Başbakan Erdoğan Gezi Parkıyla başlayıp, Türkiye geneline yayılan eylemler için, “Mesele ağaç değil, gelinen nokta ideolojiktir” yorumunu yaptı.
Envai dünya görüşündeki insanların bir “ideoloji” etrafında biraraya gelmiş olması mümkün mü? Burada ancak tek bir ideolojiden; 11 yıllık zulme, baskıya, korku imparatorluğuna örgütsüz, plansız-programsız isyandan söz edilebilir. “Bir başıma ben neyapabilirim ki?” diye düşünüp, çaresiz izleyen ve bekleyen sessiz çoğunluğun “pirinç çuvalına” dalmasıdır olanlar.
Elbette, “mesele ağaç değil”!.. Bardağın taşması veya pirinç çuvalının dolmasıdır!..
Üstadı Necip Fazıl’ın yolundan gidiyor ya, onun için “pirinç çuvalı” örneğini verdim. Şöyle seslenmişti taraftarlarına:
“Sen bizi bir çuval pirinç farzediyor ve ‘Ben tek bir pirinç tanesiyim; çuvalın içinde olmuşum veya olmamışım, ne çıkar?” diye düşünüp kendini bizden mahrum ediyorsun!.. Halbuki her pirinç tanesi şöyle düşünecektir: Belki onların kıvamlarını ve terazi âhenklerini denkleştirmek için lâzım olan son pirinç tanesi benim! Gideyim ve kendimi çuvallarının içine atayım!..”
-Neredeyse çocukluktan kalan kin ve öfkeni bile tüm milleten çıkar…
-Bu ülke ve milletin değerleriyle bu noktaya geldiğin halde, her Allah’ın günü gelmişe geçmişe söv…
-Milletin her türlü kutsalını ayaklar altına al…
-Ülkenin ve milletin varını yoğunu sat, yağmalat…
-Millet yoksullaşırken, servetine servet kat…
-Kendinden olmayan herkesi, “darbecilik, Ergenekonculuk, ulusalcılık”la suçla…
-İnsanları neredeyse DNA’sına kadar böl, parçala…
-“Devlet de, Anayasa da, kanun da, yargı da benim” de…
-Jinekoloğumuz, mimarımız, mühendisimiz, imar komisyonu başkanımız, savcı ve hakimimiz, imamımız, öğretmenimiz, tekel bayimiz, medyamız, belediye başkanımız, valimiz hasılı herşeyimiz ol…
-783 bin kilometre kareyi tele-kulakla donat…
-76 milyonluk Türkiye’yi, 5 bin teröristin önünde diz çöktür…
-Şanlı Türk Ordusunu acınacak hallere düşür…
-“Asker vesayetini kaldırıyorum” deyip, polis devleti kur…
-Böyle belalı bir coğrafyada ülkeyi tehlikeden tehlikeye sürükle…
-Bu milletin herşeyini borçlu olduğu Atatürk’e, “ayyaş” iftirasını at…
Sonra “mağdurum da mağdurum” diye ağla!..
13 yılda taş olsa çatlardı yahu!..
“Mesele ağaç değil, gelinen nokta ideolojiktir” buyuruyor hâla.
“İdeolojik”ten ziyade “psikolojik” bir sorunsalımızın olduğu o kadar belli ki!..
-Milletin Peşinde Sürüklenen Muhalefet-
İktidar böyle de sanki muhalefet çok mu farklı?
Yıllardır bu zulmü, haksızlık ve hukuksuzluğu siyaset kurumu görevini yapmadığı için yaşamadık mı?
Muhalefet milletin önüne düşse, bardak böyle taşar mıydı?
Millet adam gibi bir muhalefetin varlığından emin olsa, “İş başa düştü” der, doğayı oradan da ülkesini korumak için yollara dökülür müydü?
Bugün itibarıyla tablo şu:
Hiçbir güvencesi olmayan insanlar yürüyor, her türlü güvenceye sahip muhalefet de onların peşine takılıp, adeta saklanıyor!..
Umutlanmayalım; Yarın da öyle olacak!..
Cumhuriyeti kuran partinin Genel Başkanı, Atatürk’ün koltuğunda oturan Kılıçdaroğlu’nun izahına bakın; “Biz hiçbir zaman fırsatçılık yapmadık. Ben oraya sivil bir yurttaş olarak gittim. Orada yapılan eylem CHP’nin eylemi değildi. Biz bir sorumluluk üstlendik bir görev yaptık. Halka saygı göstermek için mitingimizi erteledik. Biz bayraklarımızı da oraya götürmedik. Çünkü eylem halkın eylemi, partinin değil” diyor.
Umarım daha fazla gecikmeden şunu anlarlar:
Millet sadece iktidara değil, Meclis’teki muhalefete de “ders ve muhtıra” ver-miş-tir!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
2 Haziran 2013