En parlak fikir Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dan gelmişti: “Dinlenmek istemiyorsanız, telefon kullanmayın.” şeklinde!..
Başbakan Erdoğan’ın izahı daha da etkiliydi: “Telefon dinlemesinin devletle alakası yok. Özel sektör de dinler; Telsim, Vodafone rahat dinler. Teknoloji güzel; ama bu tür sıkıntıları da getiriyor.” gibi.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e göre cebimizdeki bir kalem bile dinleme cihazı olabilirdi!..
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in dinlemelerden duyduğu rahatsızlık had safhaya vardı, çaresizliği de!..
Oh! Nihayet bir babayiğit çıktı, üstelik yargıdan. Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu: “Ben de dinleniyorum, önemli değil.” diye noktayı koydu da hepimiz rahat bir nefes aldık. Artık dinlenmenin de tadını çıkarabiliriz!..
Tabii beylere göre hava hoş. Nasılsa uyduruk, montajlanmış veya üretilmiş telefon kayıtları ile yıllarca hapiste yatırılan onlar değil. Madem dinlenmenin önemi yok, bu beyler tüm görüşmelerini kamuya açsalar? Yabancılarla, arkadaşlarıyla, bürokratlarla neler konuştuklarını bizler de öğrensek fena mı olur?
Mesela Başbakan Erdoğan’ın, Neçirvan Barzani ile yaptığı son 1 saatlik görüşmeyi çok merak ediyorum. Irak’ın, “Kürdistan”ın kaderini belirlediği anlaşılan o görüşmenin kayıtlarını bilmek bizim de hakkımız değil mi?
Haberleşme özgürlüğü dinleme özgürlüğüne, özel hayatın gizliliği “şeffaflığa” dönüşmüş; özel hayat borsaları kurulmuş, beyler laylaylomda. Ülkede vicdanlar kurumuş, Başbakan Erdoğan “küresel vicdan” arıyor. Ülke açık hava hapishanesine dönmüş, Erdoğan Filistin’in açık hava hapishanesi olmasını dert ediyor. İşte bu ülke böyle bir “ciddiyetle” yönetiliyor.
Haydi iç meselemiz deyip bunları geçelim. İyi de Türkiye küresel siber savaşların üssü yapılmış, bu da mı umrunuzda değil? Emperyalizm “terörle mücadele” adı altında iletişim ortamında neyimiz var neyimiz yoksa depoluyor. Seyyar araçlarla evlerdeki kablosuz internet ağlarından kişisel bilgiler, elektronik postalar, cep mesajları, kişisel fotoğraflar çalınıyor. Bu da mı sizi ilgilendirmiyor?
Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Hollande, Sarkozy’den görevi devralırken şunu söyledi :
“Adaleti geri getireceğim!”
Allah Allah!.. Fransa “adaleti” kaybetmiş demek ki!.. Acaba Hollande’nin kastı neydi? Evet Sarkozy ile ilgili yolsuzluk iddiaları, Kaddafi’den “seçim yardımı” aldığı vs. Ama başka şeyler daha vardı. Kitabı bile yazıldı. İddialara göre Fransız polisi iç istihbarat servisi Sarkozy’nin kişisel çıkarları için çalışan bir kurum haline gelmişti. Bu istihbarat servisi içinde “kirli işleri” yürütmek için hiçbir kaydı bulunmayan gölge bir birim kurulmuştu. 15 kişiden oluşan bu ekip “girilemeyen yerler”e giriyor; Sarkozy’nin rakiplerinin evlerine böcek, arabalarının altına takip cihazı yerleştiriyordu. Ayrıca rakiplerin bilgisayarlarını hack’leyerek bilgi çalıyorlardı. Söz konusu ekip için tek kural vardı: asla görünme, asla yakalanma!.. Sarkozy’nin yargı ve valiliklerdeki kadrolaşmasının da emniyet istihbarattan farklı olmadığı ortaya çıkmıştı. Fransızlar gereğini yaptı, Sarkozy’yi gönderdi.
Bu iddialar gerçek olmalıydı; ki Hollande da göreve başlamasının ilk 15 gününde “temizliğe” girişti. Sarkozy’nin “Bermuda üçgeni” denilen Emniyet Genel Müdürü, Paris Emniyet Müdürü ile İç İstihbarat Genel Müdürü’nü görevden aldı. Ne diyelim, darısı bizim başımıza!..
Lâkin, herkes izleniyor ve dinleniyorken;
Ülkeyi yönetenler gayet rahat seyrediyor, bir anlamda yan gelip yatıyor; dinleniyor.
Millet hem “kin”leniyor hem de “din”leniyorken çok zor.
İyi dinlenmeler Türkiye!..
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
06 Haziran 2012
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/sarkozynin-kirli-isleri-size-de-tanidik-geliyor-mu-0607121200.html