İçeriğe geç

Genelkurmay’dan mahkemelere sahte belge gönderen “bavulcu” kim

Kardak Krizi Üzerine Yunanistan-Kıbrıs Dairesini Kurdu…

Rauf Denktaş’ın Askeri Başdanışmanlığını Yaptı…

Teröristbaşının Suriye’den Çıkarılmasında “Özel Görev” Aldı…

1999 Depreminde Vurgun Yiyen Donanmayı Ayağa Kaldırdı…

Ağırlaştırılmış Müebbetle Yargılanıyor!..

2001 Ağustos’unda kendi isteğiyle emekliye ayrılan emekli Tümamiral Mustafa Özbey’in özgeşmişi kısaca böyle. 28 Şubat döneminde Kardak Krizi üzerine Genelkurmay Yunanistan-Kıbrıs Dairesini kurmakla meşgûlken, Savcılara göre, “BÇG’de çalıştı. İrticayla mücadele etti”. İşte bu yüzden ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor.

Özbey’in savunmasında çok çarpıcı tespitler var. İşte bunlardan bazıları:

GENELKURMAY’A SAHTE BELGE SOKULDU

Diğer davalarda hep Genelkurmay’dan çalınıp, değiştirilen belgelerin olduğu konuşuldu. 28 Şubat davasında ise Genelkurmay’a sahte belge yerleştirildiği iddia ediliyor. İddianın sahibi de emekli Tümamiral Özbey.

28 Şubat’ın “bavulcusu” Tamer Tatar isimli YAŞ kararıyla TSK’dan uzaklaştırılan biri. Savcılığa iki partide “belgeler” gönderdi, Savcılık da Genelkurmay Başkanlığı’ndan BÇG belgelerini iki partide istedi. Ancak birinci partide, “Tüm belgeleri gönderdik” diyen Genelkurmay’dan ikinci partide yeni “belgeler” geldi. Bu durumla ilgili olarak üç ihtimal sıralayan Özbey’e göre, en yüksek olasılık şuydu:

“Tamer Tatar ve işbirlikçileri, bu sahte belgeleri Genelkurmay içine uygun şekilde yerleştirdikten sonra Savcılık yeni belgeleri talep etti. Ben burada derin bir nefes alıp, durumu değerli heyetinizin takdirlerine sunuyorum.”

Özbey, Genelkurmay’dan gönderilen bu belgelerin sahteliğini de şu teknik detayla açıkladı:

“Dosyalanmış belgelerde tel zımba ile belgeyi oluşturan sayfalar birleştirilir. Delikli zımba ile belge delinerek dosyaya konulacak hale getirilir. Bu belgeden fotokopi çekildiğinde ise tel zımba ve delik izi kopyalarda açıkça görülür. Söz konusu belgede her iki zımba izi de bulunmamaktadır. Bunun çok açık anlamı ise Tamer Tatar belgesinin hiçbir şekilde Genelkurmay’da dosyalanmamış olduğudur. 16 yıl önce gerçek olması gereken zımba izlerinin kendisi ya da fotokopi izinin bulunması şartken belgede bu izlerin olmaması Savcılığın o belgeyi Genelkurmay’dan istemesi ile eşgüdümlü olarak köstebek tarafından, bulunduğu yere Savcılık talebinden çok kısa süre önce yerleştirildiğini göstermiyor mu?”

BALBAY, ÖZKAN GİZLİ BELGEDEN YATARKEN, TAMER TATAR….

Tamer Tatar tarafından gönderilen belgelerin “gizlilik” dereceli olduğuna dikkat çeken ve “Bir Cumhuriyet Savcısının bu durumda ilk yerine getirmesi gereken yasal sorumluluk, belgeyi getirenler hakkında derhal gerekli soruşturmayı yapıp, suç tespiti halinde de işlem yapmak değil midir?” diye soran Mustafa Özbey, şu örneği verdi:

“Yargıtay süreci başlayacak olan Ergenekon Davası’nda Mustafa Balbay gizli belgeleri ele geçirmekten 9 yıl, yasak bilgileri temin etmekten 2 yıl, Tuncay Özkan ise gizli belgeleri ele geçirmekten 7,5 yıl, yasak bilgileri temin etmekten 2 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldılar. Gizli belgeler ile ilgili bu kadar net hükümler yargı kararı olarak önümüzde dururken, Savcılık Makamı’nın bu gizli belgeler hakkında derhal ve re’sen işlem yapmamasının hukukta ne anlama geleceğini en yetkin şekilde değerlendireceğinizden eminim.”

