İçeriğe geç

N’aptınız Emine Hanım!..

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un 1 günlük İstanbul ziyareti “Esad’a operasyon”la sonuçlandı. Sanki Esad’dan önce Türkiye’ye ve Türkiye’den birilerine ‘operasyon’ yapıldı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile 2.5 saat görüşme, Başbakan Erdoğan’la 1 saat 40 dakika, Gül’le de 2 saat. En sıcak pozlar Gül’le elbette. “Tampon bölge, operasyon” dahil, Suriye ile ilgili hayati kararlar alınıyor/alınacak; ama Hillary, en azından ana muhalefet partisi CHP ile görüşmeye gerek bile duymuyor. Herhalde onlar da Erdoğan gibi, muhalefeti ciddiye almıyor veya Meclis’te AKP ne isterse onun olacağını biliyor.

Tam bu atmosferde, sessizliği ve ağırbaşlılığı ile dikkate çeken Emine Erdoğan 10 yıl sonra Myanmar’da kadın gazetecilere röportaj verip Esad Ailesi hakkında çok çarpıcı açıklamalar yaptı.

İlk ve son röportajı AKP’nin kuruluş günlerinde Akşam’ın Ankara Temsilcisi Nuran Başaran’a olmuş, “kalbini açmış”tı. Başaran’ın yazdığına göre, Emine Hanım “ağabeyinin zoruyla örtündüğü için intiharı düşünmüş”tü. O röportaj şimdi “Ergenekon” iddiannamesinde. Emine Hanım’ın bunları söylemediği, Tuncay Özkan’ın “çarpttığı” öne sürüldü. Ama şu kesin, Emine Hanım bundan sonra röportaja adeta tövbe etti, Nuray Başaran’ı da hayatı boyunca asla affetmeyeceğini açıkladı.

Emine Hanım tarihi röportajında şunları söyledi:

“Suriye olayı beni çok yıktı. Bizler amatör insanlarız. Dost olarak insanları kalbimizin içine sokuyoruz, gerçekten dost oluyoruz. Ona da (Esma Esad) kalbimi açtım. Benim için büyük hayal kırıklığıdır…”

“Bu yaşananları asla kabul etmez, reddeder diye düşünürdüm ve hatta çocuklarını da alıp İngiltere’ye, babasının yanına gitmiştir diye düşünürdüm… Geçen yıl Temmuz-Ağustos aylarında eşimin Beşar Esad ile görüştüğü dönemde kendisine eşiyle mesaj gönderdim. Beni aramasını rica ettim. Ama bana dönmedi… ”

“Keşke o zaman arasaydı. Gelseydi. Derdim ki: ‘Çocuklarınla beraber Türkiye’ye gel seni koruma altına alalım.’. İnanın çok isterdim gelip çocuklarıyla burada yaşamasını…”

Ülkelerarası ilişkilerde ‘aile muhabbetleri’ değil, ‘ülke menfaatleri’nin olduğu gerçeğini geçelim. Çocuklarına, eşine ve vatanına çok düşkün bir insan olarak bilinen Emine Hanım’ın, Esma Esad’a, “kocanı terk et” tavsiyesinde bulunmasına çok şaşırdım. Dünyanın her yerinde evlenirken “kederde ve kıvança, iyi ve kötü günde” aktine imza atılmıyor mu? Bırakalım Türk kültürünü; İslamiyet’te zor zamanında insanları, bilhassa kocayı, terk etmek var mıdır? Siyasi hesaplaşma ne denli büyük olursa olsun, harim-i ismete girmek cevaz mıdır? Hele de aldatılmada dahi boşanmaya karşı çıkan, boşananları da defterden silecek kadar aile kurumuna önem veren bir anlayıştan geliniyorsa!..

Beşar Esad “zalim”, eşi onu terk etmeli öyle mi?!.. İyi de kim söylüyor? Dahası Suriye’de o çatışmalar nereden, nasıl örgütleniyor, bilinmiyor mu?

Önce kendimden bir örnek vereyim: 15.5 ay Silivri’de yattım. İktidar ve yandaşları bize: “Onlar gazeteci değil, Ergenekoncu, darbeci.” dedi. Öyle miyim? Hayır!.. Öyle söylendi diye eşim beni (ki, ele güne karşı ayrılmamızı ben talep ettim) terk etmeli miydi? Hayır, etmedi.

Gelelim Erdoğan Ailesi’ne. Yerli-yabancı bir yığın isim ve gazete Başbakan Erdoğan’ın “diktatörleştiğini”, ülkede “korku imparatorluğu” kurduğunu söylüyor. Hapishanelerin dolduğu, medyanın susturulduğu örnekleri veriliyor. Gitmesi için çeşitli mahfillerde kulisler yapıldığı anlatılıyor. Hatta Uludere olayının, PKK saldırılarının, Erdoğan’ı zor duruma düşürmek için yapıldığı öne sürülüyor. Belki Erdoğan’a muhalefet daha da şiddetlenecek. Şimdi bunlar yazılıyor, söyleniyor, konuşuluyor diye birileri çıkıp da Erdoğan Ailesi’ni dizayn etmeye yeltenebilir mi? Biraz empati lütfen!..

İnşallah Emine Hanım bu röportajı verdiğine de pişman olmaz!…

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ

13 Ağustos 2012

Kategori:Uncategorized