Uludere faciasının istihbarat kaynağının ABD olduğunu olayın ertesi günü -hem de duruşma için beklediğim Çağlayan Adliyesi’nin nezarethanesinden- yazdım. Vahiy gelmemişti; sadece Predatör alış-verişini dikkatle takip etmiştim.
Yöneticilerimizin, “kem-küm”lediği sırada da: “Eğer bir şey açıklanmıyor, gizlenmeye çalışılıyorsa; bilin ki dış kaynak olduğu içindir.” dedim.
Özetle Wall Street Journal’ın Pentagon kaynaklı haberine şaşırmadım. Sorgulamamız gereken, ABD’nin bu bilgiyi neden sızdırdığı. Cevap belli; yine de bazı “tesadüfleri” sıralayalım:
Mesut Barzani, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı’mız Feridun Sinirlioğlu’na: “Uludere olayı kırılma yaratabilir, derhal aydınlatılmalı.” diye resmen fırça attı.Ne hakla, ve acaba “kırılma yaratır” ne demekti?
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: “Uludere’de vur emrini bizzat Başbakan Erdoğan verdi.” dedi. Böylesi iddialı bir bilgiyi nereden edinebilirdi?
BDP heyeti ABD’ye gitti. İlginç görüşme ve açıklamalar yapıldı. BDP heyetinin bu temaslarını da Cumhurbaşkanı Gül savundu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ABD’de çok “özel” ağırlandı. Suriye-İran ağırlıklı görüşmeler yapıldığı, Özel’in: “Karar siyasi iradeye aittir.” dediği duyuldu.
Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemini tartışmaya açtı. ABD-AB’nin ve cemaatin dört gözle beklediği yeni Anayasa zora sokulur gibi oldu. İngiliz basını Erdoğan’a: “Başkanlığa aday olmadığını açıkla.” çağrısı yaptı.
ABD tavşana kaç, tazıya tut politikasıyla eş zamanlı Erdoğan’ı ve Fethullah Fülen’i “sorgulayıp” sıkıştırmaya başladı.
Bir AKP milletvekili, PKK’lılara genel af ve siyaset yapmasıyla, sözde “lider kadrosu”nun da üçüncü bir ülkeye gitmesi şeklindeki Atlantik Konsey/David L.Phillips’in meşhur raporunu servise koydu. O raporda “Çözümü iki genç lider; Abdullah Gül ve Neçirvan Barzani’nin başarabileceği” de yazıyordu.
Aylardır “heyecanla” beklenen Neçirvan Barzani’nin Türkiye’yi “şereflendireceği” kesinleşti, WSJ Predatör-Uludere haberini patlattı. “Hoşgeldin topu” gibi. Bir top da Ankara’dan atıldı ve Barzani Ankara yolundayken Kamu Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik görevden alındı. Yani meydan yine “açılımcı” Beşir Atalay’a kaldı.
Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı seçimi ve MİT Kanunu ile ilgili kararı açıklandı, açıklanacak.
Obama Chicago’daki NATO Zirvesi’ne “güvendiği 5 lider” arasında saydığı Erdoğan’ı davet etmişti. Ama Gül gidiyor. (Bu zirvenin önemi için “Son Nato Çullanması” başlıklı yazımı hatırlatıyorum)
Sanırım sadece içerik değil, zamanlanması açısından da Uludere istihbaratına ilişkin sızdırmanın anlam ve önemi anlaşılmıştır.
Türkçesi, “usta” çok zorda!..
Bakalım bu “kuşatma” nasıl yarılacak?!..
Üç vakte kadar “Usta”nın Cumhurbaşkanlığı, başkanlık sevdasına veda ettiğini; İran’a karşı önemli yaptırım kararları alındığını, İsrail’le bazı temasların başladığını ve Kıbrıs’ta “açılım” yapıldığını duyarsak;
Pentagon da WSJ’daki haberi resmi bir açıklamayla yalanlar. Zaten o zamana kadar biz yeni çelik-çomak oyunlarına dalmış olacağımızdan dikkati bile çekmez!..
Şu beğenmedikleri, her fırsatta yerden yere vurup “diktatör” dedikleri İsmet İnönü’yü bir kez dinleseler; “Büyük devletlerle ilişkiye girmek, ayıyla yatağa girmeye benzer.” sözünü kulaklarına küpe yapsalar, acaba bunlar yaşanır mıydı?
“KÜRDİSTAN”IN HAMİSİ TÜRKİYE DEĞİL EXXON’DUR
Kuşatılan elbette Türkiye. Yukarıdaki ana çerçeveyi, iki konuda somutlaştıralım.
