İçeriğe geç

“Bu Koltuğa Ne Paşalar Oturdu!..”

Hatay Dörtyol’da AKP milletvekilinin oğlu için 23 polisin ellerine numara verilerek, teşhis ve teşhir edilmesi meslektaşlarını ayağa kaldırdı… “Hepimiz 8 No’lu Murat Emer’iz! Alper Atilla’yız!” kampanyası başlatıldı.

İşte buna dört dörtlük meslek dayanışması denir; Bravo!.. Helal olsun!..

Lâkin bir laf var ki, beni can evimden vurdu: “Vatan haini gibi muamele gördük.” demiş polislerden biri.

4 gün gözaltında tutulduğum İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gördüğüm muamele ve bakışlar bende de tam bu duyguyu yaratmıştı. Eşim dostumla paylaştım o duyguyu. Bir de Silivri’den yazdığım mektupta sevgili Can Ataklı’yla. Hissettiğim tam şuydu: inanın karşılarındaki teröristbaşı Öcalan olsa böyle kin ve nefretle bakmazlardı!..

En zoruma giden de bu olmuş ve Can Ataklı’ya yazdığım mektupta demiştim ki: “Filistin askısına assalar, bu kadar acı çekmezdim”.

Kısacası İstanbul’da bazı polisler biz “Ergenekoncuları, vatan haini gibi görüyorlardı”!..

Maalesef hissettiklerimde hiç ama hiç yanılmadığımı, PKK’nın “devlet yapılanması” olduğu söylenen KCK davasından 8.5 ay tutuklu kalan Prof. Büşra Ersanlı teyid etti. Tahliye olduktan sonra CNN Türk’te Enver Aysever’in “Aykırı Sorular” programına katılan Ersanlı, İstanbul Emniyeti’nde nasıl bir “muameleye” maruz kaldığını anlattı. Çok iyi davranmışlar, hatta mahçuplarmış. Muhtemelen biz “Ergenekoncular”ı da sorgulayan o polisler, Ersanlı’nın oturduğu koltuğu işaret ederek, şunu bile söylemişler:

“Bu koltuğa ne paşalar oturdu!.. Siz bizim için çok değerlisiniz Hocam!..”

Bilmem, meramımı anlatabildim mi?

Keşke Hatay-Dörtyol’daki olayda haklı infiale kapılan polis kardeşlerimiz; mesela Sabahat Tuncel polisi tokatladığında da aynı tepkiyi gösterebilseydi…

Veya,

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Dörtyol teşhiri için: “Geniş açıdan bakın. Çözeriz, çözülür. Başka sıkıntı olmasın.” demiş ya, gelin geniş açıdan bakalım.

Artık ayyukka çıktı ki, bir avuç ‘adam’ yaklaşık 250 bin kişilik polis teşkilâtına hükmediyor, polis eliyle insanlara kurulan tuzak iddialarının ardı arkası kesilmiyor… Kendilerinden olmayan müdürlerini bile ‘imha’ ediyorlar. Hanefi Avcı 2 yıldır niye Silivri’de? Sabri Uzun, Emin Aslan, Mustafa Gülcü vs’nin başına neler geldi? Keşke polis kardeşlerimiz: “Neler oluyor?” diye sorsalardı. En azından bundan sonra sorsalar, sorgulasalar.

Şöyle düşünelim. Varsayalım ki hepimiz bir binada oturuyoruz. Kapımızda da “güvenliğimizi” sağlamakla görevli polis var. Öyle güveniyoruz ki, acil durumlar için evimizin anahtarını bile teslim ediyoruz. Bir gün geliyor, sırayla hepimizin evi soyulmaya başlıyor. Evinize girenin, kapıdaki nöbetçi olduğu hiç aklınıza gelir mi? Maalesef artık geliyor. Peki bu gerçeğe ulaştıktan sonra yapılması gereken nedir? Meslektaş dayanışması, korku, ikbal vs. ne derseniz deyin, o ‘soyguncu’yu koruyup gizlemek midir; yoksa hem evimizin (geniş açıdan bakarsak ülkemizin) güvenliğini sağlamak hem de teşkilâtın haysiyetini korumak için o soyguncuları teşhis ve teşhir etmek midir?

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ

30 Temmuz 2012

Kategori:Uncategorized