İçeriğe geç

Dökülerek, Sökülerek Gittiler… Ricayla, Törenle Geri Geldiler…

Gözümüz aydın! Emperyalistler bir ricamızı(!) daha yerine getirdi ve NATO Dışişleri Bakanları Türkiye’ye Patriot sevkiyatına onay verdi.

Başbakan Erdoğan 29 Haziran 2010’da Kanada Toronto’da: ” Merkezi yönetimin Kuzey Irak’ta hiçbir egemenliği yok. Terör örgütü burada belli bir bölgeyi adeta yönetiyor.” diyerek NATO’nun PKK’ya karşı aktif rol üstlenmesi çağrısında bulunmuştu. Irak’tan gelemeyen NATO, Suriye üzerinden geldi işte.

Güney ve Doğu illerimizi teftişe çıkan ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Rubin’in dün Adana’da yaptığı şu açıklama her şeyi özetlemiyor mu?

“Türkiye kendisine komşu olan bir ülkenin iç savaş sonuçlarıyla uğraşır durumda. Türkiye, Brüksel’deki NATO merkezine müracaat edip, müttefiklerinden yardım istedi. Hem NATO anlamında, hem de ABD ve Türkiye arasındaki ikili ilişkiler çerçevesinde ABD üzerine düşeni yapmaya hazırdır.”

Her şey 1 ay içinde nasıl oldu da bitti, değil mi?

ABD, Suriye için Türkiye’de tampon bölge kurulmasını istedi. TSK karşı çıktı; ama NATO Patriot’ları bahanesiyle ülke içinde koca bir tampon bölge oluştu.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ABD’nin Türkiye’de özel timlerini barındıracak üs kuracağı iddialarını: “ABD Savunma Bakanlığı’ndan tarafımıza bu yönde herhangi bir talep ulaşmamıştır.” diye yalanladı, ama ülkenin her yeri NATO görüntüsünde ABD üssü haline geldi.

Patriot füzeleri Türk Milleti’nin önüne Kasım ayı başlarında konduğunda Başbakan Erdoğan Endonezya’daydı. “NATO’dan sınıra füze talebimiz olmadı, iddialar asılsız. Bu füzeyi alma konusunda karar verecek merci biziz. Benim böyle bir şeyden haberim yok. Bu Dışişleri kim? Böyle bir şeyden haberimiz yok. Sağır duymaz uydurur cinsinden Reuters böyle bir haber yapıyor. Bizim böyle bir talebimiz olmamıştır.” dedi.

Aynı gün Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Patriot hazırlıklarını doğrularken Cumhurbaşkanı Gül de Çankırı’yı ziyaretinde şunları söylüyordu:

“Türkiye NATO’nun en eski üyelerinden biridir. Savunma amaçlı olarak bu tip ihtiyat planlamaları mevcuttur.”

Oysa ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey daha 24 Ekim’de, Türkiye’ye “füze savunması için ekipler gönderdiklerini” açıklayıp: ” Yardımcım Oramiral James Winnefeld de mevkidaşıyla bu konular hakkında görüşmeler yapmak için gittiği Türkiye’den yeni döndü. Konular arasında Türkiye’ye yönelik balistik füze tehdidini azaltmak da var.” demişti.

Başbakan Erdoğan’ın Patriot hazırlıklarından habersizliği doğru ise sadece Dışişleri değil, Genelkurmay tarafından da bilgilendirilmediği ayan beyan ortadaydı.

İktidarın, o Patriot’ların tetiği veya düğmesinin kimlerde olduğuna/olacağına dair iddialı açıklamalarına hiç girmeyelim; çünkü onda da milleti nasıl yanılttıklarını birinci elden, ABD ve NATO yetkililerinin ağzından duyduk.

-Tarihi Dönüş-

Emperyalizmin Suriye bahaneli Patriotlu dönüşünde 26 Kasım tarihi önemlidir.

Ülke ve bölge süratle savaşa sürüklenirken o gün Başbakan Erdoğan’ın gündeminde TV dizisi Muhteşem Yüzyıl vardı. Kütahya, Afyon ve Uşak arasında yapılan Zafer Havalimanı’nın açılışını yaparken bu dizinin yapımcılarını, yayınlayan kanalın sahibini kınayan Erdoğan, Kanuni Sultan Süleyman’ın yanlış tanıtılmasına tepki gösterip: “Bizim öyle bir ecdadımız yok. Öyle bir Kanuni tanımadık. Ömrünün 30 yılı at sırtında geçti.” diyor ve ülkenin gerçek gündemini değiştiriyordu.

Tarihte bir başka 26 Kasım’da, 1548’in 26 Kasım’ında 2. Süleyman (2. Süleyman’ın nasıl bir padişah olduğunu, döneminde neler yaşandığını bilmenizi öneririm) komutasındaki Osmanlı ordusu Halep’e girmişti. 26 Kasım 2012’de ise ecdatlarıyla övünen bir Başbakan döneminde emperyalistlerin, Haçlıların Halep’e girişinin önü açıldı.

Tarihte bir başka 26 Kasım’da; 26 Kasım 1950’de ABD adına Kore Savaşı’na girmiş, bu hizmetimizin karşılığında da NATO’ya alınmıştık. 2012’nin 26 Kasım’ında bu defa tüm emperyalistlerin ordusu NATO adına bir başka savaşın koçbaşı olduk.

Tarihin en çarpıcı 26 Kasım’ı 1962’dedir. O gün Amerika, Türkiye’deki füze üslerini kaldırmaya karar vermişti.

Ve 26 Kasım 2012; Genelkurmay Başkanlığı, “Patriot hava ve füze savunma sistemlerinin konuşlanabileceği mevzi keşiflerine 27 Kasım’da başlanacağını” açıkladı.

Patriot’lar ve füzeler, “NATO” denilerek Meclis’ten, yani milletten kaçırıldı.

Sadece onlar değil, “NATO’nun kara komutanlığı” görüntüsüyle emperyalizmin, üstelik bir Yunanlının komutasında İzmir’e yerleşmesi de.

İzmir’de denize dökülenler 30 Kasım 2012’de törenle döndüler.

TBMM kürsüsünün arkasındaki duvara “Hakimiyet Milletindir.” yazısının hangi tarihte asıldığını biliyor musunuz? 1925’in 30 Kasım’ında.

Ülkenin vatanseverlerinden nefret ederler, ama NATO’nun “vatanseverlerini” severler…

“Milli irade ne derse o olur!” diye ülkenin altını üstüne getirirler; ama NATO için TBMM’deki “Hakimiyet Milletindir.” yazısını indirirler…

Gel de Lozan görüşmelerinde İngiliz Heyeti Başkanı Lord Curzon’un İsmet İnönü’ye söylediklerini hatırlama!.. “Şimdi bu masada verdiklerimizi, yakında ekonomik zorluklar içine düştüğünüzde geri alacağız.” diye tehdit etmişti. Her fırsatta yerden yere vurup “diktatör” saydıkları rahmetli İnönü’den alamadıklarını kimlerden aldıklarını söylemeye gerek var mı?

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ

4 Aralık 2012

Kategori:Uncategorized