Ülkenin tapusu el değiştiriyor diyecektim…
Hayır sadece bu değilmiş; bir devlet, bir millet tasfiye ediliyor. Hem de kanun hükmünde kararnamelerle…
Birileri adeta, “ İşte sizin devletiniz, rejiminiz böyle koftidenmiş. Gece yarısı kararnameleri yetti işini bitirmeye “ diyor, alay edercesine!..
Yunanistan Türk azınlık okullarını kapatırken,
Atanmış müftünün görev süresini uzatırken,
“Türkiye bir şey yapamaz, çünkü karşısında ABD’yi bulur“ diyen, Rum kesiminin Akdeniz’de yapacağı sondajları desteklerken,
Başbakan Erdoğan bayrama iki gün kala, bir gece yarısı kararnamesi ile azınlık vakıflarının “bizim“ dediği ne kadar mülk varsa, onlara iadesini kararlaştırdı.
Yani katılacağı iftar yemeğine, Türkiye’nin tapusunu götürdü, büyük mü büyük bir bayram hediyesi verdi.
Tabi bu azınlık vakıflarına verilmiş bir hediyeden önce, ABD’ye yapılacak ziyaretin yüzgörümlüğü!.. Niye ? Çünkü
Türkiye’de “2 bin kilise“ olduğunu bunların ibadete açılmasını, AB kadar ABD Başkanları da istedi, istiyor da ondan.
Aynen “ Kürt açılımı “ gibi bunda da adım adım gittiler… Vakıflar Yasası’nı defalarca değiştirdiler. En nihayet işte o gece yarısı kararnamesi ile işi bitirdiler.
“Ustalık döneminin” ne menem bir şey olduğunu anladınız mı?
Kural, kaide, hukuk, yasa, Anayasa dinlemeden ezip-geçmek. Freni boşalmış veya patlamış bir kamyon gibi!..
Oysa bu yapılan iş de mevcut mevzuatımıza, hatta KHK’ye dayanak yapılan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı… Son kararla bin mülkün iade edileceği söyleniyor.
Geçiniz; bir sabah kalktığınızda size ait mülklerin çoğunun size ait olmadığını öğreneceksiniz.
Onun teknik altyapısı birkaç yıl önce hazırlandı. “ İşler hızlandırılıyor “ denilerek, her şey bilgisayar denilen canavara geçirildi.
O program kimlere yaptırıldı, tapu kayıtlarımız hangi ellerde; kim bilir. Allah vere de atadan, dededen kalma yazılı kayıtlarımız bir gece yanıp-kül olmasa!..
Bu işler “hukuk devletinin” gereği imiş…
Yahu bu nasıl bir hukuk ki; sadece bölücüleri, teröristleri ve azınlıkları kapsıyor da Türk Milleti’nin hak ve hukukunu hiçe sayıyor?
“Ülkenin tapusu el değiştirmiyor sadece, bir devlet ve millet tasfiye ediliyor “ diyorum. Neden mi?
– Yoktan var edilen T.C. Devleti’nin neyi var, neyi yok satıldıktan sonra kalanlar da böyle paylaştırılıyorsa,
– T.C. Devleti’nin kurumları bir bir, hem de KHK ile tasfiye ediliyor, kapatılıyorsa,
Geriye ne kalmıştır? Ne kaldığını söylemeden önce bir şey daha eklemem gerekiyor:
İnancım o ki Fenerbahçe operasyonu dahi aynı kapsamdadır. Bu mesele sadece kulüplerin de el değiştirmesi, hâkimiyetin “Anadolu’ya” geçmesi değildir. Bu operasyonun adı “Trabzon’dur”…
Trabzon; Herkesin hedefindeki kent… ABD’nin Irak’tan beri üslenmeye çalıştığı yer… Rum, Pontus, Yunan, Patrikhane’nin ezelden beri rüyası…
Trabzon halkı duyarlı.
Trabzon en dirençli kale.
Bir o kadar futbol hastası, Trabzonspor aşığı…
****
Lig şampiyonluğu günlerini hatırlayın; Trabzonlular, “ Hakkımız yendi “ diye isyan etti. Başbakan Erdoğan, “şampiyonluk da veremem ki “ dedi.
