14 Şubat ve 3 Mart 2011’da Odatv davasında tutuklamalar oldu. Ardından Gazeteci Ahmet Şık’ın kitap taslağı toplatıldı. Başbakan Erdoğan, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde toplatma kararıyla ilgili ilgili eleştiriler üzerine şunları söyledi:
“Bu kitapları toplatan ben değilim. Tutuklanan medya mensuplarının elindeki belge ve bilgilerin ardında bir şey var ki, yargı hemen tedbir istiyor. Bakın bir örnek vereyim. Bombayı kullanmak suçtur. Bombanın hazırlanmasında kullanılan malzemeleri kullanmak da suçtur. Bunun ihbarı gelmişse, güvenlik güçleri bunu toplamaz mı?”
Kitap-bomba benzetmesi daha da tepki çekti, ama Erdoğan geri adım atmadı: “Öyle kitaplar vardır ki, bombadan daha tesirlidir.” dedi.
Odatv iddiannamesi çıkınca, tümüyle yazdığımız haberler; Ahmet Şık, Nedim Şener, bir de Hanefi Avcı’nın kitabı dolayısıyla tutuklanıp “terörist” ilân edildiğimiz görüldü. Şık’ın toplatılan ve imha edilen “İmamın Ordusu” adlı kitap taslağı, o Silivri’deyken dostları tarafından tamamlanıp, “OOO Kitap-Dokunan Yanar” adıyla yayımlanıp satışa sunuldu. Şık 1 sene sonra tahliye oldu.
Hanefi Avcı’nın en büyük “suçu” da “Haliç’te Yaşayan Simonlar-Dün Devlet Bugün Cemaat” kitabını yazmasıydı. Sadece Odatv davası değil, Devrimci Karargâh davasında da “suç delili” sayıldı. Avcı hakkında bunlar dışında yine aynı kitap yüzünden 30’a yakın idari dava açıldı.
Avcı’nın kitabı yayımlandıktan sonra birçok ilde polisin: “Bunun korsanı basılmayacak.” diye korsan yayıncılara baskı yaptığı öne sürülse de bu kitap hakkında İmamın Ordusu’nda olduğu gibi toplatma ve imha kararı alınmadı. “Sakıncalı” kitap hala raflarda, Hanefi Avcı ise hala tutuklu.
Ve önceki gün Devrimci Karargâh davasında Savcı Sadrettin Sarıkaya, Avcı için 49.5 yıla kadar hapis istedi. Savcının esas hakkındaki mütaalasında Avcı’ya şu suçlamalar yöneltildi:
“Devrimci Karargâh terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek, yargı görevini yapanı etkilemek, soruşturmanın gizliliğini ihlal, verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek, terörle mücadele görev yapan kişileri terör örgütlerine hedef göstermek, vahim nitelikte silah bulundurmak…”
Mütalaaya göre, tüm bu suçlamaların delili Avcı’nın kitabıydı. Savcı, “Kitapta, devam eden soruşturmalara yönelik yargılamayı etkileyecek nitelikte içerikler bulunduğunu, terörle mücadelede çalışan emniyet görevlileri ile hakim ve savcıların hedef gösterildiğini, verdiği bilgilerle soruşturma dosyasının gizliliğinin ihlal edildiğini” savundu.
Savcı ayrıca: “Avcı’nın evinde ve iş yerinde yapılan aramalarda yazdığı kitabın hiçbir taslağının bulunmaması, kamuoyunda söz konusu kitabı bizzat kendisinin yazmadığı iddialarını güçlendirir bir durum olarak değerlendirilmiştir.” dedi.
Bu mütaalanın Odatv davasının gidişatını da etkileyeceği besbelli.
– Adalet Bakanı İmzalı Mütaala –
Her neyse; İşte böylesine “tehlikeli ve sakıncalı” bir kitapla karşı karşıyayız. Ancak 2 yıldır ısrarla görmezden gelinen bir gerçek var.
O kitap çıktığında Ankara Cumhuriyet Savcılığı Hanefi Avcı hakkında, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin askeri veya emniyet teşkilatını basın yoluyla aşağıladığı” gerekçesiyle soruşturma izni verilmesi için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Başvuru gerekçesinde, Devrimci Karargâh mütaalası benzeri suçlamalar sıralanıyordu. 5 Şubat 2011 tarihli bu talebe Adalet Bakanlığı 25 Şubat 2011’de “Hayır” diyerek kitabı şu ifadelerle “düşünce ve ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirdi.
“AİHM yorumlarında düşünce ve ifade özgürlüğü, sadece toplumda beğenilen, kabul gören, zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli sayılıyor. Bunun demokratik bir toplumun olmazsa olmaz unsurlarından çok seslilik, tolerans ve hoşgörünün gereği olduğu vurgulanıyor. Ayrıca yönetime karşı yapılan eleştirilerin kabul edilebilirliğinin, herhangi bir kimseye yapılandan daha geniş olduğu, AİHS’nin 10. maddesinde yer alan ifadeyi açıklama özgürlüğünün ‘sınır tanımayan’ bir değere sahip olduğu, böyle bir özgürlüğün halkın büyük bir kesimini rahatsız etse dahi koruma kapsamında kalacağı nazara alındığında, şüpheli Hanefi Avcı hakkında, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletini basın yoluyla aşağılama’ eyleminden soruşturma izni verilmesine yer olmadığı düşünülmektedir.”
Bürokratların hazırladığı bu yazının altındaki “olur” imzası kimin biliyor musunuz; Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in…
Bakan soruşturma açılmasına dahi izin vermiyor, ama Avcı aynı kitap yüzünden 2 ayrı davadan, 2 yıldır tutuklu ve şimdilik 50 yıl hapsi isteniyor.
Bu sonuca bakınca insan şunu merak ediyor: yoksa Başbakan Erdoğan: “Öyle kitaplar vardır ki, bombadan daha tesirlidir.” derken gerçekte Ahmet Şık’ın değil de Avcı’nın kitabını mı kastetmişti?
Hanefi Avcı “devleti, hükümeti bombalamadığına” göre, nereyi veya kimleri bombaladı da ona böylesi ağır bir bedel reva görülüyor?!.. Veya kendi ifadesiyle “‘En-el Hak!’ diyen Hallâc-ı Mansûr gibi cezalandırılıyor”?!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan ve Mamak’a kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
6 Şubat 2013