Emekli Tümamiral Özbey savunmasının bu bölümünü, “Bu soruşturmanın başlatıldığı 2011 yılından bugüne kadar Tamer Tatar, Ahmet Yılmaz ve Eray Karabay’ın kendi aralarında ve resmi makamlarla, Genelkurmay Başkanlığında bu belgenin bulunduğu tarihte ve bulunduğu yerde görev yapan kişilerle ve adli makamlar dahil tüm kamu kurumlarıyla yaptıkları telefon görüşmeleri, SMS mesajlaşmaları, telefon ve bilgisayar kayıtlarının istenmesi” talebiyle bitirdi.

28 ŞUBAT NEDİR, REFAHYOL MAZOŞİST Mİ

Emekli Tümamiral Özbey, BÇG’de görev yapmadığı halde 28 Şubat sürecini şu ilginç sözlerle savundu:

“BÇG, 28 Şubat olmadığı gibi; 28 Şubat da kesinlikle BÇG’den ibaret değildir. Çünkü, Cumhuriyetimizin temel değerlerine karşı başlatılan, yakın tarihimizin önemli bir irticai ve gerici kalkışması olarak sahnelenen olayların vuku bulduğu 28 Şubat’a takaddüm eden dönemde, bu kalkışma ile BÇG’nin tek başına ve illegal yöntemlerle, mücadele ettiğini iddia ederseniz, işte karşınıza böyle acayip bir iddianame çıkar. Sayın Savcım, 28 Şubat eşittir irtica ile etkin mücadeledir. 28 Şubat eşittir BÇG değildir. Bu varsayıma göre, Refahyol Hükümeti bu kararları, kendisine yapılmış bir cebir ve şiddet olarak görmüyor, adeta mazoşit bir duygu ile bu sözde cebir ve şiddeti Devlet Projesi haline getirecek tüm yasal ve organizasyonel alt yapıyı da bizzat kendisi oluşturuyor. Bunun akıl ve mantık ile nasıl bağdaşacağını değerli heyetin takdirlerine bırakıyorum.”

TSK TABUTUNA SON ÇİVİ ÇAKILIR

28 Şubat davasında birçok kişinin askeri disiplin ve emre mutlak itaat prensibi içinde verilen emirleri yerine getirmekle suçlandığını hatırlatıp, “Şayet o dönemde BÇG içinde görev yapsaydım, ben de görevimi en iyi şekilde yapmak için çalışırdım. Çünkü askerlikte emir ve mutlak itaat kutsal ve tartışılamazdır” diyen Özbey, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ama korkarım ki; şayet iddianamede yorumlanan emir anlayışı bu mahkeme tarafından benimsenirse, emrin gereğini yapmak, bu iddianamede olduğu gibi, emri verene değil, emri icra edenlere fatura edilirse; TSK görev ve disiplin anlayışının içine konduğu tabutun, son çivisi de çakılmış olacaktır. TSK için, emrin icrasında, bu dava bir emsal niteliğinde olacağından, her asker avukatına danışmadan hiçbir emri yapamaz duruma gelecektir. Çünkü, bu davada, tam 13 yıl öncesinde icra edilen emrin hesabı sorulmaktadır. Yüce Mahkemenin, TSK için bu çok hayati konuda, ölme emrine, ‘vatan sağ olsun’ diyerek, gözünü kırpmadan koşan askerin, avukatından ‘hukuki görüş’ bekler duruma düşürmeyeceğine yürekten inanıyorum. TSK’nın aşağılanmasının, itibarsızlaştırılmasının artık mubah olduğu bir dönemdeyiz. Takdirnamelere dahi, suç delili olarak iddianamede yer verilmesi, bu dönemin devam ettiğini gösteriyor. Böyle sancılı bir süreçte, Komutanlara tarihi görev ve sorumluluklar düşer. İlgili, ilgisiz, hepimizin parçası haline sokulmak istendiğimiz bu davada, o dönemin Genelkurmay Başkanı olan Sayın İsmail Hakkı Karadayı’nın en kısa zamanda duruşmalara gelerek, TSK ve kendi karargâhını yasa dışı bir yapı içinde gösterme gayretlerini çürütecek onurlu tavrı ortaya koyacağına inanıyorum.”

Müyesser Yıldız

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html

Kategori:Uncategorized