Oda TV iddianamesi, sayfa 120, sondan ikinci satır… Şöyle deniyor:
“Şüphelinin yazdığı bu yazıyla ayrıca henüz davası sonuçlanmamış sanık Mehmet Haberal’i SUÇSUZMUŞ GİBİ GÖSTEREREK, ERGENEKON DAVASI’NI İTİBARSIZLAŞTIRMAYI HEDEFLEDİĞİ görülmüştür…”
Bizlere sahip çıkan, maruz kaldığımız hukuk tecavüzlerine tercüman olmaya çalışan; kitaplarımızı, duygu ve düşüncelerimizi aktaran gazeteciler, yazarlar, aydınlar ve hukukçular… Nasıl bir suç işlediğinizin farkında mısınız? Susun, kaleminizi kırın, saklanın, özür beyanları yazın; ne bileyim, ne yaparsanız yapın… Yapın; çünkü biz şanslıydık… Siz vardınız; bize sahip çıktınız. Sizi de alırlarsa!.. Ardınızda yazacak, size sahip çıkacak kimse olmayacak… Anlıyor musunuz?
Dışarda kalın… Selâmınız, mektubunuz, mahkeme salonunda sıcak-samimi bir gülüşünüz de yeter bize. Bari bunlardan mahrum kalmayalım… Anlıyor musunuz?
* * * *
Hemen harekete geçin, günah çıkarın, “-di”li, “-miş”li ekler kullanın… Nazlı Ilıcak gibi…
Yıllarca çalıştım, çok “özel”leri paylaştık. Şimdi TV’de benim için: “Benim zamanımda iyi bir gazeteciydi.” diyor. 80’li 90’lı yılları geçtim; çok değil, 2 yıl önce bir gazetede çalışabilmem için referans olması arzusuyla aradım. Yeni emekli olmuştum. Bundan önemlisi Savcı Zekeriya Öz ile Zaman ve Sabah gazeteleri aleyhine dava açmıştım. “Bunlar benim başımı yakacak.” dedim. Sağ olsun, hemen ilgilendi… İlgilileri aradı, benimle görüştürdü vs. Neden bilmem olmadı o iş…
Şuna geleceğim; 2 yıl öncesine kadar “iyi” idim de, son 2 yıl içinde mi “kötü yola düştüm” ?!..
Ben halâ iyi bir gazeteciyim… Ama Nazlı Hanım eski Nazlı Hanım mı işte onu bilmiyorum.
Bulvar’da, Tercüman’da birlikte yaptığımız haberleri, Özal’la nasıl uğraştığımızı hatırlıyorum da;
Oda TV’nin haberciliği “terör örgütü faaliyeti” ise, bizim o zamanki ekibin haberleri, 4 X 4 “terör faaliyeti”dir!..
Nazlı Hanım bugün nasıl bir gazeteci olduğumu merak ediyorsa iddianameye de malzeme yapılan birkaç haberime baksın yeter.
Gül’ün İngilizlerle yakınlığını, ona takılan nişanların içerik ve zamanlamasına dikkat çekmek,
Anayasa Mahkemesi üyeliği için yapılan hülleyi ortaya çıkarmak,
MİT-İmralı görüşmelerini neredeyse günü gününe yazmak,
Bir şehit ailesinin tepki için Cemil Çiçek’in telefonuna çıkmadığını tespit etmek gazetecilik değil midir?
Gazeteciliğin anlamı değiştiyse, “resmi sözcülük” olduysa, onu bilmiyorum. Benim Nazlı Hanım’dan öğrendiğim ve halen de titizlikle uyduğum anlayışta: “Gazetecilik, her şeyden önce bilgili belgeli muhalif olmaktır.” düsturu var!..
Netice-i kelâm; Nazlı Hanım PKK-KCK’ lılara “kefil” olmaya devam etsin. “-di”li bir dil kullansa da benim yüzümden “suçsuzmuş gibi gösterme suçu” işlemesini, hele hele bizler tutuklu kaldıkça boyunun uzayıp, başının göğe ereceğini sanan o “yeni gazeteci” tiplemesinin mümtaz örneğini üzüp-kızdırmasını hiç istemem…
Silivri’den kucak dolusu sevgiler,
Müyesser YILDIZ
28 Aralık 2011