İçeriğe geç

KCK İçeri, Apo Dışarı!..

İmralı avukatlarının gözaltına alınıp tutuklanması üzerine BDP’li Hasip Kaplan çok doğru bir şey söyledi. Kim bilir; belki de bir sırrı ağzından kaçırdı.

Kaplan’ın söylediği, “bu durumda Öcalan’ın da yargılanması gerektiği” idi.

Öyle ya; KCK’nın başı o ise, avukatlarla ölüm emirlerini gönderdi ise en önce onun sorgulanıp yargılanması ve hakkında bir kez daha ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi gerekmez mi?

Lâkin bu hayırdan büyük bir şer çıkar mı çıkar!

Nasıl mı?

T.C. Devleti tarafından PKK ile arabulucukla görevlendirilen Talabani, bölücü teröristlerin iki şartını açıkladı: PKK’lılara genel af ve Anayasa’da ‘Kürt kimliği’nin vurgulanması… Üçüncü bir şart daha varmış açıklamadığı; iddialara göre bu da İmralı beyinin akıbeti imiş!.. Talabani, PKK ‘heyetine’: “Onun zamanı var.” diyesiymiş.

* * * *

Yıllardır defalarca yazdım: 2002’de, Gül’ün başbakanlığından beri Apo dahil PKK’lılara genel af için uğraşıldı. Bunu ABD’nin istediği de 2003’te o eve dönüş yasası çıkartılırken AKP grubunda itiraf edildi. Ancak plân kamuoyuna ve AKP içindeki milliyetçilere (o zamanlar öyle bir AKP vardı) tosladı. Yasa da bugün Cumhurbaşkanı sıfatıyla Gül’ün, Şamil Tayyar’a -Kürt Ergenekonu kitabında- açıkladığı gibi yarım-yamalak çıktı; yine Gül’ün ifadesiyle: “Büyük bir fırsat kaçtı.” !..

Aciliyet ve şaşkınlık şuradan belli: o yasa maddeleri yeniden düzenlendi; ama gerekçe bölümündeki ‘lider kadrosu’na yapılan atıfın çıkarılması unutuldu ya da özellikle bırakıldı.

Sonraki af teşebbüslerini geçiyorum; 2005’te AİHM’in Öcalan’ın yeniden yargılanmasını talep edeceği anlaşılınca Başbakan Erdoğan’ın “Partisinin MYK’sı ve Bakanlar Kurulu’nun itirazına rağmen yeniden yargılamanın yapılabilmesi için medyadan gümbür gümbür destek istediği”ni biliyoruz.

Siz daha ilk günden, üstelik terör neredeyse sıfırlanmışken “af ve siyasi çözüm” için çalışır, beklentileri hep canlı tutarsanız;

Silvan katliamının yaşandığı gün dahi İmralı’ya heyet gönderirseniz,

Cumhurbaşkanı’nın ağzından Suriye’ye: “PKK kartını kullanırsan, bunu tölere etmeyiz.” ültimatomu çekerken Barzani -ki bu görev aynı zamanda ‘Kürdistan’ın patronajlığının Barzani’ye verildiğinin ilânıdır) ve Talabani’ye PKK ile arabuluculuk misyonu bahşederseniz,

KCK operasyonlarına şüphe ile yaklaşmak ve “Acaba bundan ne çıkartılacak?” diye sormak da farz olur.

* * * *

Öküz öldü ortaklık bozuldu gibi bir hava doğmuşken, BDP’liler İmralı ve Kandil’le yapılan pazarlıkları bir bir ortaya dökerken açıklığa kavuşturulması gereken bir konu daha var,

Biz garipler, iktidarın yeni terörle mücadele konsepti çerçevesinde 15 bin kişilik özel ordu kuracağını ne zaman öğrendik; Silvan katliamından sonra… Bakın BDP’lilerin ne zamandan beri haberi varmış:

Meclis’i boykot edip grubu Diyarbakır’da topladıkları Ağustos ayında BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş aynen şunu söylüyordu:

“AKP’nin polise yönelik hazırlığını geçen yıldan biliyoruz. ’15 bin kişilik özel orduyu niye oluşturuyorsunuz? Madem İmralı ile görüşme yapıyorsunuz, 15 bin kişilik özel orduya ne gerek var?’ diye sorduk…”

Kimden, nasıl öğrendiler? Kime sordular? Demirtaş’ın bu önemli detayı da açıklamasında fayda var.

Zira her saldırıda TSK ağır şekilde suçlandı; “Ergenekon işi.” dendi. Görüldü ki İmralı’daki çatır-çatır talimat vermiş ve bunlar da hiçbir engelle karşılaşmadan Kandil’e ulaşmış.

Genelkurmay’ın açıklamalarına göre İmralı görüşmelerinde asker yok. Artık İmralı’nın güvenliği de ondan sorulmuyor. Öyleyse, bu gerçeklerden sonra birilerinin yeniden ve gerçek “derin devlet”i sorgulaması gerekmiyor mu?

Bu sürecin sonunda ne oldu: TSK terörle mücadeleden çekildi, Demirtaş’ın ifadesiyle: “TSK, PKK’ya yenildi.“!..

Şimdi her birimizin: “Her şey bu sonuca varmak için miydi?” diye sorma hakkımız doğmamış mıdır?

O yüzden biraz bekleyelim; bakalım, KCK operasyonlarından civciv mi çıkacak kuş mu? Göreceğiz!..

Silivri’den kucak dolusu sevgiler,

Müyesser YILDIZ
28 Kasım 2011

Kategori:Uncategorized