Birkaç yıl önce Etyen Mahcupyan dile getirmişti dindarların artık Türk kimliğine ihtiyacı olmadığını, Müslüman kimliğine kavuşmaları gerektiğini.
Geçenlerde Gülen cemaatinin önemli isimlerinden Cemal Uşşak: “Kürtlerin ıstırabını hissetmedik.” deyince dindarların kimliği yeniden gündeme geldi. Fethullah Gülen de Kürtçe eğitimi sahiplenince tartışma iyice alevlendi.
Zaman’ın bir diğer liberal yazarı İhsan Dağı, Cemal Uşşak’ın sözlerinden hareketle, dindarların biraz ulus-devletçi, epeyce Türk milliyetçisi olduğunu vurguladı. Ardından “yeni İslâmi perspektif”in başarısı için “İslâmi kesimlerin ulus-devlet paradigmasından kopması gerektiğini” buyurdu. Dağı: “Dindarlık aynı zamanda (milliyetçilik) olarak anlaşıldığı sürece dindarların Kürt meselesinde çözüm üretici kapasiteleri sınırlı kalır.” dedi.
Dağı’nın peşinden Altan sülalesinin üçüncü kuşağı Sanem Altan, “dindarların milliyetçilik hastalığından kurtuluş mücadelesi”ni kutsayıp: “Dilerim Gülen’in açtığı yolda yürüyen dindarlar çoğalır ve bu ülkenin dindarları milliyetçilik hastalığından kurtulur.” diye dua etti!..
* * *
Bedelli askerlik, vicdani red hazırlıkları… Başbakan Erdoğan’ın bedellideki zik-zakları… “Acil ve önemli” noktasına gelmesi… Beyaz Türkler ve “elitler”in bedelli talebi var mıydı? Bu konuda 2 yıldır içeriden-dışarıdan örgütlenen, iktidarı ve yandaş medyayı bombardına tutan güç nereye bağlıydı?.. Yıllarca: “Hep gariban çocukları ölüyor. Askerlerin, zenginlerin çocukları nerede askerlik yapıyor?” sömürüsü yapanlar bedellicilere, hatta açıkça “Biz bu orduya askerlik yapmak istemiyoruz.” diyen sözde vicdani retçilere niye sahip çıkar olmuştu?
Cemaatin önemli ismi Cemal Uşşak Kürtleri anlama açıklamaları sırasında önemli bir şey daha söyledi. Dedi ki: “10 sene öncesinde Türkiye’nin dindarları yoksullukla, mağduriyetle sınanmaktaydı. Bugün ise dindarlar daha varlıklı ve muktedirdir.”
10 yılda halk yoksullaşırken, kredi kartı batağına saplanırken, gençler işsizlikten kırılırken dünün yoksulluk ve mağduriyetle sınananları acaba nasıl daha “varlıklı ve muktedir” oldu ki?!..
Bedelli askerlik ve vicdani red de bu değişimin, gelişimin sonucu mudur? Peygamber ocağına bedel biçmenin öncülüğünü dindarlar mı yapacaktı?
O tartışmalarda en acınası duruma düşen kimdi, biliyor musunuz: CHP… “Bedellide kuzu kuzu bizim söylediğimize geldiler.” diyordu Akif Hamzaçebi. AKP’nin stratejisini zerre anlamamışlar. Sıkıntı verecek bir adım atacakları zamaneşzamanlı olarak hep daha büyüğünü gündeme getirirler. Örnek: bedelli-vicdani!.. Herkes vicdani reddi tartışırken bedelliyi tereyağından kıl çeker gibi hallettiler. Üstelik CHP ve MHP’nin elini de taşın altına sokturarak. Kimse ‘vicdani reddin’ gündemden çıktığını sanmasın. Ona da sıra gelecek; beraberinde daha büyük bir adım tartışmaya açılarak!..
Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmasını en çok AKP istiyor; ama harekete geçmiyor. Kılıçdaroğlu da aynı şeyi isteyince Erdoğan ne demişti: “Teklifi sen ver.”!.. Vicdani ret hayata geçirileceği zaman, mesela o mesele tartışmaya açılabilir, değil mi?
Emperyalistler yıllardır Türkler üzerinde yaptıkları araştırmada: “Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?” sorusunu sordular. Hep de “Türk-Müslüman.” cevabını aldılar ve bundan duydukları rahatsızlığı gizlemediler.
İşte o ‘kimlik’ parçalanıyor!..
Polis kökenli Taraf yazarı Emrullah Uslu ABD’den dönmek zorunda kaldığında 5 yılda İslâmcı kesimde meydana gelen değişime ilişkin gözlemlerini anlatmıştı. Bunlar arasında “dindarların artık TSK’ya mesafeli olması ve askerlik yapmak istememeleri” de vardı.
İşte bunun resmi ilân günündeyiz!..
Ve “halkı askerlikten soğutma suçu”nun olmamasını istiyordu.
Fiilen bu talep de hayata geçirilmiştir; arz ederiz efendim!..
Hani son yıllarda mağazaların satışı artırmak ya da gerçekten iflas ettiği için yaptığı kampanyalar vardır: “Kapatıyoruz… Tasfiye nedeniyle.” pankartları asılır, “Koş vatandaş, koş… İhraç ürünü!” denir ya;
Ülkemizin hali bu tabloya benzemiyor mu?
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
18 Kasım 2011