İçeriğe geç

Suç Duyurusu Reddedilince Verilen Dilekçe

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na,

4 Ocak 2012 günü duruşmada “haksız, hukuksuz gayri vicdani ve gayri ahlâki bir süreç sonucunda 10 aylık tutukluğuma yol açan kamu görevlilerinin ortaya çıkarılıp, onlardan hesap sorulana kadar savunma yapmayacağımı” belirtip, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundum.

Yüce heyetiniz de 5 Ocak 2012 tarihindeki duruşma sonucunda oybirliği ile bu talebimi reddederken “Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunma hakkım olduğunu” hatılatıp mahkemenizce bir karar verilmesine yer olmadığı yönünde görüş bildirdi.

Talebimi yeterince anlatamadığım düşüncesiyle, bazı hususlara açıklık getirmek istiyorum.

Bu davada, soruşturma aşamasından itibaren;Yasaların, usul esasların çiğnendiği,Soruşturma ve kovuşturmanın tamamen polis eliyle yürütüldüğü; hatta belki de iddianamenin dahi polis tarafından hazırlandığı,Sanıklar lehindeki hiçbir hususun dikkate alınmadığı,Soruşturmanın “gizliliği” ilkesinin sadece bizlere uygulandığı, öte yandan daha yargılama başlamadan siyasiler ve medya eliyle hakkımızda linç kampanyaları düzenlenmesine fırsat verildiği,Suçun eksiksiz tarifi gerekirken “sanal” ve “milli piyango” usulü suçlarla özgürlüğümüzün gasp edildiği,Önce “suçlu” kılınıp, sonra “deliller” üretildiği,Bunların da tesadüf-ihmal değil, “taammüden” olduğu ve kamu eliyle kasti-örgütlü bir şekilde suç işlendiği tüm açıklığı ile görülmektedir.

Mesele, bu haliyle de şahsi meselem olmanın ötesindedir. Kaldı ki bir dava açtığım için başıma gelenler ortada iken “Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmamın” tavsiye edilmesi, “adaletin” bir kez daha o dehlizlerde kaybolmasından başka bir anlam taşımayacaktır.

Mesele şahsi meselem değildir. Zira;Kamuoyu gerçek anlamda bir “kara propaganda” ile aldatılmış,Özgürlüğümüz haksız ve hukuksuz bir biçimde elimizden alınırken, tüm hukuk kuralları çiğnenerek adalete güven ortadan kaldırılmış,Mahkemeniz gereksiz yere meşgul edilmiş,Hepsinden de önemlisi, bizzat AB’den sorumlu Devlet Bakanı Sn. Egemen Bağış’ın ifadesiyle bu dava ile “devletin ayağına bir pranga vurulmuş”, bu yüzden milletimiz ve devletimizin itibarı hiç de hak etmediği biçimde ağır darbelere maruz bırakılmıştır.

Tüm bu gerekçeler sebebiyle;

Beni “suikastçilerimizle” birlikte yargılamanızı talep ediyorum. Bu kanunlarda da işaret edilen, yer bulan bir “tüzel terör örgütü”dür. Yani bize bu “suikasti” yapan “örgüt” de, “deliller” de bellidir.

Böyle bir yargılama, öncelikle giderek yaygınlaşan bu tür davaların ve başka insanların mağduriyetlerinin önünün alınması açısından bir içtihat ve ders niteliğinde olacaktır. Ayrıca ;

Ceza adaletinin, doğruluk, dürüstlük, gerçeğe ulaşma ilkesine uyulması zorunluluğu yerine getirilmiş olacak,Yargısız infazların önüne geçilecek,Suçsuzluk karinesinin lafta kalmaması sağlanacak,Adalet gerçek anlamda tecelli edip verilecek kararlar da vicdanlarda karşılık bulacaktır.

Bu yüzden “suikastçilerle” birlikte yargılanma talebimin yeniden gözden geçirilmesini, değilse bugün itibariyle 11 ayı bulan haksız-hukuksuz tutukluğumun hesabını nasıl soracağım ve gaspedilen 11 ayımı kimlerden, nasıl tahsil edebileceğim hususlarında tarafıma yol gösterilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. 23. 01 2012

Müyesser UĞUR

Kategori:Uncategorized