UEFA müfettişinin 1 saatlik görüşmesi sonucunda ne oldu?
FB’nin Şampiyonlar Ligi’ne katılmasına cevaz verilmedi, Trabzonspor’un önü açıldı. Bilumum askeri, sivil, insan hakları örgütlerinden, borsa ve kredi derecelendirme kuruluşlarının emperyalizmle koordineli çalışmaları ortadayken, UEFA’nın bu çemberin dışında olduğu düşünülebilir mi? Keşke Trabzonspor ve Trabzonlular “ katılmıyoruz “ deselerdi !.. Ama birileri Trabzonluları futbolla “uyuşturacaklarını“ sanıyorsa, yanıldıklarını bir kez daha göreceklerdir elbette…
Geride ne mi kaldı ; Atatürk !..
****
Zaman’da yazan Türkiye-AB Karma Parlamento eski eşbaşkanı Lagendijk “ 20 yıl” süre veriyor, ama bence freni patlamış bu kamyonu durduracak bir “mucize“ olmazsa;
– Evvela Atatürk resimlerinin azaldığını,
– Sonra heykellerinin sessiz sedasız kaldırıldığını,
– En nihayet bir gece yarısı kararnamesi ile Anıtkabir’in AVM alanı ilan edildiğini görmeniz de maalesef çok yakındır!..
****
Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşaner’in konuşmasının internete düşürülmesinin ana fikri “Bunlar PKK’yı yenemezden” çok, “ Bu ordu, devletin, rejimin teminatı olamazdır”.
Zaten liberal isimlerin öncülerinden Zaman yazarı Şahin Alpay, “ askeri vesayetten” kurtulduğumuz son YAŞ’ın ardından, “ özgürlükçü demokrasilerde “ , iktidarı kimlerin denetleyeceğini, bir başka ifadeyle iktidara “ fren “ olabileceğini yazdı.
Türkiye’de “ özgürlüğü “ ö’sü, “demokrasinin “ d’si yok… Ama biz yine de Alpay’a kulak verip, iktidarı kimler denetleyebilirmiş, öğrenelim.
“Yargı, muhalefet partileri ve medya başta olmak üzere sivil toplum örgütleri denetler“ diyor.
Deniz Feneri soruşturmasında yaşananlar, yargıda neler olduğunu anlamak istemeyenlere belki bir fikir verir…
Medyanın hali pür melalini anlatmaya gerek var mı? Yandaşlar coşmuş, muhalifler susturulmuş…
STÖ’ler mi? İktidarı destekleyenler abad olmuş… Muhalifler ise “ çeteci, darbeci “… Hapsi boylamayan STÖ mensupları, polis copunu tutmakla kurtuluyor…
Bu tablodan “ denetim” mi çıkar, “ dikensiz gül bahçesi” mi?
Şahin Alpay’ın listesindeki “muhalefet partilerini“ atlamış değilim. Benim de “freni patlamış bu kamyonu durduracak mucize“ derken, hedefim muhalefet partileri olduğu için bunu ayırdım. Ama kastım onlar gibi, BDP veya boynuz kulağı geçsin misali “demokratik açılımlar“ beklenen bir CHP ve MHP değil…
Aksine T.C. Devleti’nin kuruluş esaslarına, Türk Milleti’ne sahip çıkan milli bir muhalefettir.
Kastım, 1 Ekim’de Meclis açıldığında gidip, orada “ sivil Anayasa “ için “ arslanlar “ gibi mücadele vermeleri de değildir. Şu anda atı alan Üsküdar’ı geçiyor ve o gün geldiğinde birçok şey bitmiş olacak. Bu gerçek ortadayken, Meclis çalışmalarına katılmak, bu tasfiyeyi meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. O yüzden, “ Meclis’e gelmiyoruz, Meclis’ten çekiliyoruz “ denecek bir gün varsa, o gün bugündür.
Freni patlamış kamyonu durdurup, ülke, millet ve devleti kurtaracak yegâne çare budur. Ve bu çare, bizatihi “ usta kaptanın” da kurtuluşu olacaktır aslında !..
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…Müyesser YILDIZ
28 Ağustos 2011