Irak’ın kuzeyinin sözde Başbakanı Neçirvan Barzani’nin gelişi, “Tamam, PKK’yı bitirecekler” diye sunulacak yine. Mesut Barzani Türkiye’den dönünce şunu söylemişti: “Bağımsızlık haricinde Kürt gençlerinin hiçbir şey için kanının dökülmesine izin vermem!..”
Her şey net. Onların gündemi PKK değil, “bağımsızlık” ve zaten Irak merkezi yönetimine Eylül’e kadar süre verdiler. Ama bu arada “bağımsızlık” için imza kampanyası da başlattılar.
Irak Başbakanı Maliki Mayıs başında Bakanlar Kurulu’nu Kerkük’te toplayıp: “Kerkük Barzani’nin değil, tüm Iraklılarındır.” mesajı verdi. Bunun üzerine Barzani, Maliki’ye “diktatör” suçlamasında bulundu.
İşte Neçirvan Barzani bu süreçten sonra bir anlamda Türkiye’den “bağımsızlık ve Kerkük” güvencesi almak için geldi.
Bu paket Türk Milleti’ne: “Kuzey Irak bize bağlanıyor; Kerkük’ü alıyoruz, büyüyoruz.” diye yutturulacak ya, Mesut Barzani’nin Nisan’daki şu açıklamasını herkesin dikkatine sunuyorum:
“ABD’ye gittiğimde Amerikan enerji devi Exxon Mobil’in patronuyla konuştum. Kürdistan ile imzaladıkları anlaşmaya bağlı olduklarını söylediler. Eğer Exxon Mobil gelirse, bu 10 Amerikan tümenine denktir. Burada çıkarları olursa bölgeyi korurlar.”
ABD petrol devine dayanan ve güvenen bir “devlet”. Hayrını görün!.. Unutmadan: Exxon Mobil Libya savaşı sayesinde kazandıklarıyla yeniden ABD’nin 1 numaralı şirketi oldu!..
PAKİSTAN CHICAGO VİZESİNİ NASIL ALDI?
Uludere’yi yaşadık… Afganistan’da askerlerimiz öldü… PKK yine bitlenmeye başladı… ABD’yle de, Barzani’yle de ilişkilerimiz ultra mükemmel!..
Bir de Pakistan’a bakalım. Kasım’da NATO helikopterleri Afganistan sınırını aşıp bir karakol saldırısında 24 Pakistan askerini öldürdü. Bunun üzerine Pakistan, NATO’nun ikmal yollarını kapattı. Bununla kalmadı; Aralık’ta Almanya-Bonn’da yapılan NATO zirvesini protesto edip katılmadı.
Ne olduysa tam bugünlerde Pakistan Savunma Komitesi, NATO ikmal yollarının yeniden açılmasını teklif etti; anında Pakistan’a Chicago’daki zirveye katılma daveti yapıldı. Pakistan’ın önemi şu: Afganistan’da 140 binden fazla askeri olan NATO birliklerine ikmalin yüzde 70’i bu ülke üzerinden yapılıyor. Evet, Pakistan o yolları açacak gibi; ama muhalefetin de bu karara karşı büyük eylemler düzenleyeceği bildiriliyor.
İncirlik’in önemini düşünün: o kadar şey yaşandı, İncirlik ambargosu aklımızdan bile geçmiyor!..
Son günlerin en trajikomik haberi de şu: ABD’li senatörler Milli Savunma Bakanlığı’ndan izin alarak Kürecik’teki üssü ziyaret edebilecekmiş. Ama ben bu bakanlığın bizim mi, ABD’nin mi olduğunu anlayamadım. Malûm, hem CHP milletvekilleri hem de Türk gazeteciler Genelkurmay, Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlığı’na başvurdu; ama hepsi de: “Biz karışmıyoruz.” dedi ya, ondan.
Bir not veya soru daha: Başbakan Erdoğan tutuklu milletvekillerinin serbest kalmasına ilişkin bir yasal düzenlemeye: “Yaptırdığımız anketlerde halkın buna karşı olduğunu gördük.” gerekçesiyle vize vermedi.
Yaptırdıkları anketlere göre millet Suriye’ye müdahaleye de karşı çıkıyor. Bunu da dikkate alacaklar mı acaba? 1 Mart’ı hatırlayın. O zaman da anketler yaptırmışlar, halkın Irak’a müdahaleyi kesinlikle istemediğini tespit etmiş, buna rağmen o tezkereyi Meclis’e getirmişlerdi ya!..
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
17 Mayıs 2012