tanınması anlamına gelen Kıbrıs Ek Protokolü’nün böylesi bir çıkıştan sonra yırtılıp atılması gerekirken, “Limanlar eş zamanlı açılabilir” denmesi…
****
Peki ne oluyor?.. Emperyalizm, Kıbrıs meselesini 2012 sonrasına ertelemiştir, olan budur… Neyin karşılığında veya niçin mi?
İşte burada 2002 sonunda dönemin Başbakanı Abdullah Gül’ün, dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’e söylediği bir cümleye takılıp kalıyorum:
“Irak ve Kıbrıs… Millete bu ikisini aynı anda kabul ettiremeyiz” demişti. Kıbrıs’ta Annan Planı, Irak’ta da 1 Mart tezkeresi önümüze konmuş, Annan Planını kabul etmişler, tezkere ise malum!..
Şimdi de “Millete kabul ettirilmeye” çalışılan birden fazla “şey” var!.. Suriye, İran, füze kalkanı… Ama en acili ne; “Kürdistan”!.. Bu toprakları Kürt kökenlilere yâr etmek için bizden koparmak istediklerini, yukarıdan Ermenistan, aşağıdan İsrail’e pay edeceklerini bilmeyen kaldı mı?
Türkiye-İsrail ilişkilerinin nasıl düzelme yoluna sokulduğunu ve sokulacağını 19 Temmuz tarihli “Erdoğan Nasıl İsrail’in Kralı Olur?” başlıklı yazımda anlatmıştım. İsrail, Suriye-İran işinde her şeye “evet” demiş, “Kürt sorunu” nun çözümünde “demokratikleşmeye” devam etmiş bir Türkiye’nin, “özür” ne ki, elini bile öper!.. ABD sopa-havuç politikasını nasıl da tüm hızıyla sürdürüyor.
Dışişleri Bakını Hillary Clinton, Cumhurbaşkanı Gül’e Obama’dan mesaj getirmiş; “iki müttefikimizin ilişkilerinin eski haline döndüğünü görmek istiyor” demiş. BM’deki Mavi Marmara raporunun kendisi ve ABD’nin BM temsilcisi Susan Rice’ın bizzat devreye girmesiyle ertelendiğini de söylemiştir herhalde.
Bunlar havuçlar…
Sopa mı?
Biz Silvan’daki 13 şehidimize ağlarken, TBMM Başkanı Çiçek’i ziyaret eden ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin elindeydi sanki. Terörizme karşı işbirliğini konuşurken, araya şu cümleleri sıkıştırmış Bay Büyükelçi :
“Parlamento iki konuda işini bitiremedi, çünkü vakit yoktu. Biri terörizmin finansmanına karşı önemli bir düzenleme. Hazırdı. İnşallah yeni dönemde o çıkabilecektir…”
Ricciardone, TBMM’ye görev veriyor. Verdiği bu görevin, yani çıkartılması istenen kanunun ne olduğunu da 19 Temmuz tarihli aynı yazımda detaylı şekilde anlatmıştım. Son haberler doğruysa BM’nin Mavi Marmara raporunda İHH’dan bahsedilmeyecekmiş. O halde İHH, dolayısı ile AKP “suçlanmaktan” kurtuldu,ve o kanun çıkacak demektir ki, bundan sonra emperyalizmin canını sıkacak kişi ve kuruluşların Allah yardımcısı olsun!..
Paket proğramın Ermenistan ayağına gelince ;
Hillary Clinton, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na ne sormuş? “Ermenistan protokolü hakkında ne düşünüyorsunuz?” demiş. O da, “Hükümet bizi sürecin dışında tuttu cevabını vermiş. Bir yandan, “haberim yok” demeye getirmiş, bir yandan da sinyal çakmış anlayacağınız. Eski lider Deniz Baykal günlerce, haftalarca o protokolün ne olduğunu anlatmış, şiddetle karşı çıkmıştı oysa… Anlaşılan Kılıçdaroğlu o günlerde çok meşguldü, ya da yeni CHP’ye yeni Ermeni politikası geliyor.
ABD Dışişleri Bakanı’nın, ana muhalefet lideriyle Ermeni protokolünü konuşması, yeterince “ne alâka” değil mi? Bunun üstüne Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Ermenistan’dan gelen sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini kabulünde söylediği şu sözleri ekleyelim:
“Konya civarında Toros’lardaydı benim köyüm. Kapı oymalarını yapan usta Ermeni idi. Ermeni bir aile yaşıyordu bizim oralarda. Çocukluğumdan kaynaklanıyar benim yakınlık hissim… İnanıyorum bu sorunlar yakın zamanda aşılacak. Şu anda bir çıkmaz var. Ama bu böyle sürüp, gidecek değil. Sabırlı olalım. Ailece Erzurum’a gelip, gezeceksiniz, hatta yakında bir ev bile isterseniz alabileceksiniz. İlişkilerimiz düzelecek…”
Davutoğlu “tarihdaşlık ve vatandaşlık” kavramlarına çok önem verdiğini de vurgulamış.
Anlaşılan Kıbrıs “soğutulurken”, Ermenistan “ısıtılacak”.
Türkiye üzerinde çatır çatır, diri diri ameliyat yapılıyor!.. Derinlerden “Bu topraklar üzerinde ameliyata izin vermeyiz” sloganı duyuluyor!..
Silivri’dan kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
20 Temmuz 2011