İçeriğe geç

“Çakma” Demokrasi ve Darbe Arasındaki 8 Fark

“Fatih” Recep Tayyip Erdoğan’ın 3×4 eğitim reformuna dair “zafer” konuşmasını tercüme edelim; ki demokrasi ile darbe arasındaki “farkları” bir güzel belleyelim.

TBMM’de “milletin iradesinin tecelli etmesinden” sonra Erdoğan, AKP Milletvekillerine şunları söyledi (Dikkat dağılmasın diye, cümle cümle gitmeye çalışacağım):

-“Baskıyla, dayatmayla getirilen bir düzenlemeyi demokratik yollarla düzelttiniz. Sizler azınlığın çoğunluğa hükmetmesinin bir eseri olan kesintisiz eğitimi, milletin egemenliğini yüceltmek yoluyla teslim ettiniz. Faşist bir baskıyla gelen düzenleme, işte bugün tamamen demokratik bir yolla düzeltilmiştir…”

3×4’ten bakanların bile haberi yok… TBMM Komisyonu’nda muhalefet konuşturulmadı; neticede dayak yedi… Başbakan: “O kanun Pazar’a kadar çıkacak.” diye buyurdu, komisyon 25 dakikada çıkardı. “TBMM Genel Kurulu’nda şu hafta görüşülecek.” dedi; Meclis Başkanı olup çalışma günlerini tayin etti. Aynen; oldu da bitti, maşallah!… (Kendileri 1994’te “Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.” demişti. Çok değişti canım!..)

-“Sizler tarihimize kara bir leke olarak kazınmış, bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat’ın son izini 15 yıl sonra -geri dönmemek üzere- tarihin tozlu raflarına Allah’ın izniyle kaldırdınız…”

Hani bu “Türk icadı” eğitim reformu “ideolojik” değil, “pedagojik”ti?!..

-“TBMM dışında sokaklarda da provokasyon ürettiler, polisle çatıştılar. 12 Eylül’de milletten derslerini nasıl aldılarsa bugün de aynı şekilde milletten derslerini aldılar. Faturayı da kime kesiyorlar? Polise kesiyorlar. Yahu polise taşla, sopayla saldıran kim? Bunlar. Ondan sonra polis ne yapmış? Su sıkmış. Neymiş; boyalı suymuş. Olabilir…”

Rövanşı alındığı söylenen 28 Şubat’ta bu manzaralar yaşanmış mıydı? Cuma namazlarından sonra kendilerinin öncülüğünde yapılan gösterilere polis nasıl müdahale etmişti? Onu hatırlamıyorum; ama en azından boyalı su, gaz sıkılmadığını biliyorum. Çünkü polisimiz bu kadar “gelişmemişti”!..

-“Kesintisiz eğitim Sincan’da yürütülen tankların, brifinglerin, dayatmaların; bir yerlerden gelen gizli telefonların, talimatların gölgesinde çıkmıştı…”

Asker tankının yerini polis panzeri aldı. Çok şükür gizli telefonlara, talimatlara gerek kalmadan Başbakan Erdoğan, 75 milyonun gözü önünde Meclis’e talimat verdi, bitti!..

-“Çocukları 7 yaşında okula alıp 15 yaşına kaar 8 yıl kesintisiz şekilde formatlama dönemi artık sona ermiştir…”

Artık 5 yaşından alıp üniversiteyi bitirene kadar “formatlama” dönemi başladı!..

* * *

Başbakan Erdoğan bu konuşmasından 1 gün sonra cemaatin TÜSİAD’ı olarak bilinen TUSKON Genel Kurulu’nda da şunu söyledi:

-“4 yıllık ilkokulu bitiren öğrenci ya da ailesi, istediği tercihi yapacak ve geleceği hür iradesiyle şekillendirecek… Seçici olan kim? Anne, baba, öğrenci; onlar seçecek. Nereye isterse oraya… Bırakalım yavrularımız nereye isterse oraya gitsin…”

Rüyasında kendisini aldattığını gördüğü karısını öldüren, her gün kadınların dövüldüğü, koyun gibi boğazlandığı; kızların töreye kurban verildiği, namusun sadece ve sadece kızlar ve karılar için mükellefiyet sayıldığı bir ülkede yaşamadığımız için çok şanslıyız!.. Nereye istersen oraya!… Davulcuya ya da zurnacıya bile olabilir!…

* * *

Muhalefetin, bu reformun arkasında “rant paylaşımı” olduğu iddiasına gelince;

Kısa bir süre öncesine kadar AKP’nin “ideologlarından” sayılan, amma iş bitince: “Sepeti koluna..” denilen Mehmet Altan, 2 yıl önce dönemin Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ Trabzon’da, gemide açıklama yaparken hop oturup hop kalkıyor: “Artık dünyada tüccar devlet istiyorlar, asker devlet değil.” diye bas bas bağırıyordu.

“Asker devlet”te “rant” kaygısı olmuş muydu bilmiyorum; ama “tüccar devlet”e geçerken “eğitim reformu”ndan “rant” da çıkacak elbette ki!..

-SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI KONUR MU?-

TUSKON, Cumhurbaşkanı Gül’ün kapsama alanındaydı. Erdoğan’ın -hem de 3×4 zaferinden sonra- oraya gidişi önemli ve anlamlı oldu.

Cemaatle Erdoğan’ın hesapları malûm. “Kendi Fatihlerimi yaratıyorum; milleti de arkama aldım. Artık size ihtiyacım yok.” mesajı mıydı; yoksa barış eli miydi o ziyaret? Görünüşte barış eli; zira Gülen’in en çok yakındığı “kibir, ben” söylemlerini açık açık düzeltti. “Biz” demeye özen gösterdi.

Hemen bir parantez açmalıyım. TUSKON ziyaretinden bir gün önce Gülen’in son sohbetinden satırlar yansıdı Zaman’a. “Ufkuma hayalleri bile yetişemez, yaptığım şeyleri rüyalarında bile görmez deme kâfir sözüdür” diyordu!..

Neyse, büyük sınavda iki eşik kaldı. Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı meselesi… Cemaat sözcüleri, “Artık Meclis’te demokrasicilik oyununu bırak, BDP destek veriyorsa onu da yanına al ve yeni Anayasa’yı referanduma götür” havasında. Bakalım Erdoğan bu “vesayeti” nasıl aşacak?!..

Unutmayalım; Zaman Gazetesi’nin 25. yıl kutlamalarına katıldı, pastalar kesti. Haftası geçmeden MİT savaşı patlak verdi.

İnşallah TUSKON nutku da yeni bir krizi tetiklemez!..

Ama şu kadarını söyleyeyim: öyle veya böyle Anayasa işi gelecek – hem de referandumla… 3×4 için böylesine polis gücü kullananlar, ister misiniz, olası Anayasa referandumunda OHAL ve sokağa çıkma yasağı uygulasın?!..

* * *

“Darbe”den, “demokrasi”ye geçişimize son bir örnek:

Türk askerini olmamış darbe iddiasıyla Hasdal’da, Silivri’de çürütüp “terörist” sayıyoruz…

Suriye askerine “Beşar Esad nasıl devrilir?” kursu veriyor, hatta onları maaşa bağlamaya hazırlanıyoruz!..

Başbakan, Harp Akademileri’nde genç subaylara “demokraksi”yi anlatmış.

Ben de “çakma terörist” olarak gidip genç subaylara “terör” dersi versem, nasıl olur ki?!..

Silivri’den kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ

1 Nisan 2012

Kategori:Uncategorized