Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel sadece 2.5 ay önce Yargıtay’ın Balyoz hükmünü onaylamasından sonra, “Tarihi davalarla ilgili verilen yargı kararlarının; ihtisas sahipleri tarafından tartışılmasının, sonuçlarının Yürütme ve Yasama Organları tarafından değerlendirilmesinin ve vicdani muhasebesinin de Yüce Milletimiz tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum” demişti.
Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği’nin, “kumpas” iddiaları üzerine 27 Aralık tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu bugün ortaya çıktı.
Dün “tarihi davalar” denilirken bu noktaya gelinmesi elbette sevindirici… Ama tamama erer mi, erer ise nasıl sonuçlanır; pek çok soru var.
Öncelikle şu detayları aktarayım; Genelkurmay’ın suç duyurusunda herhangi bir dava ismi zikredilmiyor, sadece “kumpas” iddialarına yönelik araştırma yapılması, suçluluların bulunması isteniyor.
Askeri kaynaklara, “kumpası” dillendiren Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın iddialarını geri aldığını hatırlattım. Cevap, “Konuşan sıradan biri değil, artık ok yaydan çıktı” oldu.
Şimdi sorulara geçelim:
– TSK personelinin yıllardır söylediği “kumpas, sahte delil” iddiaları üzerine harekete geçmeyen Genelkurmay Başkanlığı’nın hükümet-cemaat çatışması ve bir Başdanışmanın iki yazısı üzerine suç duyurusunda bulunması, öncelikle bir kez daha bu davaların “siyasi” olduğunun ispatı ve kabulü değil midir?
– Suç duyurusunun 18 Aralık’taki Genelkurmay-Anayasa Mahkemesi buluşmasıyla bir bağlantısı var mı?
– Bu suç duyurusu için Başkomutan Abdullah Gül veya Başbakan Erdoğan’a bilgi verildi mi?
– TSK’nın hedef alındığı belirtildiğine göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yanısıra neden Askeri Savcılığa da suç duyurusunda bulunulmadı?
– Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “olay mahalli İstanbul’dur” diyerek, başvuruyu İstanbul’a gönderdiği takdirde ne olur?
Genelkurmay Başkanlığı’nın suç duyurusunda 4 hususun yer aldığı belirtiliyor. Doğruysa, o maddeleri ve buna ilişkin soruları da soralım:
“Bilirkişiler manipüle edildi” deniyor: Baransu’nun bavulundan sonra 1. Ordu Komutanlığı’ndaki plan semineri ile ilgili soruşturmayı Askeri Savcı Bülent Münger başlattı. Münger’in de askeri bilirkişi Ahmet Erdoğan’a, “Bu planların gerçek olduğunu varsayarak, bir rapor hazırla” dediği ortaya çıktı. Balyoz sanıklarının emekli Askeri Savcı Münger hakkında açtığı dava Askeri Yargıtay’da devam ediyor. Ahmet Erdoğan’la ilgili suç duyuruları ise askeri birimler arasında oradan oraya dolaştırıldığından, henüz herhangi bir soruşturma açılmış değil. Acaba Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği, Askeri Yargıtay’da görülen Münger davasına da müdahil olacak ve Balyoz soruşturmasından sonra yurtdışı göreve atanan bilirkişi Ahmet Erdoğan hakkındaki şikayet dilekçelerini işleme koyacak mı?
“Adli Kolluk, görev suçu işledi” deniyor: Belli ki Adli Müşavirlik, Balyoz hükümlülerinin dosyaları üzerinde tek tek çalışmış ve polisin nasıl, nerede görev suçu işlediğini tespit etmiş. Peki bu çalışma yıllardır niye yapılıp, suç duyurusunda bulunulmadı da ancak şimdi harekete geçildi? En basiti Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ye yapılan “sehven”ler ortaya çıktığında devreye girilmesi gerekmez miydi?
“Savcılar delilleri karattı” deniyor: Doğru. Savcıların özellikle sanıkların leyhine olan delilleri Adli Emanette sakladığı, hiçbirini mahkemeye göndermediği avukatların kişisel çabalarıyla ortaya çıktı. Dahası Savcılık ve Mahkemenin, başta Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıklarından gelen resmi yazıları kaale almadığı görüldü. Bunlar karşısında ne yapıldı?
“Mahkeme heyeti adil yargılamayı olumsuz etkiledi, hukuktaki ‘Silahların eşitliği ilkesi’ni yok saydı” deniyor: Evet avukatlar yıllarca bağırdı, hatta kamuoyunun dikkatini çekmek için duruşmaları protesto etti. Ama onlar hakkında da davalar açıldı. Yargıtay’daki temyiz duruşmasında avukatlar özellikle bu husus üzerinde durduğunda, Mahkeme Başkanı, “Silivri’yi çok iyi canlandırdınız, adeta bir film şeridi gibi gözümüzün önüne getirdiniz” diye teşekkürlerini iletse de sonuç değişmedi. Genelkurmay hukukçuları o zamanlar neredeydi?
Tüm bu maddelerin toplamı olarak şunları da hatırlatalım:
31 Ekim 2011 günü Hasdal Askeri Cezaevi’ni ziyaret ettiğinde tüm kuvvetlerin temsilcisi adına görüştüğü Bilgin Balanlı, Nejat Bek, Kadir Sağdıç ve Halil Helvacıoğlu’na, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in söylediği iddia edilen sözler orta yerde duruyor. Neydi o sözler?
– Davanın tamamen sahte belgelere dayandığını biliyorum.
– Çözmek için uğraşıyorum. Ancak benim yöntemim farklı. Ben masaya yumruk vurarak değil, müzakereyle sonuç alırım.
– Mahkeme ile didişmeyin. Savunmalarınızı kısa tutun (Bu söz üzerine sanıkların çok büyük kısmı savunmalarını 1-10 dakika arasında bitirdi).
-Bu komployu önleyemezsem, ben de benden öncekiler gibi çeker giderim. Bu anlamda bana güvenin.
Komployu önleyemeyen Genelkurmay, inşallah “kumpası” çözer de haksızlık ve hukuksuzluğa uğrayan insanların esareti sona erer!..
Ve inşallah bu adım, devletteki çatışma/bölünmeyi Genelkurmay’a sıçratmaz!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
2 Ocak 2014
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/necdet-ozele-zor-sorular-0301141200.html