Başbakan Erdoğan, askerlerin tutuklu yargılanmasının kendilerini “dilhun” ettiğini, yani “içlerini kanattığını” anlattı. 1 yıldır Silivri’de tutuklu Başbuğ’a bir kez daha sahip çıkarken de yargıya: “Başta Genelkurmay Başkanı’m olmak üzere diğer generallerimize kalkıp alışılmış anlamda bir terör örgütü mensubu demek çok çok ciddi bir yanlıştır, bu affedilemez. Şu anda kendileri bulundukları makam itibariyle kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları affetmez.” uyarısında bulundu.
Birkaç gün Erdoğan’ın bu açıklamalarını tartıştık, sonra önümüze başka “gündemler” kondu.
AKP iktidarının 12 Eylül 2010’da Anayasa’da yaptığı değişikliğe göre Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerekiyordu. Ama Özel Yetkili Mahkeme’de yargılanıp tutuklandı. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan o günlerde ağız ucuyla bunu hatırlatsa da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasında olduğu gibi Başbuğ’a: “Sakın ifadeye gitme.” demediler. Oysa Başbuğ tutuklanacağını bile bile savcılığa gitmişti. Bunu sadece kendisi değil, aylar öncesinden iktidarı ve medyasıyla herkes biliyordu.
Erdoğan tutuklu askerler için üzüntülerini beyan ettikten hemen sonra ne yapmış duydunuz mu? Sabah Gazetesi’nin haberine göre, Oslo görüşmelerine katıldığı gerekçesiyle MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma isteyen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na “hayır” cevabı vermiş.
Acaba o açıklamalar, bu gelişmenin örtüsü müydü? Tabii Suriye-İsrail eksenli gelişmeler dışında şu ihtimaller de sözkonusu:
Yargıya müdahale ettiği iddia ediliyor. “Görüyorsunuz, bu kadar çabalamasına rağmen Başbuğ’u bile kurtaramıyor.” mesajı vermek…Yarın öbür gün Öcalan’ın “yeniden yargılanması” formülü hayata geçirildiğinde, “Erdoğan’ın hiç dahli yok, yargı kararı” algısına zemin hazırlamak…Yakın zamanda bitirilmesi beklenen Ergenekon davasında Başbuğ da mahkum edildiği takdirde, işin ucunun kendisine ulaştırılmasından -nitekim Sami Selçuk başta olmak üzere tüm hukukçular: “Başbuğ suçluysa, Gül ve Erdoğan da sorumludur.” diyor- endişe duyması…
Başbakan Erdoğan özellikle Başbuğ konusunda samimi ise yapacağı tek şey var: televizyon ekranlarında değil, bizzat Silivri’ye giderek Başbuğ hakkında bildiklerini anlatmasıdır.
Mesela askerler tutuklanmaya başlandığında Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un yaşanan hukuksuzluklar hakkında kendisine ve Cumhurbaşkanı Gül’e neler söylediğini,
Veya 2010 YAŞ’ı öncesinde haklarında yakalama emri çıkan 70 muvazzaf askerin terfisi için Başbuğ diretirken kimlerin karşı çıktığını,
Ya da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast gerekçesiyle kozmik odada yapılan şu arama sürecinde neler yaşandığını, neler bulunduğunu açıklayabilir.
Malum Başbuğ en çok: “Neden kozmik odanın aranmasına izin verdi?. İşin ucunun buraya geleceği belliydi.” diye eleştiriliyor. Herkesin dilindeki bu konuyu Başbuğ’u ziyaret eden birçok milletvekili de sordu. Öğrendiğim kadarıyla Başbuğ şunları söylemiş:
“Kozmik odanın aranmasına Başbakan Erdoğan’ın onayı üzerine izin verdim. İyi ki vermişim. Bakın arama yapıldı ve suikast iddiasına dair hiçbir şey bulunamadı. Şayet vermeseydim: ‘delilleri yok ettiğimiz’ öne sürülecek, başımız daha büyük derde girecek ve beni hiçbir şey, hiçbir kimse kurtaramayacaktı.”
Kapattırdığı internet siteleri yüzünden bile “terör örgütü kurmak ve yönetmekten” 1 yıldır tutuklu olan Başbuğ haksız mı?
Herkesi her konuda “samimiyet sınavına” tabi tutan Başbakan Erdoğan, Başbuğ ve tutuklu askerler konusunda ciddi bir samimiyet sınavından geçiyor; bilmem farkında mı?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan ve Mamak’a kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
4 Şubat 2013
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kozmik-odaya-girmelerine-izin-vermeseydim-0502131200.html