PKK-Kandil-BDP ile pazarlıklar sürüyormuş… Teröristbaşı ikna edilmiş, sıra adamlarındaymış… Araya hiçbir “yabancı” sokulmuyormuş, “sızma olmaması” için çok sıkı tedbirler alınmış… Postacılığı bizzat MİT Müsteşarı üstlenmiş… AKP, Anayasa referandumunda BDP ile işbirliği yapacakmış… Ayşen Gruda, Müjdat Gezen ne ki, Karadeniz’in “delikanlısı, milliyetçisi” Kadir İnanır bile sürece destek çıkıyormuş…
Ortada ne Henry Barkeyler, David Phillipsler, ne Oslo’daki moderatör İngiliz istihbaratçı, ne Angelina Jolie var. ABD ve AB dahi süreci sadece izliyor, kesinlikle dahli(!) yok. Zaten Başbakan Erdoğan da ABD-AB’yle kapışmış durumda. ABD’ye, “Türkiye kimsenin şamar oğlanı değil. Türkiye hiç kimsenin üzerinde operasyona, ameliyata yöneleceği bir ülke değil. Türkiye içişlerine karışılacak dışarıdan yasama, yürütme ve yargı sistemlerine burun sokulacak bir ülke değil” diyor, AB’ye rest üstüne rest çekiyor.
Habur’da çuvalladılar… O günlerde senaryoya isim üstüne isim aradılar, hiçbiri tutmadı… “Çözüm” diye yutturulmak istenen senaryonun emperyalizmin planı olduğu Oslo’da ayan ve beyan ortaya çıktı.
Aslında her şey Oslo’da bitti. Anlaşmalar, mutabakat zaptları, Kandil’deki Karayılan’ın Hasan Cemal’e madde madde açıkladıkları, bugün konuşulanlar tamı tamına onlar. İşte sürecin içindeki isimlerden Avni Özgürel’in 5 gün önce yazdıkları:
“Oslo süreci, İmralı süreci, Erbil süreci. Bunlar Kürt meselesinin çözümü yolunda 4 yıl boyunca yapılan müzakerelerin aşamaları. İçlerinde sonlanan sadece Oslo. Neden sonlandığını uzun uzadıya izah gerekmez. Ancak bilinmesi gereken husus şu ki: Oslo süreci, toplantı tutanakları ortalığa döküldüğü için sona ermedi. Süreç tamamlandı, belgeler daha sonra ortalığa döküldü. Aksine iddialara ve yorumlara rağmen Oslo süreci başarısız da olmadı. Bugün İmralı süreci diye bir yaklaşımdan söz ediyorsak, sözünü ettiğimiz yeni durum Oslo’nun üzerine inşa edildi. PKK ve KCK yapılanmasının en güçlü ismi Murat Karayılan, yaşanan olumsuzlukların ardından ‘Oslo sürecine bağlılığımız devam ediyor’ dedikten sonra İmralı aşamasına geçildi ve bu sayede İmralı’da pek çok konu tartışılmadı, konuşulmakla yetinildi.”
Tabii o zaman ortam hazır değil, bu millet öldür Allah yabancı planlardan haz etmiyor bir adım geri çekildiler. Kavga, dövüş ve nihayet iki adım ileri “yepyeni” perde açıldı!..
Bu defa bambaşka bir isim; “İmralı süreci”… Oslo moslo yok, mis gibi yerli İmralı… Tek muhatap teröristbaşı, Başbakan ve MİT Müsteşarı. Tamamen yerli ellere emanet!.. Türk Milleti’nde alerji yapan Kandil oldu Erbil, KCK ve Kongra-Gel oldu Avrupa… Şu “müzakere” lafı da olmaz ki canım, koca bir devlet bir terör örgütüyle müzakere mi edermiş? Onun yerine de “çözüm süreci” kondu mu işlem tamamdır!..
Olan tamı tamına budur; Eski plana, yeni ve yerli ambalaj. Yabancı bir şarkıya Türkçe söz yazmak veya yabancı bir filmin yerli oyuncularla çakma versiyonunu çekmek gibi.
Ne tesadüf geçen hafta da İngiltere ve ABD’nin Ankara Büyükelçileri, adeta “süreç yerli” mesajı vermek için yarıştı.
İngiliz Büyükelçi David Reddaway, Oslo’da olmadıklarını, bu sürece de katılmadıklarını söylerken, “Türkiye’den yardım talebi gelip, gelmediği” sorusunu şöyle cevapladı:
“Yapabileceğimiz en iyi şey, sürece destek vermek. Dürüst olmak gerekirse İngiltere bu süreçte yol göstermek için tarafsız bir hükümet değil. Bölgede İngiliz tarihi söz konusu. Bazı insanlar milli sınırlar için hâlâ bizi suçluyor. Türk hükümeti bu diyaloğa doğrudan girişti. İleriye gideceğinden umutluyuz.”
Şunlar da ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin sözleri:
“Şu anda sürmekte olan süreç Türkiye’nin kendi süreci. Biz doğrudan, dışarıdan müdahil değiliz. Nasıl yardım edeceğimizi bilmiyorum, ayrıca yardım talebi de olmadı…”
Şimdi Adalet Bakanı Sadullah Ergin gururla, “Bu süreç öyle bir süreç ki ‘yerli malı’ bir süreç” demecini patlatmayıp, ne yapsın?!.
Ve gel de “İmralı sürecinin yerli malı” olduğuna inanma!..
İngiliz Reddaway’ın süreçle ilgili o görüşlerini aktaran Akşam Gazetesi, Büyükelçiye meşhur Türk dizilerini izleyip, izlemediğini de sormuştu. Büyükelçi kahkahalarla, “Evet, sadece siyasi piyesler… Büyük Millet Meclisi” karşılığını verirken, Meclis’teki kavga, atışma ve tartışmaları “siyasi bir tiyatro”ya benzetiyordu.
Emin olun “İmralı siyasi tiyatrosuna” da gözlerinden yaş gele gele pek gülüyorlardır!..
Türkleri ağlatırken, İngilizleri güldürenlere ne denir ki?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan ve Mamak’a kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
11 Şubat 2013